Tarım sektörünü iki başlıkta ele almak gerekiyor; konvansiyonel ve dijital tarım… Bundan 10 yıl önce de akıllı tarım akımları vardı. Dijital teknolojilerin tarıma uyarlanması konusu yeni değil. Ama 2013’te Almanya menşeili Endüstri 4.0 tsunamisi, dünyada büyük bir değişim yarattı. Daha önce sahip olmadığımız nesnelerin interneti, siber fiziksel sistemler, artırılmış gerçeklik gibi teknolojilerin ulaşılabilir noktaya gelmesi, Endüstri 4.0 vizyonunun farklı sektörlerde uygulanabilirliğini artırdı. Tarım da bu gelişmelerden uzak kalamazdı ve dünya literatüründe ‘Agro 4.0’ olarak dikkat çeken Tarım 4.0 kavramı da yaygınlaşmaya başladı. Diyelim ki 1000 ineğinizin olduğu bir çiftliğiniz var. Büyükbaş hayvanların ayağına pilli bir sensör yerleştiriliyor ve 24 saat hareketlilik gözlemleniyor. Arazinin büyüklüğüne göre belli yerlere de gateway’ler konuyor. Tüm veriler de burada toplanıyor ve buluta gönderiliyor. Böylece veri, bilgiye dönüşüyor. O verilerden kızışan inekleri öngörüyor ve döllenme operasyonunu gerçekleştirebiliyorsunuz. Döllenmeyi ilk hafta gerçekleştirdiğinizde dişi, ikinci hafta gerçekleştirdiğinizde ise erkek olma olasılığı yüksek. Süt ya da et tesisiniz varsa, bu verilerle iş modelinizde çok daha verimli ve sürdürülebilir adımlar atmanız kolaylaşıyor. Yeni nesil girişimci ve çiftçilerin tarım ve hayvancılıkta hangi Tarım 4.0 teknolojilerini kullanarak fark yaratabileceklerini araştırmaları gerekiyor. Yapmazlarsa 10 yıl sonra yok olacaklarını da bilmeliler. İşin ikinci boyutu ise Tarım 4.0 odaklı start-up’lar. Tarım sektörünün geleceğine bu genç girişimciler yön verecek. Orta ve büyük ölçekli tarım işletmeler, bu start-up’larla ilişki kurmalı ve melek yatırımcı olarak destek vermeli.