Dünya hızlı bir değişimin içinden geçerken inovasyonun yalnızca yeni ürün geliştirmekten ibaret olmadığını giderek daha net görüyoruz. Bugün fark yaratan ülkeler ve şirketler teknolojiyi, insan kaynağını, iş birliklerini ve kültürü aynı potada eriterek değer oluşturuyor. Bu yaklaşım; özellikle Türkiye gibi güçlü üretim altyapısına sahip ekonomiler için kritik öneme sahip. Çünkü üretim gücü tek başına rekabetçi olmaya yetmiyor, inovasyonu besleyen kültür, ekosistem ve vizyon olmadan sürdürülebilir başarı mümkün değil. Bu çerçevede TİM Başkanı Mustafa Gültepe ile Türkiye'nin inovasyon kapasitesini, değişen rekabet şartlarını ve inovasyonun ihracata nasıl yön verdiğini konuştuk.
*Türkiye Innovation Week artık yalnızca bir etkinlik değil, bir vizyon platformuna dönüştü. Bu dönüşüm sizce ülkemizin inovasyon ekosistemine nasıl bir yön kazandırdı?
Türkiye bulunduğu coğrafyanın en önemli üretim üssü. Hemen hemen tüm sektörlerde güçlü bir üretim altyapımız var. Ancak, ürettiğimize değer katma konusunda arzu ettiğimiz düzeyde olduğumuzu söyleyemeyiz. Bugün katma değer yaratmanın ve gelecekte rekabetçi kalabilmenin yolu yüksek teknolojiden, Ar-Ge'den, tasarımdan, markalaşmadan ve yeşil üretimin imkanlarını olabildiğince iyi değerlendirmekten geçiyor. Ekim ayında 12'incisini düzenlediğimiz Türkiye İnovasyon Haftası'nda Türkiye'nin bütün inovasyon ekosistemini bir araya getirdik. Katılımcılar sadece dinlemiyor, deneyimleyerek inovasyon ekosisteminin bir parçası olabiliyor. Gençlerimizin beyninde bir inovasyon kıvılcımı çakmaya çalışıyoruz. O kıvılcım bizi ihracatta orta ve uzun vadeli hedeflerimize taşıyacak fikirleri ateşleyecek. On iki yılda katettiğimiz mesafeyi somut parametrelere bakarak görebiliyoruz. Birleşmiş Milletler'e (BM) bağlı Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) her yıl Küresel İnovasyon Endeksi yayımlıyor. Endeks, her ekonomiyi toplamda 78 göstergeden oluşan yedi temel yenilik kriterine göre ölçüyor. Bu alanlar arasında insan gücü, pazar olgunluğu, yaratıcı çıktılar, altyapı ve kurumlar gibi maddeler bulunuyor. 133 ülkenin yer aldığı endekste, Türkiye 2022'de 37'nci sıraya kadar yükseldi. Böylece ilk kez ilk 40'ın içine girme başarısını gösterdik. En son açıklanan endekste 43'üncü olsak da 2013'ten bu yana sıralamada en hızlı yükselen ülkeler arasında yer alıyoruz. Ayrıca özellikle takip ettiğimiz göstergelerde genel olarak iyiye gidiyoruz.
*Son yıllarda ihracatta katma değer vurgusu giderek artıyor. İnovasyon, ihracatçı firmalar açısından nasıl bir stratejik fark yaratıyor?
Küresel ticarette rekabet koşulları her geçen yıl daha da zorlaşıyor. Firmanın bu zorlu koşullarda rekabetçi kalabilmesi için rakiplerine göre farklı bir şeyler yapması gerekiyor. İnovasyon işte o farkı yaratacak en önemli araçlardan biri olarak öne çıkıyor. Bugün yüksek teknolojide önde olan ülkeler, küresel ticaretin kurallarını da yeniden yazıyor. İnovasyonu üretimin her aşamasına taşıyan firmalar, küresel tedarik zincirlerinde belirleyici oluyor. Genç beyinlerini geleceğe hazırlayan ülkeler, yarının dünyasında oyun kurucu rolü üstleniyor. Türkiye bu üç alanda da kararlılıkla yoluna devam ediyor.
*Türkiye ekonomisinde sizce hangi sektörler inovasyon odaklı dönüşümde öncü rol üstleniyor?
27 ihracatçı sektörümüzün tamamında inovasyon konusunda büyük bir farkındalık oluştuğunu gözlemliyoruz. Bu farkındalığı ihracatta orta ve uzun vadeli hedeflerimiz için çok önemsiyorum. Savunma ve havacılık, uzay, ilaç, bilişim, elektrik-elektronik, makine başta olmak üzere tüm sektörlerimiz inovasyon kapasitemizin güçlenmesine önemli katkılar sunuyor. Nitekim bu katkının bir sonucu olarak Türkiye'nin toplam ihracatında orta ve yüksek teknolojili ürünlerin payı yüzde 41,5'e ulaşmış bulunuyor. Halen toplam ihracatımızın yaklaşık yüzde 38'i orta yüksek teknoloji, yüzde 3,5'i de yüksek teknolojili ürünlerden oluşuyor. Orta yüksek teknolojili ürün ihracatında iyi bir yerdeyiz. İnovasyon konusunda yarattığımız farkındalık ve firmalarımızın yapacakları teknoloji yatırımları ile yüksek teknolojili ürün ihracatımızın da payını artıracağız. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına Türkiye'yi ihracatta ilk 10 ülke arasına çıkarma vizyonu ve hedefi ile başlamıştık. Bu hedefe de ancak halen 1.5 dolar olan ortalama kilogram birim fiyatımızı 3 doların üzerine çıkararak, yani yüksek teknolojili ürün ihracatımızı artırarak ulaşabileceğimizi biliyoruz.
*Gençler, Türkiye'nin inovasyon hikayesinde giderek daha etkin bir rol oynuyor. TİM olarak bu alandaki genç yetenekleri nasıl destekliyorsunuz?
Üretimde ve ihracatta yeni vek iddialı bir hikaye yazmak istiyoruz. Bunu ancak iyi yetişmiş gençlerimizi sürece dahil ederek yapabileceğimizi biliyoruz. İşte bu bilinçten hareketle Türkiye İnovasyon Haftası kapsamında İnovaTİM Yarışması'nı düzenliyoruz. Bu yıl beşincisini düzenlediğimiz yarışma gençlerimizin bilimsel düşünceyi üretime dönüştürdüğü en güçlü platformlardan biri haline geldi. İnovaTİM, gençlerimizin problem çözme, bilimsel araştırma, fizibilite ve prototip geliştirme becerilerini geliştirmelerini sağlayan bir öğrenme süreci olarak tasarlandı. Yarışmaya katılan bütün gençlerimiz önemli bir eğitim sürecinden geçmiş oluyor.
*Türkiye Innovation Week her yıl yeni bir vizyon temasıyla karşımıza çıkıyor. Bu yıl öne çıkan başlıklar ve ilham veren örnekler neler oldu?
12'nci İnovasyon Haftası'nı 'Tomorrow: Now' yani 'Gelecek: Şimdi' temasıyla düzenledik. Yenilikçi panellerde akademiden iş dünyasına, girişimcilerden tasarımcılara ve kreatif endüstrilere kadar yerli yabancı 120'den fazla konuşmacıyı ziyaretçilerimle buluşturduk. Bu tema bize gelecek hiç bu kadar yakın olmamış, bu kadar kapsamlı bir değişim yaratmamış ve bu kadar merakla beklenmemişti hissini veriyor. Ama artık beklemiyoruz, çünkü biliyoruz ki gelecek zaten geldi. Artık yapay zeka, teknolojinin ötesine geçerek toplumun tüm alanlarını etkileyen stratejik bir dönüşüm aracı rolü üstlendi. Bugün artık sadece sıradan bir ürünü değil, bilgiyi, tasarımı ve teknolojiyi de ihraç eden bir ülke olma yolunda ilerliyoruz. Ar-Ge'ye, girişimciliğe, ikiz dönüşüme yaptığımız yatırımlarla küresel rekabette gücümüzü artırıyoruz. Üniversitelerden teknoparklara, girişim evlerinden sanayi kuruluşlarına uzanan geniş ekosistemimiz ortak bir vizyon etrafında birleşiyor.
*Türkiye'nin 2030 vizyonunda sürdürülebilir büyüme ve inovasyon iç içe geçiyor. Sizce bu vizyonun merkezinde inovasyon nasıl bir rol üstlenecek? TİM bu sürece nasıl katkı sunacak?
Küresel İnovasyon Endeksi sıralamalarında elde ettiğimiz kazanımları daha da ileriye taşımamız gerekiyor. TİM olarak bu dönüşümün parçası olmak için sahada uygulamalar geliştiriyoruz. İnovaTİM programıyla inovasyon potansiyelimizi ihracata yönlendiriyor, InoSuit aracılığıyla KOBİ'lerin Ar-Ge yönetim yapısını güçlendiriyor, tüm sektörlerimizde tamamladığımız sürdürülebilirlik eylem planlarıyla yeşil dönüşümü üretimin merkezine yerleştiriyoruz. Ancak Ar-Ge konusunda ulaştığımız nokta, potansiyelimizin henüz gerisinde. Ülkemizde 2023 yılında Ar-Ge için toplamda 377.5 milyar liralık bütçe kullanıldı. Ar-Ge için kullanılan bütçenin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 1,42 ile ülkemizde en yüksek seviyeye ulaştı. Bu oranın Güney Kore'de yüzde 5, Tayvan'da yüzde 4, İsveç'te yüzde 3,6, ABD'de yüzde 3,4 olduğunu dikkate alırsak Ar-Ge'ye daha çok kaynak ayırmamız gerektiğini görebiliriz. Çünkü Ar-Ge harcamaları, orta yüksek ve yüksek teknolojili üretimin ve ihracatını temelini oluşturuyor. İnovatif ürünleri de ancak donanımlı Ar-Ge merkezleri ile gerçekleştirebiliriz.