USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%

Dergi

01 Eylül 2022 14:10

'Ütopyadan Sonra: Kuşlar'

Cam sanatçısı Felekşan Onar'ın yazar ve küratör Arie Amaya - Akkermans ile çok disiplinli bir iş birliği içinde gerçekleştirdiği 'Ütopyadan Sonra: Kuşlar' başlıklı sergisi Sadberk Hanım Müzesi'nin ilk çağdaş sanat girişimi olarak karşımıza çıkıyor.

'Ütopyadan Sonra: Kuşlar'

Cam sanatçısı Felekşan Onar'ın, köklerinden ayrılarak politik ve ekonomik sebeplerle farklı coğrafyalarda varolma mücadelesi veren mültecilere atıfta bulunduğu sergisi 'Kanatsız Kuşlar / Perched' dünyanın önde gelen müzelerinde sergilenmişti. 'Perched'den sonra Onar, bu sergisinde de hikayesini yine kuşlar aracılığıyla anlatıyor. Sergi, müze koleksiyonundan seçilmiş eserlerle diyaloğa giren bir dizi yeni cam heykel, kısa filme dönüştürülmüş çağdaş bir oyun ve küratör Arie Akkermans ile sanatçı Felekşan Onar'ın beraber yürüttüğü iki yıllık araştırma sürecini detaylandıran bir monografi olmak üzere üç ana bileşen etrafında tasarlanmış. 'Ütopyadan Sonra: Kuşlar' sergisi, tanımlı bir zaman veya mekâna sahip olmaksızın ilk defa M.Ö 414 yılında anlatılan bir hikâyeyi dile getiriyor. Amaya-Akkermans tarafından Aristofanes'in 'Kuşlar'ına nazire olarak kaleme alınan dramatik bir piyesin ana kahramanı olan kuşlar, arkeolojik eserlerin teşhir edildiği vitrinlerin içinde, arkeoloji ile çok zamanlılık, derin geçmişin anlamı ve insanların bu anlamı nasıl şekillendirdiğini sorgulayan bir dizi karmaşık sohbet başlatıyorlar.

* 'Ütopyadan Sonra: Kuşlar', 'Perched'ün devamı niteliğinde bir sergi diyebilir miyiz? Kavramsal çerçevesinden bahseder misiniz?

FELEKŞAN ONAR: 'Ütopyadan Sonra: Kuşlar' temelinde 'Perched'ün olduğu ve onun evirilmesi ile ortaya çıkan çok disiplinli bir sergi. Tam olarak devamı olmasa da takip eden bir eser. Bu sergi ile sıcak şekillendirme, alçı kalıplara üfleme gibi geleneksel cam sanatı tekniklerini benimseyerek ve Yakındoğu'da cam sanatının köklü tarihine göndermede bulunarak bir bakıma kuşların diline geri dönüyorum. Heykel, tiyatro, video, arkeolojik eserler ve saha araştırmalarını kapsayan 'Ütopyadan Sonra: Kuşlar', üç ana bileşen etrafında tasarlandı: Müze koleksiyonundan seçilmiş eserlerle diyaloğa giren bir dizi yeni cam heykel, kısa filme dönüştürülmüş çağdaş bir oyun ve yazar/küratör Arie Akkermans ile benim beraber yürüttüğümüz iki yıl boyunca araştırma sürecini detaylandıran bir monografi.

* Kısa filme dönüştürdüğünüz oyundan bahsedebilir misiniz? Nasıl hazırlandı, içeriği / kapsamı nedir?

F.O: 'Ütopyadan Sonra: Kuşlar'daki kuşlar belirli bir zamanı ve yeri olmayan bir öykü anlatıyor. Oyun takip ettiği Aristophanes'in 'Kuşlar' oyununa benzer sorular soran, fakat şimdi ve burada olan, çağdaş izleyicilere hitap eden bir filmin senaryosu işlevi de görmekte: Ütopyalar nasıl olanaklı olur? Tarihsel hayal gücünü nasıl yeniden yönlendiririz? Öykümüzü yeniden nasıl başlatabiliriz? Bir felaketten sonra neler olur? Arkeolojik teşhirin vitrinleri içinde kuşlar, arkeolojiyle zamanın süresi, tarihsel anlatıların doğası ve nesneler, bağlamlar ve insanlar arasındaki ilişkilerin farklı çağlar boyunca süren ortak, yaşayan tarihler yaratma yolları hakkında bir dizi karmaşık diyalog başlatıyor. Bu diyaloğu alt yapısındaki oyun benim irdelemek istediğim mesajların Arie'nin kaleme alması ile şekillendi. Nerdeyse 6 aylık bir süreçte yazıldı silindi ve tekrar yazıldı. Oyundaki koroyu "Perched" temsil ediyor ve "Perched" Yunan alfabesiyle yazılan, çok tanınmayan bir Türkçe diyalekt olan Karamanlıca popüler türkülerden parçalardan oluşuyor ve Karamanlıların Anadolu'daki yurtlarını ve ardından yerlerinden edilmelerini yeniden ziyaret ediyor.

* Sergileme tasarımı süreci nasıl ilerledi? Kiminle çalıştınız, hikaye nasıl kurgulandı?

F.O: Oyun ve oyunun fiziksel karakterleri olan, Haberci Kuş ve Tereus, cam heykeller olarak ortaya çıkınca, Arie ile sergi mekanı konusunda çalışmalarımıza ağırlık verdik. Bu noktada oyunun temsil ettiği, derinden sorguladığı bazı temalar vardı ki bunların benim yapacağım eserler ile ifade etmemin imkanı olmayacağını hissettim. İşte bu etapta Sadberk Hanım Müzesi ile konuyu görüşmeye başladım ve projeyi Hülya hanım'a anlattım. Kendilerinin de bize desteği ve Arie ile müze koleksiyonundan eserleri çalışmaya başladık. Arkeoloji ve Osmanlı bölümü uzmanları ile yaptığımız çalışmalar sonucunda benim heykellerime eşlik edecek 11 eseri belirledik. Müze direktörümüz Hülya hanım'a sunduk ve onay sonrası da filme dahil etmek üzere müzede çekimlerimize devam ettik.

"CAM İLE ÇALIŞMAK BİR AYRICALIK DİYEBİLİRİM."

* Malzeme olarak camla çalışmak nasıl bir deneyim? Tasarım sonrası üretim proseslerinde de bulunduğunuzu biliyoruz, biraz bahseder misiniz? Bir ekibiniz var mı?

F.O: Cam ile çalışmak bir ayrıcalık diyebilirim. Herhalde kendimi en mutlu ve huzurlu hissettiğim zamanlardan biri cam çalışırken. Tasarımından da çok keyif alıyorum ama fiziken çalışmak beni hem çok tatmin ediyor hem de tam istediğim sonuçlara bu şekilde ulaşabiliyorum. Üfleme ve sıcak şekillendirme için bir cam ocağı kiralayarak çalışıyorum. Ön adımları kendi atölyemizde tamamlıyoruz. Burada benle beraber 3 kişiyiz. Tasarım aşamasında Şahika bana destek oluyor. Modelleme ve şekillendirmede ise Sertaç. Esasında biz üçümüz her işin her adımını yapabiliyoruz. Bu etaptan sonra üflemeye geçince ocakta benle beraber genelde 4 kişi oluyoruz. Bir usta üflüyor. Biri ikinci kişi olarak destek veriyor. Ben şekil verilirken müdahale ediyorum. Dördünce kişide biraz joker gibi getir götür, kapak aç kapa gibi basit gözüken ama zamanında doğru yapılması gereken işleri yapıyor.

* Eserlerinizde kullandığınız hammadde çeşitlilik gösteriyor mu? Tercih sebeplerinizi öğrenebilir miyiz? Kalite ve tedarik açısından Türkiye ne durumda?

F.O: Burada belki öncelikle bir şey dikkat çekmek isterim. Cam sadece üflenerek şekil almıyor. Kalıpla şekillendireme ve füzyon da benim çok kullandığım teknikler ve hepsinin ama maddesi silisyumdur. Hammadeyi kullanılacak tekniklere göre ufak farklılıklar gösteriyor ve üflerken bu harman ocakta hazırlanırken diğer tekniklerde hazır olarak satın alınıyor. Üfleme için harmanı Türkiye'de hazırlayabiliyoruz fakat renk verme için gerekli katmanları genelde Almanya'dan ithal ediyoruz ki günümüzde bu bizi çok zorluyor. Aynı şekilde kalıpla şekillendirme için de camı ithal etmek durumundayız.

* İstanbul, Berlin ve New York'ta çalışıyorsunuz. Bu durum çalışmalarınıza nasıl bir katkı sağlıyor?

F.O: Okuduğum kitaptan, gittiğim konserden tutun da toplumsal olaylara kadar çok konu beni etkiliyor. Bunları gezdiğim gördüğüm yerlerde tartma ve bir bakıma içimde değerlendirme imkanı buluyorum. Örneğin mülteci konusu ile kavrulurken Berlin'de geçirdiğim vakit ve burada yaptığım gözlemler "Perched" ü önce içimde şekillendirdi sonra da form olarak netleştirdi.

* İzmir Amerikan Koleji, Amerika'da Ekonomi lisansı ve 15 yılı bulan başarılı bir iş yaşamının ardından 2003'te yeni bir alana, tasarıma, sanata yöneliyorsunuz. Motivasyonunuz neydi? Bu süreçten bahsedebilir misiniz?

F.O: Motivasyon hep en iyisini yapmak; varlığım ile önce kendi değerlerime sonrada aile ve memleket değerlerine sahip çıkmak; paylaşılacağı büyüterek değer katmak; her ne pozisyonda isem benle irtibatta olan ve dokunma imkanım olan herkese katkım olmasıydı. Hala da öyle. Tasarıma ve sanat yönelmemdeki sebep ise bunları bu alanda daha efektif yapabileceğimi farkettim. İş hayatının kendine has sınırları var. Etkileşim içinde olabileceğim kesim belirli. Sanat öyle değil. Sahiden 7'den 70' e herkese ulaşabiliyorsunuz ve en güzel herkesin almak istediği kadarı ile. Bu süreç benim için devam ediyor ve sanat hayatımdan bunun etrafında evriliyor.

* Çalışma pratiğinizin ve iş dünyasındaki deneyimlerinizin hayatınızın bu farklı evresi üzerindeki etkileri için olumlu veya olumsuz neler söyleyebilirsiniz? Geçiş kolay oldu mu ya da zorluklar yaşadınız mı?

F.O: Çalışma hayatımın bence genelde sanat hayatıma hep olumlu desteği oldu. İyi bir alt yapı görevi gördü. Bazı yerlerde zorlandım. Sanat hayatı bir önceki hayatımdan daha karmaşık adımlarla ilerliyor diyebilirim. Ama bu bence her ne sektörde olursanız günümüzde yaşamamız gereken bir değişim. Bundan 20 yıl önce lineer çalışırken artık hepimiz çok dallı çalışma düzenlerine adapte olmamız gerekiyor.

* Fy-shan Glass Studio'da, limitli ticari üretimler yapıyor hem sanatsal hem de ticari çalışmaları beraber yürütüyorsunuz. Bu sizin hayatınızda nasıl bir disiplin gerektiriyor?

F.O: İkisi birbirini çok besleyen işler. Bir tarafta, Fy-shan'da deneme yanılma yapma, başarı ürünleri koleksiyon haline getirme ve bunlardan gelir edinme var iken sanat tarafında araştırma, sorgulama ve daha derin çalışmayı istediğin konuları irdeleme imkânım var. Her ikisine de benim hayatımda yer var ve hangisine daha çok enerjimi vermek istiyorsam veya yeri gelmiş ise ona yöneliyorum. Sonra bir teneffüs gibi diğerine. Fy-shan'da beni destekleyen çok iyi bir ekibin olması tabi büyük şansım.

* Sadberk Hanım Müzesi, ilk çağdaş sanat sergisini yazar ve küratör Arie Amaya-Akkermans ile multi-disipliner bir iş birliği içinde, cam sanatçısı Felekşan Onar'ın kişisel sergisi 'Ütopyadan Sonra: Kuşlar'la sunuyor. Heykel, tiyatro, video, arkeolojik eserler ve saha araştırmasını kapsayan 'Ütopyadan Sonra: Kuşlar' sergisi, Türkiye'de türünün ilk örneği olacak. Müzenin çağdaş sanata kapılarını böyle çok boyutlu bir sergiyle açma sürecini bizimle paylaşır mısınız?

HÜLYA BİLGİ: Daha önce Victoria & Albert Müzesinde Felekşan Onar'ın Perched yerleştirmesini görme fırsatı bulmuş ve bu heykellerin ardında yatan öyküden, üst anlatısından çok etkilenmiştim. Yaşadığımız çağın içerisinde olup, göç sorununa kayıtsız kalabilmek mümkün değil. Dolayısıyla Felekşan Hanım bu sergi fikriyle bana geldiğinde çok heyecanlandım. Müze koleksiyonunda cam sanatının en erken örneklerinden; Fenike camlarından tutun da Roma camlarına kadar geniş bir seçki yer alıyor. Dolayısıyla Onar'ın kuşlarının yalnızca anlatısı üzerinden değil, kadim yapım teknikleriyle de bizim koleksiyonumuzla güçlü bir bağ kuracağını gözümde canlandırabiliyordum. Zira öyle de oldu. Arkeoloji Bölümü'müzün bir salonunu bu yerleştirmeye açtık. Perched serisinden bir seçki ve bu sergiye özel yaratılan efsanevi kuşlar yerleştirmenin ana aktörlerini oluştururken, Aristofanes'in Kuşlar'ına gönderme yapan bir film ve sanatçı ile küratörün iç dünyalarını yansıtan bir monografiyle kurgu güçlendiriliyor. Müze koleksiyonlarından 5000 yıllık bir zaman dilimine yayılan seçki ise kuşların hikâyelerine tanıklık ediyor.

Bu çağdaşla kadimin birlikteliği yalnızca sergiye sofistike bir katman eklemekle kalmayıp aynı zamanda arkeolojik ve etnografik eserleri yeni yorumlama pratiklerine de açıyor; multi-disipliner çalışmalar için ilham yaratıyor. Bu nedenle ilkini gerçekleştirdiğimiz bu çok yönlü, çok disiplinli ve zamansız bu sergi müze için farklı bir öneme sahip.

* Müzenin çağdaş sanatçılarla iş birliği devam edecek mi? Gelecek programı içinde yeni açılımlar var mı?

H.B: Sadberk Hanım Müzesi olarak koleksiyonumuz Anadolu uygarlıklarına ait, Neolitik Dönem'den Bizans Dönemi'ne pişmiş toprak ve camlardan metal ve taş işlerine, Erken İslam ve Selçuklu seramik ve metal işçiliğinden, Osmanlı sanatının geldiği doruk noktalara; çini, seramik, metal işleri, işleme ve ağır dokumalara varan geniş yelpazede malzeme ve tekniği bir araya getiriyor. Bu kapasiteyle koleksiyon özellikle bu topraklarda yaşayan, bu kültürü benimseyen ve ilhamını Anadolu medeniyetlerinden alan çağdaş sanatçılar ve tasarımcılar için eşi bulunmaz bir malzeme, teknik ve desen hazinesi işlevi görüyor; bizler de müzeciler olarak gereken desteği vermeye özen gösteriyoruz. Bunun en yakın örneği 'Ütopyadan Sonra: Kuşlar' sergimiz. Felekşan Onar'ın koleksiyonumuza gösterdiği ilgi, yaklaşımı, heyecanı ve karşılıklı görüş birliğiyle ilerleyen ahenkli çalışma beni bu tür iş birliklerini sürdürmeye teşvik ediyor. Ancak ne yazık ki büyük çaplı çağdaş yerleştirmelere alan açma konusunda içinde bulunduğumuz tarihi yapının fiziksel kısıtları nedeniyle daha çekimser davranmak zorunda kalıyoruz.

Bu fiziksel kısıtlar yalnızca çağdaş sanatçılarla iş birliklerimizi değil, müzecilik faaliyetlerini istediğimiz düzeyde sürdürmemizi de zorlaştırıyor. Çağdaş müzecilik esaslarını yerine getirebilme ihtiyacıyla projelendirdiğimiz yeni, donanımlı ve daha merkezi bir kampüse taşınma çalışmalarımız devam ediyor. Dünya çapında tanınırlığı olan uluslararası mimari ve sergi mimarisi firmaları ve kültür kurumları danışmanlarıyla iş birliği içerisinde sürdürdüğümüz bu proje kapsamında kurguladığımız yeni kampüsümüz büyük çaplı gezici sergilere, çağdaş sanat iş birliklerine ve çağlar ve medeniyetler arası diyalog kuran sergilere ve sanat müdahalelerine imkân tanıyacak.

EN ÇOK OKUNANLAR