USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%
K. Erman Karaca

YAZARLAR

2.01.2021 14:12:00

Türkiye’yi dünyaya bağlayan dijital yolun altı durağı

Ekonomimizin dijital teknolojilerle dönüşümünü sağlayacak ve bu sayede Türkiye’nin refah seviyesini zengin ülkeler kademesine çıkartacak 'Dijital Ekonomiye Dönüşüm Stratejisi’nin bir an önce uygulanmaya geçirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

“Kültür, stratejiyi kahvaltıda yer.” Bu söz, modern zamanların en önemli düşünürlerinden Peter F. Drucker’a ait. Drucker, bugün bizim dijitalleşme olarak tanımladığımız kavrama aşinaydı ve insanlığı ve dünyayı dönüştüren her yeniliğin, gücünü insan faktöründen ve insani yaklaşımlardan alacağını öngörmüştü. Bunun geçerliliğini Covid-19 salgını döneminde sanırım tüm dünya daha iyi anladı. Salgının insanlığın gündeminden çıktığı günlerde kuşkusuz bunu daha geniş bir perspektifte değerlendirebileceğiz. Fakat bu küresel mücadelede, teknolojinin en önemli yardımcımız olmasının yanı sıra bu mücadeleyi kazananın görev ve sorumluluklarına adeta kutsal bir aşkla bağlanmış insanlar olduğunu bugünden ilan edebiliriz.

DİJİTAL OKURYAZARLIK ARTIRILMALI

Türkiye’nin dijitalleşme yolculuğunun ilk ve en önemli bileşeni beşerî sermaye veya nitelikli iş gücü. Zira Türkiye’nin dijital ekonomiye geçiş sürecini yapısal hale getiren yolda potansiyel olarak en güçlü olduğumuz alanın, ‘insan’ olduğunu bilecek kadar uzun süredir iş yaşamındayım. Bununla birlikte yine üzerinde en çok çalışmamız gereken konunun ‘insan’ olduğunun da bilincindeyim. Yapılan bir araştırmaya göre her 10 firmanın yedisi, nitelikli insan gücü eksikliğini, en önemli beş eksikliklerinden biri olarak tanımlıyor. Oysa dijital ekonominin esaslarına göre yetiştirilmiş her bir insanımız, yaratacakları çarpan etkisiyle Türkiye’nin bilgi birikimi altyapısını katbekat güçlendirecektir. Bu nedenle ülke genelinde eğitim politikalarını yeni gerçeklere uyumlu hale getirmeliyiz. Dijital okuryazarlığın artırılması için Bakanlıklarımızın ve TÜBİTAK’ın destekleri çerçevesinde yürütülen faaliyetlere ek olarak üniversite-sanayi işbirliğini verimli bir şekilde tesis edecek özel sektör mekanizmalarına da çok ihtiyacımız var. 

TEKNOLOJİ VE YENİLİKÇİLİK KAPASİTESİ GELİŞTİRİLMELİ

İçinde bulunduğumuz çağın bir diğer önemli gereksinimi, teknoloji ve yenilikçilik kapasitesinin geliştirilmesidir. Bu konuda net bir veriye sahibiz. İmalat sanayi ürünlerinin toplam ihracattaki payı yüzde 94,9 iken, yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ihracatı içerisindeki payı yalnızca yüzde 2,8’dir. Dünya sıralamasında ise yüksek teknolojili ürün ihracatında 102’nci sıradayız. Dünyanın en büyük 17’nci ekonomisi olduğumuzu hatırladığımızda kaybedecek vaktimizin kalmadığını anlamamız da kolaylaşıyor. Bu büyük rekabette dijital altyapılarını geliştirmekte ve toplumlarını dijital bir ekonomiye hazırlamakta daha hızlı davranan rakiplerimiz var. Bu nedenle biz de başta KOBİ’lerimiz olmak üzere şirketlerimizi dijital düşünmeye ve üretmeye yönlendirecek modelleri teşvik etmeliyiz. Dördüncü sanayi devriminin hammaddesi olarak tanımlayabileceğimiz veri, tıpkı iş gücü ve sermaye gibi ülkemizde hız ve esneklikle dolaşabildiğinde yenilikler doğurabilir. Günümüzde verinin potansiyelini sergilemenin yolu, fiber altyapılarından geçiyor. Devletimizin ortak altyapı konusunda kolaylaştırıcı ve hızlandırıcı bir rol oynaması, veri saklama ve işleme maliyetlerinin düşürülmesi için firmaların platformlar aracılığıyla hareketliliğinin sağlanması ve verimliliği artmış bir rekabet ortamının yaratılması, bu bileşen dahilinde atmamız gereken somut adımların başında geliyor.

ULUSAL TEKNOLOJİ TEDARİKÇİLERİ DESTEKLENMELİ

TÜBİSAD olarak ülkemizin dijitalleşme performansını incelediğimiz raporlarımızı kamuoyuyla paylaşıyoruz. ‘Bilgi ve İletişim Teknolojileri Sektörü 2019 Yılı Pazar Verileri’ raporumuza göre 2019 yılında teknokentlerde yaratılan ciro, bir önceki yıla göre yüzde 43 oranında artarak 22.9 milyar TL’ye ulaştı ve toplam sektör hacminin yüzde 14’ü teknokentlerde yaratıldı. Teknokentler ve bu yapılara güç veren girişimcilik ekosistemi ülkemizin dijitalleşme potansiyelini sergiliyor. Dijitalleşmemizin yol haritasında önemli bir adımı oluşturan ulusal teknoloji tedarikçilerinin desteklenmesi konusunu da girişimcilik ekosisteminden bağımsız düşünemeyiz. Teknoloji ve Ar-Ge desteklerinin tasarımında odaklanmış bir Ar-Ge politikası izlenmesi, yüksek teknolojili ürün ve hizmet geliştirme konusunda başarı olasılıkları yüksek projelerin desteklenmesi ve vergi oranlarında uluslararası eğilimlerin dikkate alınması, bu alanda sahip olduğumuz potansiyeli gerçek anlamda işlememizi kolaylaştıracaktır. 

DİJİTALLEŞMEYİ GÜÇLENDİRME AJANDASI

Ülkemizdeki dijital dönüşüm farkındalığı konusunda her zamankinden daha duyarlı olmamız gerektiği bir dönemdeyiz. TÜBİSAD olarak hazırladığımız Türkiye’nin Dijital Dönüşüm Endeksi Raporu’na göre 2019 yılı itibariyle, 139 ülke içerisinde dijital dönüşüm performansımız ortalama seviyelerde. Bunu artırmanın yolu; teknoloji bazlı hizmet ve servislerin demokratikleşmesinden geçiyor. Erişilebilir ve makul bir bedel karşılığında sunulacak olan tüm elektronik haberleşme hizmetlerinin yaygınlaştırılması, evrensel hizmet fonu kapsamında halihazırda sunulan hizmetlerin 5G, geniş bant gibi teknolojilerin sunulmasını sağlayacak şekilde iyileştirilmesi bu konuda atabileceğimiz en somut adımlar arasında yer alıyor. İnternete erişim özgürlüğüne yönelik kısıtlamaların AB müktesebatı ile uyumlu hale getirilmesi, kamu hizmetlerine çevrimiçi ortamlardan erişimin artırılması ve siber güvenlik uygulamalarıyla vatandaşlarımızın dijital teknolojileri güvenle kullanmalarının sağlanması, kullanıcıların gözünden dijitalleşmeyi güçlendirme ajandasının önemli maddelerini oluşturuyor. 

FARKLI BİR VİZYON 

Tüm bu adımların ardından bilgi ve iletişim teknolojilerine dünyayı olabildiğince geniş perspektifte değerlendiren bir vizyon kazandırılması da kamu ve özel sektör paydaşlarının öncelikli sorumluluk adımlarından biri. Ekonomimizin dijital teknolojilerle dönüşümünü sağlayacak ve bu sayede Türkiye’nin refah seviyesini zengin ülkeler kademesine çıkartacak ‘Dijital Ekonomiye Dönüşüm Stratejisi’nin bir an önce uygulanmaya geçirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu stratejinin en önemli unsurunu, Türkiye’nin yeni yönetim modelini destekleyecek, geniş katılıma açık bir yönetişim modeli oluşturuyor. Bunu da kamu ve özel sektör ayrımı yapmadan tüm paydaşlar olarak birlikte sağlayabileceğimizden eminiz. Elimizde somut bir yol haritası var. Peter F. Drucker’ın da dediği gibi, “Bağlılık göstermediğiniz sürece her şey birtakım sözlerden ve ümitlerden ibarettir; elinizde bir plan yoktur.” Dijitalleşmeye bağlanmaksa Türkiye’yi dünyaya bağlamaktır.