USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%
Prof. Dr. Zuhal  Baltaş

YAZARLAR

5.03.2019 20:09:00

Dişil-eril tercihler ve nudge tasarımı

Kadın stresten korunma eğiliminde yakın çevresine yönelirken, erkeğin strese karşı oluşan tepkisinin mücadele eğilimiyle dışa döndüğü görülüyor

Normal koşullarda nüfus artış oranları tüm toplumlarda cinsiyetler arasında uyumlu bir dağılım gösterir. Ancak Türkiye’de istihdam oranları söz konusu olduğunda bu dengeyi görmek güç. 2016 yılı hane halkı iş gücü araştırması; yaşı 15 ve daha yukarı olup istihdam edilenlerin erkeklerdeki oranının % 65,1, kadınlardaki oranının ise % 28 olduğu yönünde. Kadının eğitim düzeyi yükseldikçe iş gücüne katılım artmaktadır.(1) Dünya Ekonomik Forumu’nun yayınladığı küresel cinsiyet eşitsizliği 2018 raporuna göre; Türkiye 149 ülke arasında 130’uncu sırada yer alıyor. 

ÖNEMLİ VERİLER

Raporda kriterler; kadının ekonomiye katılımı, eğitime erişimi, sağlık koşulları, siyasal yetkilendirilmesi kapsamında inceleniyor. Türkiye,  profesyonel ve teknik rollerde eşitsizliği azaltma konusunda ilerleme kaydetmesine rağmen, benzer işler için maaş eşitsizliğinin giderek arttığı görülüyor.(2) Mart 2017'de Borsa İstanbul ve Türkiye Menkul Kıymetler Borsası'nın ev sahipliğindeki etkinlikte Türkiye Kulübü’nün % 30 bölümü başlatıldı. Otuz CEO ve yönetim kurulu başkanı bu kulübe üye olmuştu. Üyelik tüm büyük iş gruplarını kapsıyor. 

KADIN ORANI ARTIYOR

Şu anda, Türkiye Sermaye Piyasası Kurulu hükümleri hariç, kurullarda kadınlar için kotalar bulunmamakta.(3) Küresel olarak parlamentodaki kadın oranının son 20 yılda ikiye katlandığı görülmesine rağmen, bu veri kadınların sadece yaklaşık % 23’lük bir oranda parlamentoda temsil edildiğini ortaya koyuyor. İnsanların çoğu; büyük kurum ve kuruluşların elinde çok fazla güç olduğuna, vatandaşların insani haklarının önemsenmediğine, dünyada adaletin azaldığına, gelecek nesiller için daha iyi bir dünya bırakılmadığına inanıyor. Yaşanılan dönem, giderek artan bir kaygı ve güvensizlik ortamı olarak görülüyor. “Erkekler kadınlar gibi hissetse ve düşünseydi, daha iyi bir dünyada yaşardık” deniyor. 

DİŞİL VE ERİL TEMEL ÖZELLİKLER

Dişil ve eril; biyolojik, psikolojik ve sosyal boyutlarda temel bazı benzemezliklere sahip. Bu farklar var oluşun yapısı ve sosyal öğretilerle şekilleniyor. Biyolojik temeldeki en belirgin fark, erkeğin fiziki kuvvetinin üstünlüğüne karşın kadının fiziki olarak dayanıklı olması. Hormonlar, cinsiyete özgü yönelimleri belirleyen önemli bir değişkendir. Dişilde oksitosin oranının yüksekliği onu sevgi ve güven vermeye, sosyal olarak da diğerlerine karşı koruyucu ve kollayıcı olmaya yönlendirir. Erilde ise testosteron onun düşmanlık ve saldırganlık eğiliminin önemli bir tetikleyicisidir. Cinsiyetler arası farklılıkların araştırıldığı stres çalışmalarındaki bulgular dikkat çekicidir. Mücadele gerektiren durumlarda erkekteki adrenalin salınımının kadındakine kıyasla iki katı yüksek olduğu ve yüksek testosteron hormonunun oksitosine ket vurduğu saptanmıştır. Kadınlarda ise östrojenin oksitosin salınımını tetiklediği, ayrıca kortizon salınımının erkekten daha güçlü ve uzun süreli olduğu görülmüştür. Oksitosin salınımındaki yetersizlik; antisosyal davranış, psikopati, empati ve vicdan eksikliği, narsisizm ve manipülasyon eğilimi ile ilişkili bulunuyor. Kadın stresten korunma eğiliminde yakın çevresine yönelirken, erkeğin strese karşı oluşan tepkisinin mücadele eğilimiyle dışa döndüğü görülüyor.(4) Kadının çoklu rolünün, kariyer gelişiminin yetersizliğinin, stereotipik yaklaşımın ve sosyal ayrımcılığın stresi yüksek oranda deneyimlemeye yol açan faktörlerden olduğu düşünülüyor. Yönetilenler testesteron kültüründen oksitosin kültürüne geçmek istedikleriyle ilgili kesin tercihlerini bildiriyorlar. 

TEMEL ORAN TEMSİLLERİ 

Temel oran temsillerinin işe yansımasının toplumsal anlamı ve ekonomik değeri hesaplanabildiğine göre, aşılması gereken engellerle yüzleşmek gerekir. Yeni politikaların uygulanması için kişinin alıştığı tutumun dışına çıkmasını bekliyoruz. Alışkanlık enerjiyi ekonomik kullandırırken, bilinmedik ve yeni olan durumun her zaman daha fazla zihinsel enerji ve zaman istemesi değişimi zorlar. Bu noktada karar hatalarının ortaya çıkmasına sebep olan I. sistem ön yargılarının tanımlanmasını önemli görüyorum. 1965 yılından bu yana Kahneman ve Tversky’nin başlattığı çalışmalar karar sürecindeki sezgiye ve ön yargıya dayalı hataların bilişsel kökenine inmemize imkan verdi. 

ETKİN BİR SEÇENEK

Akıl dışılığın öngörülebilir olduğu gerçeğinden yola çıkarak yürütülen nudge tasarım çalıştayları, insanları zorlamadan tutumlarını değiştirmek konusunda etkin bir seçenektir. Sezgisel kısa yollar tanındıktan sonra nudge çalıştayları, özgün stratejilerle uygun davranış değişikliği tasarımları geliştirmeye imkan verir. 
Zihniyet değişikliğinin hayata taşınmasında ‘nudge’; yararlı sonuçlar için kişiyi olumlu harekete yönelten davranış tasarımlarının bizzat kişilerin kendileri tarafından önerilmesidir. Doğrudan önerilere, yönergelere ve düzenlemelere kıyasla davranış değişikliğini içselleştirmeyi eğlenceli ve anlamlı hale getiren yöntemler sunar. Bu yaklaşımı kolay ve ekonomik bir yöntem olarak tanımlayabiliriz. Dişil-eril mükemmellik modelinde ‘nudge’ kuramına dayanarak yapılacak önermeler, tutundurma çalışmalarına destek olur. 

SONUÇ

Sorunlar görmezden gelemeyeceğimiz kadar büyük. Yeni dünyanın sürdürülebilirliğinde kadın ve erkeğin güçlü yönlerini birleştirmesi önem kazandı. Kendi tutum ve davranışlarımızı sezgi ve ön yargılarımızın süzgecinden geçirerek veriye dayalı doğru uygulamalara yönelmeyi nudge’larla hızlandırabiliriz. 

Kaynakça: 

1. İstatistiklerle Kadın, 2017 [İnternet]. Uygun erişim: http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=27594 
2. World Economic Forum, The Global Gender Gap Report 2018.
3. Deloitte, Global Center for Corporate Governance. Women in the boardroom: a global perspective 2017 report– 5th edition. 
4. Gyllsensten K, Palmer S.  The role of gender in workplace stress: a critical literature review. Health Education Journal 2005; 64 (3):271-288.