USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%
Acar  Baltaş

YAZARLAR

1.05.2022 09:00:00

KISA ÇALIŞMA

Bir taraftan teknolojideki gelişmeler, diğer taraftan pandeminin dayattığı zorunluluklar, çalışma hayatında köklü değişimlere yol açtı. Çalışma şekli, çalışma mekânı ve çalışma araçları değişti. Bu gelişmeler bir süredir devam eden çalışma süresinin sorgulanmasına yol açtı. Pandeminin getirdiği değişiklikler ve yapay zeka; otomasyon ve dijital teknolojilerin dördüncü sanayi devrimine geçişte, yarının iş ortamını hazırlamak için fırsat olabilir.

ÜRETKENLİĞİ ARTIRMAK HEDEFLENİYOR

Önümüzdeki günlerde Oxford, Boston ve Cambridge üniversitelerindeki araştırmacılar, 4 Day Week Global (Küresel Haftada 4 Gün) adı verilen bir projeye başlayacak. Bu pilot uygulama ile çalışanların maaşları sabit kalarak haftalık çalışma süresini bir gün azaltmak hedefleniyor. Bu şekilde 'yeni bir çalışma' tarzı ortaya koyarak iş verimliliği, çalışanların zihinsel ve fiziksel sağlığı gibi temel alanlarda daha sürdürülebilir bir çalışma şekli planlanıyor. Bu değişikliğin ise üretkenliği yüzde 100 artırması bekleniyor. Dört günlük bir çalışma haftasını benimsemek, daha uzun süre yerine daha akıllıca ve etkili çalışmaya ve çalışanların refahına ve iyilik haline yatırım yapmaya odaklanan bir iş geliştirme stratejisi olarak görülüyor. Cambridge Üniversitesi Sosyal Bilimler Profesörü Brendan Burchell'in bu konu ile ilgili yaptığı açıklama ise şu yönde: "Çalışan gün sayısının azalması araştırması, hem çalışanların yaşam kalitesini yükseltmek hem de çevre üzerindeki etkilerinin tam olarak anlaşılmasını sağlayacak. Bu konuda somut verilerin ortaya çıkması ise halk desteğinin artmasına katkı sağlayacak."

ÜLKELER NE DÜŞÜNÜYOR?

İngiltere'de yürütülecek olan bu proje aynı zamanda daha önce bu konuda çalışmalar yapmış olan İspanya, Yeni Zelanda, Japonya, İskoçya, İrlanda, İzlanda gibi ülkelerin sonuçlarıyla karşılaştırılacak. Bu ülkelerde işletmelerin yüzde 63'ü, 4 günlük bir çalışma haftası ile genç yetenekleri kendilerine çekmenin ve elde tutmanın daha kolay olduğunu ifade ediyor. Ayrıca haftada 4 gün çalışanların yüzde 78'inin daha mutlu ve daha az stresli olduğu bildirildi. PG Engagement ile yürütülen araştırmada toplam 8 hafta süren, 4 günlük iş haftaları boyunca, bağlılık düzeylerinin yüzde 30 ila 40 arasında arttığı, iş-yaşam dengesi ölçümlerinin yüzde 44 geliştiği vurgulandı. Dört günlük çalışma haftasının en güçlü destekleyicilerinden biri de Yeni Zelanda... Başbakan Jacinda Ardern, şirketleri bu uygulama için teşvik ediyor. Bu çalışma düzenine veri sağlamak amacıyla Auckland Üniversitesi'nden Haar, ayrıntılı bir çalışma yaptı ve sonuçları yayınladı. Japon hükümeti tarafından desteklenen haftada 4 günlük çalışma düzeninde ise bireylerin iş-hayat dengesini iyileştirmek, aileyle birlikte geçirilen zamanı artırmak ve çalışanların sosyal becerini geliştirmek hedefleniyor. İrlanda ise çalışma süresinin azaltılmasıyla; bu sürecin üretkenlik, insani refah ve çevresel sürdürülebilirlik üzerindeki etkilerini analiz etmeyi hedefliyor.

İZLANDA UYGULAMASI

İzlanda dört gün çalışma uygulaması konusunda en somut bilimsel kanıtlar sunan ülke.... Araştırma ise 125 bin nüfusa sahip başkent Reykjavik'te yapıldı. 2015 yılında iki iş yerinde birkaç düzine çalışan ile başlayan ve 40 saatlik çalışma haftasını 35 saate indiren uygulama, 2019 yılında 2 bin 500 çalışana çıktı. 2021'de ise İzlanda iş gücünün yüzde 86'sı 4 günlük kısa çalışmaya katılır duruma geldi. Heraldsoon ve Kellam tarafından yürütülen araştırma sonuçlarına göre algılanan örgütsel destekte yükselme görüldü. Çalışan memnuniyeti, bağlılık, performans ve çalışanı elde tutma faktörlerinin hepsinde artış saptandı ve iş yerindeki güven ortamı gelişti. Ekip içinde umut, olumlu tutum, yılmazlık ve özyeterlilikle şekillenen psikolojik sermaye güçlendi. Ekip uyumu, performans, iş sonuçları, bağlılık ve iş doyumu açısından gelişmeler saptandı. Ekip çalışmalarında yaratıcılık arttı ve kurumdaşlık duygusu gelişti. Bütün bunların sonucunda yaşam memnuniyeti, sağlık, boş zaman memnuniyeti, toplulukla gönüllü etkinliklere katılma olarak nitelendirilecek refah düzeyinde yükselme, iş stresinde ise azalma görüldü.

ETKİLİ OLDUĞU ALANLAR

Verimlilik: Dört günlük çalışma haftasının, dünyanın her yerindeki işletmelerde ve farklı endüstrilerde artan üretkenlik sağladığı bildirildi. Örneğin, Microsoft Japonya'nın 2019'daki dört günlük haftalık denemesi, verimlilikte yüzde 39'luk bir artış sağladı.

Refah: Proje, fiziksel ve zihinsel sağlığı iyileştirirken tükenmişlik, stres, hastalık izni ve devamsızlık düzeylerini azalttı. Çalışanların iş-yaşam dengesini iyileştirdi. Dört günlük çalışma haftası; daha yüksek iş tatmini ve marka sadakati ile daha mutlu çalışanların sayısını artırdı.

Bağlılık: Ofiste veya masada harcanan zamandan ziyade, kurumsal önceliklere ve kilit hedeflere ulaşmaya odaklanan daha enerjik, verimli, güçlendirilmiş ve motive edilmiş bir iş gücü yaratılıyor.

Sürdürülebilirlik: İşe gidip gelme ve enerji kullanımını azaltarak karbon ayak izini azaltmak ve çalışanlar için daha sürdürülebilir yaşam tarzı değişiklikleri sağlamak mümkün oluyor.

Cinsiyet eşitliği: Dört gün çalışma uygulaması, kadınların üst düzey pozisyonlara gelmesinin önündeki engelleri azaltmak açısından bir imkan sağlayacak, ayrıca aileler üzerinde çocuk bakım maliyetlerini azaltacak.

SONUÇ

Bundan yaklaşık 100 yıl önce Western Electric şirketinde yapılan, aydınlatmanın çalışan performansı üzerindeki etkisi araştırması bu konuda fikir verebilir. Bu araştırmada çalışma ortamının aydınlatılmasında yapılan değişiklik, aydınlatmanın artırılması veya azaltılmasından bağımsız olarak çalışanların performansını olumlu yönde etkilemişti. 'Hawthorne etkisi' olarak bilinen bu durumun, çalışma süresi üzerinde yapılacak değişiklik konusunda da geçerli olması kuvvetle mümkün. Temel sorun çalışma süresi ile ilgili değil, çalışan performansının ölçülmesiyle ilgili... Bu nedenle çalışma programını, çalışılan saatlere dayalı ölçümden sonuçlara dayalı ölçüme doğru kaydırmak gerekiyor. Pandemi nedeniyle uzaktan çalışmaya geçen iş yerlerinde görüldüğü gibi bu oldukça zor. Ancak birçok kurum bu konuda önemli ölçüde gelişme sağladı. Bu konuda geri adım atılması büyük sorunlara neden olacağı için böyle bir uygulamaya başlarken çok dikkatli olmak gerekiyor. Ülkemiz açısından bu uygulamanın yaygınlaşmasını düşünmek, birçok nedenle şimdilik gerçekçi bir hedef olmaktan uzak.

Temel sorun çalışma süresi ile ilgili değil, çalışan performansının ölçülmesiyle ilgili... Bu nedenle çalışma programını, çalışılan saatlere dayalı ölçümden sonuçlara dayalı ölçüme doğru kaydırmak gerekiyor.
DİĞER YAZILARI