USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%
Murat  Yeşildere

YAZARLAR

1.07.2020 17:16:00

Çok akıllı ama 'pek de yapay zeka'nın bana hissettirdikleri

Operasyonel konuları yönetmek, yoğun zaman ve çaba gerektiren işlemleri yapmak için 'back-ofis’te kullanılan algoritmalar, bugün robotlar ve yapay zeka marifetiyle kullanıcı ve müşterilerle karşı karşıya kalıyor.

Endüstri mühendisliği eğitimi almış olmamın yanı sıra, üzerinden geçen 30 yıl içinde lisans dalımı ve içeriğini bir an dahi sorgulamamış bir profesyonel olarak sorunlara, karmaşık problemlere yapılandırılmış süreçler ile çare bulmak ile ilgili ‘tereddüt’ içeren satırlar paylaşabilmem mümkün değil. Yazıyı burada bitirmek mümkün olsaydı; ‘algoritmalar iyidir, verimlidir, güvenlidir, emindir’ diyerek sizi uğurlamak isterdim. İçinde yaşadığımız çağda ise algoritmaları sadece uygulamak değil; yaratmak misyonunu da bilgisayarlara, çok akıllı ama yapay zekaya delege ettik. Konu veri analiz etmek ve karar süreçlerine destek olmak olduğunda ‘o çok akıllı ama yapay zeka’, algoritmaları kullanarak harikalar yaratıyor. Ancak konu daha insani kararların verilmesi kısmına geldiğinde ise, belki de yönetmesi en zor olan kısım gündeme düşüyor; duygular… Sayıları, tekrarları, verileri analiz edebilen algoritmalar ve onları yaratan çok akıllı ama yapay zeka, duyguları analiz etme noktasına geldiğinde ne yapabiliyor? Bana hiç sormayın, zira ben kendi çevremdekilerin duyguların analiz edip, okumakta bile zorlanıyorum! 

FARKLI SORGULAMALAR DEVREYE GİRİYOR

Bir de korkutucu boyutu var bu konunun; bilim insanı ve girişimci Rana el Kaliouby; ‘bugünün teknolojisinin bilişsel zeka içeriğinin yüksek olduğunu, ancak duygusal zekasının olmadığını’ dile getiriyor. Eğer yapay zekanın eksik olan tarafı işte o ‘benim dahi’ okuyamadığım duyguları anlayıp, analiz edip, uygun cevapları verebilmekse, Stephen Hawking’in “Yapay zekanın tamamen geliştirilmesi insan ırkının sonunu getirebilir” kehanetini bir kez daha hatırlamak fayda olabilir!  Bir yandan teknolojinin insan aklının takip etmekte zorlandığı bir hızla gelişmesi söz konusu olsa da, aslında bizim teknolojiyi kullanma yerlerimizin değişmesi, algoritmaların hayatımıza nereye kadar girebileceğini daha fazla sorgulatıyor. Eskiden operasyonel konuları yönetmek, yoğun zaman ve çaba gerektiren işlemleri yapmak için sıklıkla ‘back-ofis’te kullanılan bu tip teknolojiler; bugün bilgisayarlar, robotlar ve yapay zeka marifeti ile doğrudan kullanıcılarla, müşterilerle, bireylerle karşı karşıya kalabiliyor. İşte bütün kıyamet de tam orada kopuyor.

HEM AKILLI HEM DE DUYGUSAL OLABİLİR Mİ?

O çok akıllı ama yapay zekanın ‘duygusallaşmasını’ tartışırken, ilk ve belki de en önemli şart, algoritmaların desteklediği o çok akıllı ama yapay zekaya güveniyor muyuz? Doğru, güven de bir duygu ama bilgisayarların insanlarla etkileşiminde bilgisayarların lehine güven teşkil etme süreci hâlâ devam ediyor. Zekaya güveniyoruz da, ‘yapay’ olması mı acaba güvensizlik yaratıyor? Ya da bazı uzmanların iddia ettiği gibi, yapay zekanın duygusallaşması mı duyduğumuz güveni azaltıyor? Her ne şekilde olursa olsun, teknoloji dünyası, ‘hem akıllı hem de duygusa’ ama fazlasıyla yapay zekayı geliştirmenin çabası içinde… ‘Duygusal’ bir varlık yaratmanın gayreti ise sıkı durun, karşısındaki insanın duygularını anlama çabası ile başlıyor. “Sıkı durun” dedim, zira bırakın kendi farkındalığını, karşısındakinin duygularını anlama gayreti içinde olan kaç insan var ki çevremizde? Bilgisayar işte, yapay zeka ya ondandır, yazııııkk, deyişinizi duyar gibiyim. Neyse konuyu dağıtmayalım. Karşısındaki insanların tepkilerini ölçüp, değerlendirerek sınıflandırmasına yönelik çaba gösteren yapay zeka programları; uygulayacakları, duygulara bağımlı algoritmaları oluştururken, bireylerin yüz ifadelerine, gözlerinin hareketlerine, ses tonuna ve seviyesine dikkat ediyor. Bunları analiz etmekle kalmayıp, örneğin elektronik posta mesajlarında derinleşen veya ‘yükselen’ tartışmalara dayanarak, ekranın karşı tarafında etkileşim içinde oldukları bireyi yorumlayıp, yanıt verebiliyorlar. Uluslararası teknoloji danışmanlık firması Gartner; çok uzak değil, 2022 yılının sonuna kadar, tüm kişisel teknoloji cihazlarının onda birinin, bir tür duygusal tanıma programına sahip olacağını tahmin ediyor.*

DUYGUSAL REFLEKSLER ÜZERİNDE ÇALIŞILIYOR

Kullanıcılarının (müşterilerinin) ‘kızgın, üzgün, mutsuz, stresli, mutlu ya da endişeli’ olup olmadığını anlamanın peşinde olan, dijital asistan Alexa’nın ‘işvereni’ Amazon şirketi, duygusal reflekslerin tanınmasına yönelik teknolojiler ile ilgili birçok patent için şimdiden başvuru yapmış durumda. Rana el Kaliouby’nin CEO’su olduğu Affectiva firması ise araç içinde sürücülerin duygusal ruh halini anlamaya yönelik bir algılama sistemini kamera ve mikrofonlar ile tespit etme yönünde büyük yol almış. Bu teknoloji, araç sürücülerinin uykulu, yorgun, dikkatsiz hatta kızgın olup olmamalarını kontrol ederken; aracın kontrol sistemine uzaktan erişim ile ulaşarak, araç içi sıcaklığı azaltma ya da emniyet kemerini sıkıştırarak sürücüyü uyarma imkanına sahip olabilmeyi de içeriyor. Örnekleri artırmak mümkün. Özellikle insan yargısının karar sürecinde önem kazandığı işe alma, atama, (sigorta) fiyatlandırma, ağrı tespit etme, eğitim performansına karar verme gibi durumlarda acaba ekran karşısındaki kişinin ateşine, tansiyonuna, yüz ve göz hareketlerine bakarak, duygularını anlayıp, karar verebilen çok akıllı ama yapay zeka algoritmaları başarılı olabilir mi?

ORTAK AKLIN GELİŞTİRİLMESİ İÇİN ÖNEMLİ BİR ADIM

Yuval Harari son kitabı, ‘21.Yüzyıl için 21 Ders’te, konuya bambaşka bir açıdan bakarak bu ve benzeri uygulamaların, tecrübelerin toplanması ve ortak aklın geliştirilmesi için kullanılmasının fayda sağlayacağına işaret ediyor. Bununla birlikte yapay zeka konusunda araştırmalar yapan birçok kurum (örneğin New York Üniversitesi AI Now Enstitüsü) duygusal analiz ve refleksler kazandırılmış algoritmaların yönlendirdiği teknolojinin verdiği kararların yanıltıcı olacağını ve hatta bilimsel tutarlılığı olmadığını da iddia ediyor. Sanıyorum bu konu daha çok çalışmaya ve araştırmaya açık. Hızla ilerliyor olsak da, bu yolun daha başındayız. İnsanlar birbirinin duygularını anlamaktan, kendi duygularını ifade etmekden aciz iken, çok akıllı ama pek de yapay zekanın bunu da çözecek algoritmaları yaratabilecek olması beni korkutmasa da üzecek ☹

*Financial Times; 31 Mayıs 2020; How AI is receiving an emotionally intelligent reboot to perform more ‘front office’ roles-John Thornhill

DİĞER YAZILARI