USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%

Dergi

09 Mayıs 2020 14:39

Global ekonomi salgını yenebilecek mi?

Ekonomi tarihinde benzeri görülmemiş bir küresel çöküş riski ile karşı karşıyayız. Covid-19, piyasalarda daha önce hiç yaşanmamış bir şok etkisi yarattı. Artık 2008 ve Büyük Buhran krizi karşılaştırmaları hayali görünmüyor. Salgın, İkinci Dünya Savaşı’ndan beri karşılaşılan en derin problem... Uluslararası Para Fonu (IMF), küresel ekonominin bu yıl yüzde 3 oranında küçüleceğinden, dünyanın dört bir yanındaki ülke ekonomilerinin eşi görülmemiş şekilde daralacağından bahsediyor. 2008 yılına kadar

Global ekonomi salgını yenebilecek mi?

İrem Sertbaş / irem.sertbas@platinonline.com

Global ekonominin bugüne kadar aldığı en derin darbelerin başında 1929 Büyük Buhranı ve 2008 Mali Krizi başı çekiyor. Özelikle 1929 yılında yaşanan gelişmelerin neden olduğu ekonomik çöküş ile birlikte dünyada yaklaşık 50 milyon insan işsiz kaldı, globalde toplam üretim yüzde 42 oranında azaldı. Dünya, global ekonomi üzerindeki ilk derin etki olan Büyük Buhran’ın ardından 2008 yılında başka bir krizle sarsıldı. Evet, sistem zarar gördü. Ama, bir şekilde yoluna devam etti. Peki, giderek küreselleşen ekonomimiz bugün nasıl bir krizle karşı karşıya? Bu soruya verilebilecek en doğru cevap, belki de küresel ekonominin ilk kez bir salgın nedeniyle sarsılıyor olması…  2008 Krizi’nin finansal piyasalarda başlayan bir kriz olduğunun altını çizmek gerekiyor. Bu kez reel ekonomi, salgın bir hastalığa karşı alınan zorunlu önlemler neticesinde krize sokulmuş durumda… Bugün karşı karşıya olduğumuz kriz, önce dünya sağlığını sonra dünya ekonomisini tehdit etmeye başladı. 

KÜRESEL TİCARET, BİR ÖNCEKİ YILA ORANLA YÜZDE 13 İLA YÜZDE 32 ARASINDA KÜÇÜLECEK

Dünya Ticaret Örgütü (WTO), Koronavirüs salgınının uluslararası ticaret akışında, 2’nci Dünya Savaşı’ndan daha derin bir etki yaratacağını belirtti. Aynı zamanda açıklanan veriler, bu yıl küresel ticaretin bir önceki yıla oranla yüzde 13 ila yüzde 32 arasında küçüleceğini öngörüyor. Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’nun Nisan 2020 sayısını, ‘Büyük Tecrit’ başlığı ile yayınladı. Bu raporda, “Salgının bir sonucu olarak küresel ekonominin 2020’de yüzde 3 oranında sert bir şekilde küçülmesi öngörülüyor, bu 2008-2009 finansal krizinden çok daha kötü” değerlendirmesinde bulunuldu. 

“1929 KRİZİ’NDEKİ GİBİ BİR BANKA PANİĞİ SÖZ KONUSU DEĞİL”

Bu kez 2008 krizinden çok daha büyük olarak merkez bankası müdahaleleri ve kamu borçlarının artması, bütçelerin bozulması gibi gelişmelerin söz konusu olacağını vurgulayan İş Yatırım Uluslararası Piyasalar Müdürü Şant Manukyan, şu yorumda bulunuyor: “Turizm, hava yolları ve hizmet sektörü gibi bazı alanlarda yaşanan kriz ve nakit akışı sorunu, dalga dalga önce söz konusu ülkelerin ekonomisine ve ardından dünyaya yayılmış durumda. 1929 Krizi ile ise çok kilit bir fark var, o tarihte tüm dünya altın veya gümüş standardında olduğu gibi ABD de dünyanın en büyük kreditör ülkesiydi. Şu anda ise altın standardında olmadığımız gibi ABD de dünyanın en büyük tüketicisi olmasına rağmen kreditör bir ülke değil. Avrupa ve Çin bankalarının sorunlu olduğunu bilsek de 1929 tarzı bir banka paniği yok.”

YATIRIMCI GÜVENLİ LİMANLARA YÖNELDİ

Merkez bankalarının ve mali otoritelerin darbeyi yumuşatmaya yönelik tüm çabalarına rağmen, gelişmiş ekonomilerdeki piyasalar büyük ölçüde olumsuz etkilendi. Ülke ekonomileri, içe yönelmeye başladı. Salgının, piyasalarda yatırımcı iştahı üzerinde de derin etkisi oldu. Yatırımcı altın gibi güvenli limanlara yöneldi. Altın gibi emtialarda artış, petrol ve sanayi emtiaları gibi enstrümanlarda düşük talep bileşeninden dolayı düşüş yaşandığını belirten Tera Yatırım Ekonomisti Enver Erkan, sözlerine şöyle devam ediyor: “En önemli güvenli liman ABD tahvilidir. Tahvile olan yığılma, faizleri tarihi düşük seviyelere getirdi. Yatırımcıların teminat tamamlama gereksinimi ve artan nakit talebi (kriz zamanında en işe yarar araç nakittir) gibi durumlar nakit para eşittir Amerikan Doları olduğu için dolar talebini artırdı ve yüksek dolar talebi likidite sıkışıklığını beraberinde getirdi. FED bu likidite sıkışıklığının aşılması için swap hatları ve repo operasyonları oluşturarak finansmana erişim sağlamaya çalıştı. Talep yüksek olduğu için dolar diğer para birimlerine karşı güçlü ve bu durumdan gelişen ülkeler de olumsuz şekilde nasibini alıyor.”

“BU DURUM, YAKIN COĞRAFYALARDA BÖLGESEL İŞ BİRLİKLERİNE YOL AÇACAK”

Uzmanlar, 2008 yılında yaşanan mali krizden çok daha derin bir ekonomik kırılmaya koşar adım gittiğimiz konusunda uyarıyor. Yaşanan talep daralması, ekonomin ana sektörlerinde meydana gelen küçülmeler, ülkelerin sınırlarını kapatması gibi etkenler uluslararası tedarik zincirini benzeri görülmemiş bir sınava tabi tutuyor. Küresel tedarik zincirleri ve ticaret sadece kilitlenmelerle değil, aynı zamanda varlıklı ülkelerin arz rekabeti ile de kesintiye uğruyor. ‘Büyük Tecrit’, ekonomi üzerinde küreselleşmeden bölgeselleşmeye geçiş yapılmasını zorunlu kılıyor. Ülkelerin, küresel tedarik zincirlerinden daha yerele yönelmesi, başta korumacılık önlemlerini artıracak gibi görünse de ulusal pazarların, ekonomilerin ayağa kalkması için yeterli olamayacağını vurgulayan Kearney Direktörü Onur Okutur: “Bu durum yakın coğrafyalarda bölgesel iş birliklerine yol açacak; özellikle de yakın ülkelerin birlikte hareket etmelerini ve siyasi olarak uzlaşmacı bir politika izlemelerini sağlayacak. Küresel olarak verilen bu savaşta global siyasetin de yapıcı çözümlere odaklanacağına inanıyoruz. Ekonomiyi ayakta tutmaya yönelik birlikte atılacak adımlar, işletmeleri destekleyici para politikaları ve sektör spesifik inisiyatifler, salgın sonrasında global ekonominin toparlanma sürecinde belirleyici rol oynayacak” diyor. 

“DÜNYA UZAYLI İSTİLASINA BENZER BİR ŞEY YAŞIYOR”

Halk sağlığı için büyük tehdit unsuru oluşturan Covid-19 salgının yaşandığı 21’inci yüzyıl koşulları ile Büyük Buhran dönemindeki şartları hem ekonomik hem de sosyal açıdan karşılaştırmak; ekonomik sistemin, para standardının, bankacılık sisteminin ve parasal tabanın çok farklı olması ve küresel entegrasyonun olmayışı nedeniyle ekonomik açıdan çok doğru bir benzetme olmayacak. Ama, günümüzde modern bir büyük buhran yaşadığımız da söylenebilir. Ucu bucağı henüz kimse tarafından öngörülemeyen bu modern Büyük Buhran’nın bitişi, halk sağlığını tehdit eden Koranavirüs salgınının ortadan kalması ile doğrudan bağlantılı. Salgının global ekonomiye son oyunu ne olacak kimse bilmiyor… Birçok yorumcu Çin’in deneyimini, dünyanın geri kalanını neyin beklediğine dair cesaret verici bir işaret olarak görüyor. Harvard Üniversitesi Ekonomi Profesörü Kenneth Rogoff’un dediği gibi: “Koronavirüs hakkındaki bilimsel belirsizlik, insanların ve politika yapıcıların gelecek hafta ve aylarda nasıl davranacaklarına dair sosyoekonomik belirsizliktir. Sonuçta, dünya uzaylı istilasına benzer bir şey yaşıyor. İnsanın kararlılığının ve yaratıcılığının hüküm süreceğini biliyoruz.”

GLOBALLEŞMENİN DEĞİL, ULUS DEVLETLERİN YENİDEN ÖNE ÇIKTIĞI BİR DÖNEM

İş Yatırım Uluslararası Piyasalar Direktörü Şant Manukyan "Genel görüşün aksine tüketici davranışlarında büyük değişimler beklemiyorum. Elbette gelir kaybına paralel olarak daha az ve dikkatli harcayacağız. Ancak, büyük bir ‘uyanış’ dönemine girdiğimiz görüşünde değilim. Devlet sistemi açısından ise durum biraz daha değişebilir. Dijital merkez bankası parasına geçiş, insanların ülke içinde bile mobilitesinin aşı pasaportuna bağlı olması gibi fikirler veya kriz neticesinde ekonomide kamu payının artması gibi durumlar, devlet mekanizmasının, sosyal ve ekonomik hayada daha fazla müdahil olması anlamına gelecek. Demokratik Batı ve daha merkezi otoriter Çin modelinin bir karması ile karşı karşıya kalma ihtimalimiz yüksek. Globalleşme zaten ticaret savaşı neticesinde can çekişiyordu. Virüs, stratejik bazı ürünlerin üretiminde Çin’in ne kadar öne çıktığını gösterdi. Sorun çözüldüğünde kaçınılmaz bir şekilde üretim ‘yerelleşmeye’ başlayacak. Yani globalleşmenin değil, ulus devletlerin yeniden öne çıktığı bir ortam bekliyorum.” dedi

İTALYA LİRET’E, İSPANYA PESO’YA, FRANSA İSE FRANK’A DÖNEBİLİR

Tera Yatırım Ekonomisti Enver Erkan "Avrupa Birliği gibi önemli bir ekonomik ve siyasi iş birliği örgütünün geleceği daha çok sorgulanacak ve AB’nin ortak bir hazine ve mali politikaya sahip olmamasının sonuçları görülecek. Bir para birliği ve ortak merkez bankasının yeterli olmadığı anlaşılacak ve birlik içindeki ekonomik farklılıklar daha fazla ayrışmaya neden olacak. Koronavirüs krizini en derinden yaşayan ülkelerde AB karşıtı siyasi akımlar güçlenecek ve ortaya çıkan durum popülist siyasete yarayacak. Ekonomideki kilitlenme, işsizlikteki artış mevcut siyasi iktidarları zora sokacak. Radikal sağcı yaklaşımlar artacak ve oy potansiyellerine yansıyacak. Belki Euro para birliği de dağılacak ve İtalya’nın Liret’e, İspanya’nın Peso’ya, Fransa’nın Frank’a döndüğünü göreceğiz. Ödeme sistemleri, birçok mevzuat ve çalışma modelleri değişecek. Firmalar daha çok dijital yatırıma yönelecek. Daha az fiziksellik göreceğiz, dijital merkez bankası paraları çıkacak ve yaygınlaşacak. Bu dönemde teknolojiye yatırım yapan kurumlar ayakta kalacak.” dedi

DİJİTAL ODAKLI YENİ EKONOMİK DÜZENDE ÖNE ÇIKACAK 4 ANA BİLEŞEN

Kearney Direktörü Onur Okutur “Salgının sürmesi ile birlikte dünya genelinde tedarik zinciri ve dolayısıyla üretim ve ticaret faaliyetlerinde büyük bir baskı ve gerileme olduğunu görüyoruz. Dünya Ticaret Örgütü’nün tahminlerine göre küresel mal ticareti, iyimser senaryoda 2008’deki resesyona benzer şekilde 13; kötümser senaryoda ise yüzde 30’un üzerinde daralacak. Salgın sonrası dünyayı planlanandan çok daha hızlı bir dijital dönüşüm bekliyor. Bu noktada organizasyonların etkin çalışan yönetimi, tedarik zinciri yönetimi ve uzun vadeli kurumsal stratejilerini çok titizlikle oluşturmaları ve sürdürülebilir bir şekilde takip etmeleri gerekiyor. Dijital odaklı yeni ekonomik düzende 4 ana bileşen ülkeler arasındaki ekonomik yarışta kazanları belirleyecek. Bunları, teknolojiye hızlı adapte olan regülasyonlar, etkili veri yönetimi ve analitiği, müşteri odaklı kurumsal stratejiler ve üretimde etkin kontrol, takip ve tedarik zinciri yönetimi olarak sayabiliriz.” dedi

EN ÇOK OKUNANLAR