USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%
Prof. Dr. Kerem Alkin

YAZARLAR

2.05.2020 02:44:00

Salgından çıkarılacak dersler

İçinden geçtiğimiz süreç, dünyanın önde gelen ülkelerinin milli sermayeye dayalı yerli yatırımlarını, ülkelerin binbir emekle biriktirdikleri tarım, imalat sanayi ve hizmet sektörlerindeki milli sermaye gücünü ve milli yatırım stokunu korumak adına kritik öneme sahip.

Öncelikle, dünya ekonomisi ve özellikle küresel finans piyasaları acaba 2008 küresel finans krizinden ders çıkardılar mı? Kısmen evet, kısmen hayır... Bu noktada, en azından Koronavirüs küresel salgınına, uluslararası finans kesimi ve uluslararası yatırımcıların 2008 küresel finans krizinden gerekli bireysel ve kurumsal dersleri çıkarmış olarak daha derli toplu, daha itidalli bir pozisyonda yakalandıkları söylenebilir. Yoksa, küresel finans sisteminde çok sayıda sentetik ürünle, çok tehlikeli işlemlerin, çok tehlikeli eğilimlerin gözlendiği bir dönemin üstüne gelecek bu ölçekte bir küresel virüs salgını hiç şüphesiz, dünya borsalarında çok daha büyük bir tahribata sebep olabilirdi. 

NAKİT PARADAN DİJİTALE GEÇİŞ

Bu çapta ve bir yüzyıl sonra yeniden yaşanan bu küresel virüs salgını, dünya ekonomisinin bugününe ve geleceğine yön verecek altı önemli gelişmeyi beraberinde getirecek. Birincisi; nakit para kullanımını azaltmaya yönelik yeni bir süreç hız kazanacak. En fazla mikrop, bakteri, virüs taşıyan, elden ele dolaşan nakit paradan, dijital paraya geçiş hızlanacak. İkincisi, küresel dijital platformlara yönelik bireysel mahrumiyet ve kişisel verilerin korunmasına yönelik tartışmalar, insanların vücuduna çip takılması boyutuyla yeni bir sürece taşınacak. Virüse yakalanmak korkusu, insanları bireysel mahrumiyetinden fedakârlığa zorlayacak ve küresel müesses nizam, kişisel mahrumiyeti korumaya yönelik devlet tedbirlerini eleştirecek. 

ULUS-DEVLETÇİLER VE KÜRESELCİLER

Üçüncüsü, ulus-devletçiler ile küreselciler arasında tırmanan savaşın en çetin raunduna girecek olmamız. Ulus-devlet kavramını sonuna kadar savunan tüm liderleri virüs salgını ile köşeye sıkıştırmaya çalışacaklar. İngiltere’nin eski başbakanı Gordon Brown, virüsle mücadelede ivedilikle küresel hükümet kurulmasını önerdi. Bunun anlamı, ulus devletlerin yenilgisi... Dördüncüsü, bu virüs salgını, devletlerin ve şirketlerin yönetim tarzını bütünüyle değiştirecek. Konvansiyonel tarzda yatay veya dikey organizasyon yapıları demode ilan edilecek. Devletler ve şirketler çalışanlarını uzaktan erişimle çalıştırmaya ikna edilecek, yönlendirilecek. Açık ofis kavramı, şirket merkezi kavramı sorgulanacak. Süreç, dönüp dolaşıp ‘ulus-devlet’ kavramının sorgulanacağı bir noktaya getirilmeye çalışılacak.

TEKNOLOJİNİN YÜKSELİŞİ

Beşincisi, küresel teknoloji şirketlerinin ve dijital platformların ne kadar vazgeçilmez olduğu daha da perçinlenecek. E-ticaret, e-ihracat ve paylaşım ekonomisi Y ve Alfa Kuşağı için vazgeçilmez kılınacak. Bu iki kuşakta da, mülkiyet edinme eğilimi sonlandırılmaya çalışılacak. Altıncı başlık ise bu dönemin, ulus-devleti savunanlar için ağır bir sınav dönemi olacağı gerçeği... Tüm küreselleşme taraftarları baskılara karşın, milli sanayi hamlesini savunmayı sürdürecek. Sınırları tümüyle kaldırmanın savunulduğu bir konjonktürde, küresel ticaretin bütünüyle serbest bırakılmasının savunulduğu bir dönemde, ulus-devlet kavramı ışığında ülkeler savunmanın yanı sıra sağlık, bilişim, siber altyapı ve enerjide kendine yeten ülke olmak adına büyük bir mücadeleye soyunacaklar.

Türkiye ekonomisi, küresel virüs salgının ulusal etkilerine yönelik olarak, Türk halkının yüzde 85-90’ını evde tutmak istiyor. Amaç, #evdekal stratejisine davet ederek; nüfusun yüzde 10’uyla tarım ve gıda üretimine, imalat sanayi, lojistik, kargo, tedarik gibi alanlardaki, transit ticaret gibi alanlardaki faaliyetleri ayakta tutarak, olabilecek minimum ekonomik bedelle, virüsle mücadeleyi başarmak. Şu ana da kadar da tarif ettiğimiz bu hayli hassas dengeyi oldukça başarılı bir şekilde yönettik. Elimizdeki kamu maliyesi imkanlarını ve bankacılık sisteminin verebilecekleri desteklerin tümünü seferber ederek üretimi, reel sektörü ve her şeyden önemlisi istihdamı koruyacak tüm para, maliye ve direkt ekonomi politikası tedbirlerini seferber etmiş durumdayız.

MİLLİ BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ

Vücudumuzun bağışıklık sistemi bugün mücadelesini verdiğimiz küresel virüs salgınından bireysel bazda etkilenmemek adına ne kadar önemliyse, dünya önemli süreçlerden, kırılmalardan geçerken, bölgesel ve küresel krizleri güçlü bir şekilde atlatabilmek adına, ülkenin milli bağışıklık sisteminin güçlü olması da o derece önemli. Ülkenin milli bağışlık sisteminin gücü ekonomik güç, siyasi güç, askeri güç ve bilgi gücüne dayalı... Ülkenin üretim, ihracat, tasarruf ve yatırım becerisi ekonomik gücü oluşturur. Ülkenin hızlı ve etkili karar alabilme, strateji ve çözüm üretebilme kabiliyeti siyasi güçtür. Ülkenin sınırları tam koruma, ülkenin her karış toprağına hakim olma, bölgesel ve küresel ölçekte caydırıcı güç olabilme kapasitesi siyasi güçtür. Ülkenin ekonomik, siyasi ve askeri alanda alacağı hızlı ve etkili kararları kendi siber altyapısıyla, kendi yazılımlarıyla ürettiği bilgiye dayalı olarak alma kabiliyeti, milli veri tabanını kendi donanımlarında saklama kabiliyeti ise bilgi gücüdür. Bugün, savunma alanındaki büyük başarının perde arkasında sadece kara, deniz, hava unsurlarımıza yönelik milli unsurlarımız değil; aynı zamanda bu unsurlarımızın etkinliğini artıran milli yazılım ve donanımızın gücü olduğu unutulmamalı.

YENİ BİR 'HİKAYE' YAZILABİLİR

Bu dört önemli güç, eş zamanlı ve eş ölçüde kapasite ve kabiliyete sahip oldukları ölçüde ülkenin milli bağışıklık sistemi de güçlüdür. Son 17 yılda gerçekleştirilen ekonomik, siyasi, askeri ve bilgi gücüne dayalı reformlar, milli projeler ve milli hamleler pek çok tuzağı, pek çok hainliği, Türk halkının özgüveni ve milli iradesiyle bertaraf etmemizi sağladı. Bugün; küresel virüs salgınından başarıyla çıkmak, önümüzdeki 20 yıl için yeni bir hikaye yazmak, Türkiye için küresel ölçekte yeni ve güçlü bir pozisyonlanma içerisinde olmak adına, milli bağışıklık sistemimizi güçlü tutmamız gereken bir dönemden geçiyoruz. Türkiye’nin üretim, istihdam, yatırım ve ihracat gücünü korumak adına devlet, hükümet nasıl seri tedbir ve paketler açıklıyor ise maddi desteğe ihtiyaç duyan vatandaşlarımız için topyekün dayanışma hamlesi, bir ve beraber olduğumuzu bir kez daha göstermek adına örnek bir adım... IMF’in küresel virüs salgınıyla mücadelenin ortasında, Venezuela’nın yardım çağrısını siyasi nedenlerle reddettiği bir dünyada çözümü benliğimizde, içimizde ve milli dayanışma ruhumuzda aramalıyız.