USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%

Sektörler

04 Ocak 2024 11:39

Sanayide karbonsuzlaşma devrimi

Türkiye 2053 ‘Net Sıfır Emisyon' hedefleri doğrultusunda çelik, alüminyum, çimento ve gübre sektörlerinde karbonsuzlaşma yol haritasını tamamladı. 2053'te yenilenebilir enerjinin toplam üretim içindeki payının yüzde 69'a çıkartılması hedefleniyor. Dünya Bankası, TÜBİTAK ve KOSGEB işbirliğiyle 450 milyon dolarlık Türkiye Yeşil Sanayi projesi hayata geçti. Karbon Piyasası ise bu yıl hataya geçiyor.

Sanayide karbonsuzlaşma devrimi

Geçen yılın son ayında 140'ın üzerinde dünya lideri Birleşik Arap Emirlikleri, Dubai'de Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28'inci Taraflar Konferansı'nda (COP28) bir araya geldi. Bugüne kadar yapılan Taraflar Konferansları içinde en çok ilerleme kaydedilen toplantı olarak tarihe geçen konferansın açılışında konuşan COP28 Başkanı Sultan Ahmet El Jaber, "Kutup yıldızımız olan 1,5 dereceyi asla gözden kaçırmayalım" çağrısında bulundu. BAE'nin büyük bir petrol üreticisi ülke olmasının yanı sıra, COP28 Başkanı olarak yine dünyanın en büyük petrol üretici şirketlerin biri olan Abu Dabi Ulusal Petrol Şirketi Üst Yöneticisi ve yenilenebilir enerji şirketi Masdar Başkanı Sultan Ahmed Al Jaber'in seçilmesi, BAE'yi eleştirilerin hedefine oturtsa da 28'inci Taraflar Konferansı önemli gelişmelere de sahne oldu. Mesela yıllardır dile getirilen ancak bir türlü hayata geçirilmeyen 'Kayıp Zarar Fonu' bu toplantıda sonunda hayata geçti. Ve yaklaşık 30 yıldır devam eden COP toplantılarında ilk kez 'fosil yakıtlardan uzaklaşma' kararı yazılı metinlere girdi...

Türkiye'nin de kalabalık bir delegasyonla katıldığı ve pek çok ikili çalışma gerçekleştirdiği COP28'de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Dünya İklim Eylemi Zirvesi'nde önemli bir konuşma yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında "Sera gazı emisyonunda tarihî sorumluluğumuz yüzde 1'in altında olmasına rağmen, kendi imkânlarımızı kullanarak çok önemli adımlar atıyoruz" diyerek, Türkiye'nin 2053 yılı itibarıyla net sıfır emisyon hedefini gerçekleştireceğini öngördüklerini anlattı. 2030'a kadar emisyon azaltımı hedefinin iki katına çıkarıldığını da söyleyen Erdoğan, "Bu kapsamda, yıl sonu itibarıyla 66,6 milyon ton karbondioksit emisyon azaltımı bekliyoruz" dedi. Türkiye'nin yenilenebilir enerji kaynaklarındaki atılımına da dikkat çeken Erdoğan "Toplam kurulu güç içerisinde yenilenebilir enerji kaynaklarının payını yüzde 55'e yükselttik. Bu oranla Avrupa'da 5'inci, dünyada ise 12'nci sırada yer alıyoruz. Jeotermal kurulu gücünde Avrupa'da 1'inci, dünyada 4'üncüyüz. Hidroelektrik santrali kurulu gücünde ise Avrupa'da 2'nci, dünyada 9'uncu sıradayız. Hidrojen Teknolojileri Stratejimizi uygulamaya aldık. Ayrıca net sıfır emisyon hedefi bağlamında çelik, alüminyum, çimento ve gübre sektörleri karbonsuzlaşma yol haritalarımızı tamamladık. 2053'te yenilenebilir enerjinin payını yüzde 69'a çıkarmayı planlıyoruz" dedi.

Kuşkusuz Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmasında kısaca özetlediği Türkiye'nin iklim değişikliği konusundaki çabası pek çok gelişmeyi de beraberinde getiriyor. Özellikle Türk sanayisini yakından ilgilendiren bu durum hem Paris İklim Anlaşması'na taraf olmamız ve 2053 Net 0 hedeflerini belirlememiz nedeniyle hem de Avrupa Yeşil Mutabakatı'nın (AYM) Türk ihracatını yakından ilgilendirmesiyle önemli bir dönüşümün göstergesi olmuş durumda. Evet, tüm bu gelişmelerin ışığında Türk sanayisinin Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları olan 17 maddesi, AYM ve 2053 Net 0 hedefimiz doğrultusunda şekilleneceği aşikar.

TAAHHÜTLER KONTROL EDİLECEK

Türkiye'deki değişime geçmeden önce COP28'i biraz daha incelememiz gerekiyor zira burada ülkelerin aldığı kararlar ticareti doğrudan etkiliyor. COP'ların amacı BM üyesi tüm ülkelerin bir araya gelip bağlayıcı karar alması. Bu nedenle çoğu zaman zor ve yavaş olduğu için eleştirilse de etkili bir mekanizma olarak kabul ediliyor. Küresel kanun koyucuların ve şirketlerin yönelimlerine ilişkin çok önemli çıktıları var. COP28 ile birlikte alınan kararların uygulamasına daha fazla odaklanılacak bir döneme doğru gidiyoruz gibi görünüyor. Ülke bazında uygulama taahhütlerinin yansımaları Ulusal Katkı Beyanları (Nationally Determined Contributions - NDC) üzerinden izlenecek. Paris Anlaşması gereği, 2025 yılında gerçekleşecek COP 30'da ülkeler NDC'lerini güncelleyecekler. 2024 ve 2025 yılı süresince odağın NDC güncelleme, tutarlılık ve beyan edilen iklim kriziyle mücadele azmi (ambition) üzerinde olacağı söylenebilir.

ÇALIŞMALAR YETERLİ DEĞİL

COP 28'in en önemli sonuçlarından bir tanesi de ilk Küresel Durum Değerlendirmesi'nin (Global Stocktake) sonuçlanması oldu. Paris Anlaşması'nda taahhüt edilen hedeflere ulaşma yolunda atılan adımların ilerleyişinin beş yılda bir kayda alındığı Küresel Durum Değerlendirmesi'nin ilki COP 28'de sonuç metnine dahil edildi. Buna göre, Küresel Durum Değerlendirmesi azaltım (mitigation), uyum (adaptation) ve uygulama ve destek araçlarında genel bir ilerleme olduğunu kabul ederken, bu ilerlemelerin Paris Anlaşması'nın hedeflerine ulaşma yolunda yeterli olmadığına işaret etti. Ülkelerin NDC'ler ile verdikleri katkının önemi kayıt altına alındı.

TÜRKİYE'NİN ÖNCELİKLERİ: 2053 HEDEFLERİ VE YEŞİL MUTABAKAT

COP28 ile birlikte iyice netleşen ülkelerin 'karbon taahhütlerinin' ciddi takibi elbette Türkiye için de geçerli ve sanayideki dönüşümün hızını belirleyen iki önemli faktörden ilki. İkincisi ise elbette Avrupa Yeşil Mutabakatı. Avrupa Birliği'nde karbonsuzlaşma çabaları önce Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) ile enerji sektörüne odaklı ilerledi. Burada kaydedilen ilerleme sonrasında sıra yüksek karbon salımına sahip sanayi sektörlerinin karbonsuzlaşmasına geldi. Bunun uluslararası politikadaki karşılığını Avrupa Yeşil Mutabakatı (AYM) ve Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) olarak şu anda ihracatçı ülkeler de tecrübe ediyor. İlk olarak 11 Aralık 2019'da açıklanan AYM, üzerinden üç yıl -iki yılı pandemi, bir yılı da Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle yanan enerji kriziyle birlikte- geçmesine rağmen hızlı ilerlemesini sürdürdü. AB Yeşil Mutabakatı, bir tasarı olmaktan çıkıp geleceği belirleyecek yasal bir düzenleme olarak, 1 Ekim 2023'te yürürlüğe girdi bile. Peyderpey uygulamaya giren düzenlemenin iki temel aracı Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması ve Döngüsel Ekonomi Eylem Planı, AB ile ticaret yapan üçüncü tarafları, dolayısıyla Türkiye'yi de yakından ilgilendiriyor. İhracatının çok büyük bir bölümünü AB ülkelerine yapan Türkiye'nin bu yeni sürece uyumlanması artık bir seçenek değil, bir zorunluluk.

MAKASI KAPATABİLİRİZ

AB'deki karbonsuzlaşma çabasında sıra ulaştırma, binalar ve tarımda. TSKB'nin yayınladığı COP28 raporunda bu yeni aşamaya dikkat çekilerek önemli bir değerlendirme yapılıyor: "Bu yeni aşamanın diğerlerinden bir farkı var; hanehalkının gelirini doğrudan olumsuz etkileyebiliyor. Bu durum AB'deki seçimin hem öncesinde hem sonrasında karbonsuzlaşma çabalarını yavaşlatabileceği için sonuçları izlemek anlamlı olacaktır. Ancak hemen şunu not etmek gerekli: yön değişmeyecektir, hız yavaşlayabilir, bu da Türkiye'ye karbonsuzlaşma alanında AB ile arasındaki makası kapatması için bir fırsat yaratacak."

TÜRKİYE'NİN YEŞİL MUTABAKAT EYLEM PLANI

AYM'nin Türk sanayisi için önemi oldukça büyük. Ticaret Bakanı Ömer Bolat'ın geçen ay açıkladığı rakamlara göre Türkiye AB'ye 11 ayda 95,7 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdi. Bir önceki döneme göre yüzde 1,5'luk artışa işaret eden bu rakamla birlikte AB ihracatının toplam içindeki payı da yüzde 41 oldu. En büyük ticari partnerimizin AYM ve SKDM ile birlikte attığı adımlar Türkiye ekonomisini yakından ilgilendiriyor. Zaten bu konuda çalışmalar da iyice hızlanmış durumda. Tüm politika alanlarında yeşil dönüşümün desteklenmesini hedefleyen bir yol haritası niteliğindeki Yeşil Mutabakat Eylem Planı'na ilişkin Cumhurbaşkanlığı Genelgesi 16 Temmuz 2021 tarihinde yayımlanmıştı. Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlanan eylem planının uygulanmasını takip etmek ve gerekli koordinasyonu sağlamak üzere Yeşil Mutabakat Çalışma Grubu da oluşturuldu.

32 HEDEF, 81 EYLEM

Türkiye'nin sürdürülebilir ve kaynak etkin bir ekonomiye geçişine katkı sağlamasını ve Türkiye'nin başta AYM ile öngörülen kapsamlı değişikliklere, Türkiye-AB Gümrük Birliği kapsamında sağlanan bütünleşmeyi koruyacak ve daha da ileriye taşıyacak şekilde uyum sağlaması amacıyla hazırlanan Yeşil Mutabakat Eylem Planı, 9 ana başlıkta toplanan 32 hedef ve 81 eylemi içeriyor. Gerek COP28 çıktıları gerekse SKDM uygulamasının artık iyice yaklaşmaya başlaması eylem planındaki maddelerin hızla işlenmesine ve adımlar atılmasına neden oluyor. İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, "Ticaret Bakanlığımız tarafından hazırlanan Yeşil Mutabakat Eylem Planı, değer zincirlerinin dönüştürülerek Yeşil Mutabakat'a uyum sağlanması ve katma değerli üretimin desteklenmesi için önemli bir yol haritası niteliğini taşıyor" diyor.

REKABET GÜCÜNÜ KORUMALIYIZ

Tam bu noktada SKDM için bir parantez açalım... Yeşil Mutabakat'ın bir parçası olarak oluşturulan SKDM, AB ile ticaret ilişkisi olan ülkelerdeki üreticilere de dolaylı olarak yükümlülük getiriyor. Bu nedenle de SKDM, sanayiciler için Yeşil Mutabakat'a uyumda, en kritik konu olarak öne çıkıyor. SKDM geçiş dönemi 1 Ekim 2023 itibarıyla başladı. Demir-çelik, alüminyum, çimento, gübre, elektrik ve hidrojen sektörlerindeki belirlenen ürünler ile 2025 sonuna kadar devam edecek. Geçiş döneminde sadece raporlama yükümlülüğü getirilirken mali yükümlülükler ise 2026 itibarıyla başlayacak. Bu nedenle 2026'ya hazırlık için gerekli adımların atılması ve geçiş dönemindeki her gelişmenin yakından izlenmesi Türk sanayisinin rekabet gücünü koruması adına büyük bir önem taşıyor.

İŞ MODELLERİ BİR AN ÖNCE DEĞİŞMELİ

Bununla birlikte Avrupa Yeşil Mutabakatı, enerji yoğun sektörler kadar kaynak yoğun sektörler için de çeşitli kriterler belirliyor. Bu kapsamda özellikle sürdürülebilir ve döngüsel ekonomiye geçiş sürecinde pek çok yeni standart uygulamaya geçiyor, tedarik zinciri ve hatta değer zincirindeki çevresel ve sosyal etkileri dikkate alan bir anlayış her geçen gün yaygınlaşıyor. Yeşil dönüşüm çerçevesinde yaşanan bu gelişmeler uluslararası ticaret aracılığıyla ülkeleri kaçınılmaz biçimde etkiliyor. Bu nedenle de bu süreçte yaşanan gelişmelerin ülkemizde tüm paydaşlar tarafından değerlendirilmesinin önemi de her geçen gün artıyor. Erdal Bahçıvan üretim kapasitelerinden bağımsız olarak ekosistemdeki tüm sanayi kuruluşlarının yeşil dönüşüm konusundaki gelişmeleri yakından izleyip bu anlayışı benimseyerek iş modellerine entegre etmeleri gerektiğine de dikkat çekerek, "Bu doğrultuda durum tespiti niteliğindeki karbon ayak izi hesaplamalarının gerçekleştirilmesi sonrasında ayak izini azaltmak için enerji ve kaynak verimliliğini, yenilenebilir enerji kaynak kullanımını artırmaya yönelik çalışmalar yürütülmesi önem kazanıyor" diyor.

(İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan)

"YEŞİL DÖNÜŞÜM FONU KURULARAK KOBİ'LERİN FİNANSMANA ERİŞİMİ KOLAYLAŞTIRILMALI"

*Hiç kuşkusuz dönüşüm önemli bir yatırım maliyetini de beraberinde getiriyor. Bununla birlikte KOBİ'lerin çoğunluğunun sürdürülebilir finansman fırsatlarını değerlendirmek için gerekli altyapıya ve farkındalığa sahip olmadığını görüyoruz. Türkiye'deki işletmelerin büyük bir çoğunluğunu oluşturan KOBİ'lerin ekonomi ve çevre üzerindeki etkilerinin kritik olduğunu söyleyebiliriz. Yeşil büyüme, büyük ölçüde KOBİ'lerin yeşil ve sürdürülebilir uygulamaları faaliyetlerine entegre etme kapasitesine bağlıdır. Bu nedenle özellikle KOBİ'lerin finansmana erişiminin kolaylaştırılması, "Yeşil Dönüşüm Fonu" kurularak firmaların yeşil üretim koşullarına uyum için tüm süreçlerinde yapacakları yatırımlar ve Ar-Ge harcamalarının desteklenmesi önemlidir.

*İSO olarak biz de sanayide sürdürülebilir üretim metotlarının geliştirilmesi, uygulanması ve yaygınlaştırılmasını teşvik etmek hedefiyle Sektörel Sürdürülebilirlik Yol Haritalarını hazırladık. 10 ayrı sektör için oluşturduğumuz sürdürülebilirlik önceliklerinin ve performans kriterlerini içeren Sektörel Sürdürülebilirlik Yol Haritalarımız, web sayfamızda kamuoyunun erişimine de açıktır.

*Sürdürülebilirlik konusunda kamusal düzenlemeler içinse halen birçok bakanlığımız tarafından çok değerli çalışmalar yapılıyor. İstanbul Sanayi Odası olarak bu çalışmaları yakından izliyor ve azami katkıyı vermeye gayret ediyoruz. Ancak bütün bu çalışmalar etkin bir koordinasyonu ve karar alma süreçlerinin hızlandırılmasını gerektirmektedir. Bu nedenle halen birçok bakanlığın bünyesinde yer alan sürdürülebilirlik konusunun tek bir kurumun, bakanlığın sorumluluğuna verilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

*Atılacak bu adımlar uzun vadede maliyeti azaltıcı etkiler yaratabileceği gibi, teknoloji ve dijitalleşme kullanımının arttığı yeni iş modellerinin oluşmasını da sağlayacak. Yeşil dönüşüme yönelik hedeflerin gerçekleştirilmesinde kilit rol oynayan dijital dönüşüm, sağladığı hız ve verimlilikle büyük değişimler yaratacak. Bu nedenle sanayimizin bir an önce dijital dönüşüm ile yeşil dönüşüm arasındaki sinerjiyi yakalaması ve rekabet gücünü artırmak için gerekli adımları atması kritik.

EN ÇOK OKUNANLAR