USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%

Arkeoloji

04 Ağustos 2017 14:42

Arkeolojinin gücü adına

Kendilerini Türkiye’den ve dünyadan güncel haberler, kapsamlı dosyalar, röportajlar ve listeler sunarak; arkeolojiyi, uzaktan ya da yakından ilgili insanlara anlatmak, sevdirmek ve Türkiye'de arkeoloji bilimi ile kültür varlıkları için farkındalık yaratmak üzere kurulmuş bir arkeoloji oluşumu olarak tanımlıyorlar. Bir yandan internet dünyasındaki Türkçe içerik sıkıntısına bir çare olmayı amaçlarken diğer yandan da Türkiye dışında, tüm dünyada arkeoloji adına olup biten gelişmeleri, haberleri, a

Arkeolojinin gücü adına

Meral Erdoğan / [email protected]

 

Bize Arkeofili’den kısaca bahseder misiniz? Hayata geçirildiği Kasım 2014’ten bu yana yaklaşık üç yıllık süreçte hedeflerinize ne kadar ulaştığınızı düşünüyorsunuz?

Arkeofili, kültür varlıklarını ve eski olanı yalın bir dille insanlara anlatmak ve daha çok insanın Türkiye’de ve dünyada olan arkeolojik gelişmelere kolay bir şekilde ulaşabilmesi adına başlattığımız bir proje. 

Arkeofili, arkeoloji eğitim hayatı çeşitli şikayetlerle geçen öğrencilerin artık şikayet etmek yerine sorumluluk almaya karar vermesiyle başladı. “Türkiye’de arkeoloji biliminin şartları çok zor, zaten istihdam yok” diyerek kenara çekilmek kolay olanı. Arkeolojinin görece yeni bir bilim olarak belli bir zümreye hitap etmesi de rahatsız olduğumuz konulardan biriydi. Dolayısıyla arkeoloji ile halk arasında bir kültür tercümanlığı görevini üstlenmek üzere yola çıktık.

Arkeolojinin, iyi ve doğru bir şekilde sunulduğu takdirde, arkeoloji öğrencilerinden ve akademisyenlerinden çok daha geniş bir kitleyi etkileyebileceğini düşündük. Fakat ilk iki ay içinde aldığımız etkileşim, bizim hayal ettiğimizin çok üstündeydi. Halkın her kesiminden ve her yaştan insanın arkeolojiye aslında ne kadar meraklı olduğunu görmüş olduk. Bu bizi daha da tetikledi ve sürekli daha iyisini yapmaya çalıştık. Üç yıllık süreç içerisinde milyonlarca insana ulaştık ve akademisyenleri de arkamıza alarak bilginin en doğru ve yalın bir şekilde aktarılmasına uğraştık. Günümüzde bilimsel makalelerin okunma sayıları ne yazık ki çok az. Fakat Arkeofili’yi okuyan milyonlarca insan, aslında farkında olmadan makalelerin özetlerini okumuş oluyor ve dünya çapında arkeolojik gelişmelerden haberdar oluyor. Bu da kültürel miras konusunda bir bilinç yaratıyor. Amaçlarımızdan biri de definecilere neyi tahrip ettiklerini anlatmak. Sık sık definecilik yapan ve bizimle iletişime geçen insanlara da yaklaşımımız bu şekilde. Şu an için kendimizi kesinlikle hedeflerimize ulaşmış olarak görmüyoruz. Her geçen zaman, çok daha iyisini yapacağımıza ve çok daha fazla kişiye ulaşabileceğimize inanıyoruz.

 

Özellikle 'gelişmiş dünya' dışından bir örnek olarak ve tarihi neredeyse hem dışarıdan hem içeriden 'yağmalanmış' bir coğrafyada arkeoloji için neler söyleyebilirsiniz?

Genel olarak bakarsak Türkiye’de arkeoloji pek iç açıcı bir durumda değil; kaçakçılık, definecilik, yanlış ve zaman zaman gereksiz restorasyonlar, inşaatlar sırasında ortaya çıkan eserler, sulara gömülen binlerce yıllık arkeolojik alanlar... Neredeyse hepimiz, definecilik yapmış ya da bu konuda dolaylı olarak anıları olan birini tanıyoruzdur. İyi şeyler de yok değil tabii. Bu yetersizliklerin önüne geçilmesi için genel olarak insanların çevresindeki eserlere, tarihe, bulunduğu yörenin tarihine dair bir bilinç geliştirmesi gerekiyor. Arkeofili de tam olarak bunun için, yanlışlara ve yetersizliklere tepki gösteren kesimi daha da büyütmek için uğraşıyor.

Biraz klişeleşmiş bir bilgi olsa da Türkiye arkeolojik olarak her dönem için son derece zengin bir bölgede yer alıyor. Böyle bir ülkede gerek arkeoloji bilimi açısından, gerekse kültür turizmi açısından üst düzey bir başarı beklersiniz. Fakat maalesef henüz bu başarılabilmiş değil. Örneğin Mısır, 2011 yılında yaşadığı iç savaştan bu yana ülkenin bozulan turizm sektörünü tekrar düzeltebilmek için arkeoloji alanında büyük bir çaba sarf ediyor. Bir zamanlar ikonik firavun tapınaklarına ve piramitlerine akın eden turistleri tekrar bölgeye çekebilmek için arkeolojik araştırmalara ayırdığı bütçe oldukça büyük.

 

"Türkiye arkeolojik olarak her dönem için son derece zengin bir bölgede yer alıyor. Böyle bir ülkede gerek arkeoloji bilimi açısından, gerekse kültür turizmi açısından üst düzey bir başarı beklersiniz. Fakat maalesef henüz bu başarılabilmiş değil. Örneğin mısır, 2011 yılında yaşadığı iç savaştan bu yana ülkenin bozulan turizm sektörünü tekrar düzeltebilmek için arkeoloji alanında büyük bir çaba sarf ediyor..."

 

Yayın dünyasında da bir canlılık göze çarpıyor. Arkeoloji dergileri çıkarken, genel medyada da arkeoloji daha sık yer buluyor. Toplumun son on yıldaki tarih merakı arkeolojiye de sirayet etmiş gibi. Bu konuda neler söylersiniz?

Dediğim gibi biz bu projeye başladığımızda tahminimizden katbekat daha fazla etkileşim aldık ve aslında arkeolojik bilgiye herkesin ne kadar meraklı ve öğrenmeye istekli olduğunu gördük. Daha sonra ulusal medya da bu ilginin farkına varmış olacak ki birçoğu bizimle içerik anlaşması yapmak istedi ya da arkeoloji haberlerine daha çok yer vermeye başladı. Ancak ne yazık ki bir temeli olmadan yapılan arkeoloji haberlerinde eserlere fiyat biçildi, defineciliğe özendirildi, güvenilir olmayan yabancı kaynaklardan çeviriler yapılarak yalan haberler gerçek gibi sunuldu. Biz de Arkeofili’yi hazırlayan arkeologlar olarak gazetelerin arkeoloji haberlerindeki bu yanlışlarını da haber yaptık. 

Bir insanın tarlasında bulduğu bir arkeolojik eseri satmaya çalışmaması ya da fırlatıp atmaması için o eserin ne anlama geldiğini bilmesi gerekiyor. Dolayısıyla son yıllarda medyadaki arkeoloji ilgisinin bu yönden de faydalı olacağını düşünüyoruz. Tabii arkeolojik eserlere fiyat biçmek gibi hatalar yapmadıkları sürece...

3 sene önce restorasyon hatalarına dair yaptığımız haberlerle aslında bir furya başladı. Çok büyük bir kesimden yanlış restorasyon uygulamalarına tepki geldi. Bu tepkiler üzerine bakanlık her defasında açıklama yapmak durumunda kaldı. Farkında olmaksızın bu şekilde bir kontrol mekanizması oluştu ve artık hem yetkili kurumlar, hem de restorasyon firmaları çok daha dikkatli olmak zorunda.

Arkeoloji, özellikle Türkiye gibi bir yerde tam tersi olması gerekirken akademi dünyasına hapsolmuş bir bilim dalı. Aslında Anadolu gibi bir bölgenin her karışında insanlar arkeoloji ile içiçe yaşıyor. Biz Arkeofili olarak arkeolojinin hitap ettiği zümreyi genişletmek ve herkesin kolayca ulaşabildiği, okuyabildiği, öğrenebildiği ve sahiplenebildiği bir yere koymak istiyoruz. Bunu yaparken kesinlikle akademiklikten kopmak gibi bir amacımız yok. Hatta tam aksine akademisyenlerle sürekli olarak fikir alışverişi yapmaya özen gösteriyoruz. Yaklaşık üç yıldır yayın hayatına devam eden Arkeofili olarak bir nebze de olsa arkeolojiyi insanların hayatına soktuğumuza inanıyoruz.


Türkiye’deki Arkeoloji eğitimi için neler söyleyebilirsiniz?

Türkiye genelinde; 12 bin 280 arkeolojik sit alanı, 266 kentsel sit alanı, 32 kentsel arkeolojik sit alanı, 159 adet tarihi sit alanı, 438’i diğer sit alanları olmak üzere toplam 13 bin 175 sit alanı ve 97 bin 142 korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı bulunuyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde 194, özel sektör tarafından açılan 197 müze var. Bu kadar sit alanı, kültür varlığı ve müzeye rağmen, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı arkeolog, müze araştırmacısı, sanat tarihçisi, hititolog, antropolog dahil yaklaşık 1000 personel çalışıyor. Türkiye’deki her yıl artan ve şu anda 100’e yakın Arkeoloji ve Sanat Tarihi bölümüne yılda yaklaşık 5 bin öğrenci alınıyor, yaklaşık 4 bin mezun veriliyor. İş bulan mezunların sayısı ise, yılda 10-20 kişi arasında değişiyor. Yani Türkiye’de şu anda çok fazla arkeolog var ve büyük bir çoğunluğu işsiz veya tamamen alakasız işlerde çalışıyor. Durum böyleyken Arkeoloji bölümlerinin sayısını artırmak yerine eğitimin kalitesinin artması ve verilen mezunların istihdam edilmesi daha mantıklı gözüküyor. Bunun haricinde kültür varlıkları bilincinin aslında çok daha küçük yaşlarda insanlara kazandırılması gerekiyor. Arkeoloji eğitiminin ilkokul müfredatına dahil edilmesi için mücadele verilmesine rağmen henüz bu konuda da bir adım atılmış değil.

 

"Arkeofili olarak aslında katkı yapmak isteyen herkese açık bir yapımız var. Arkeoloji öğrencileri başta olmak üzere akademisyenler de oldukça ilgi gösteriyor ve kendi kazıları ve araştırmaları hakkında yazıların yayınlanmasını istiyorlar" 

 

Yazar kadronuzun kapsamı oldukça geniş  görünüyor. Sizin tanımınızla, 'lisans, yüksek lisans ve doktora programlarında öğrenim hayatlarına devam eden arkeolog ve arkeoloji öğrencileri'. Bu kitleyle iletişim sağlayabildiğinizi düşünüyor musunuz?

Arkeofili olarak aslında katkı yapmak isteyen herkese açık bir yapımız var.  Arkeoloji öğrencileri başta olmak üzere akademisyenler de oldukça ilgi gösteriyor ve kendi kazıları ve araştırmaları hakkında yazıların yayınlanmasını istiyorlar. Ya da özellikle Arkeofili için yazı hazırlayabiliyorlar. Bunların dışında mütercim tercümanlık öğrencileri de Arkeofili için sık sık çeviri yapıyor. Arkeoloji camiasıyla iletişimimiz çok güçlü. Gerek katıldığımız söyleşilerde, gerek fuarlarda, gerekse sempozyumlarda arkeolojinin içindeki herkesin Arkeofili’yi severek takip ettiğini duyuyoruz. Bu da bizi mutlu ediyor, fakat amacımız sadece arkeoloji camiası değil, halkın her kesimine ulaşmak. Bu yüzden sıkı çalışmaya ve yeni sunum şekilleri bulmaya gayret gösteriyoruz.

EN ÇOK OKUNANLAR