USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%
Acar  Baltaş

YAZARLAR

2.02.2020 14:26:00

Yardımseverliğin hayat kalitesi üzerine etkisi

New York Sağlık Geliştirme Enstitüsü Başkanı Allan Luks, hayatını gönüllülük hizmetlerine adamış olan 3 bin 300 gönüllü üzerinde yaptığı araştırmada; grubun yüzde 95'inin, yardım etme eyleminden sonra stres düzeylerinin düştüğünü vurguladı.

İçinde yaşadığımız çağın önemli sorunlarından biri stres… Önemli olan stressiz bir hayat özlemi içinde olmak değil, stresleri gelişme yolunda fırsatlara dönüştürebilmek. En büyük stres kaynaklarından biri yalnızlık veya kişinin kendisini yalnız hissetmesi. Yapılan çok sayıda çalışmanın kesin sonucu, başkalarına yardım etmenin, yardım edilenden daha çok yardım edene yarar sağladığı yönünde. Stres kavramını tıp literatürüne kazandıran büyük hoca Hans Selye, bu durumu ‘alturist egoizm’ olarak tanımladı. Yardım davranışının iki boyutu bulunuyor. Birincisi, filantropi denilen ve varlıklı insanların servetlerinin bir bölümünü hayır işlerine bağışlaması… Benzer şekilde ünlülerin, şöhretlerini yardım kuruluşları adına kullanması da bu çerçevede düşünülüyor. İkinci tür yardım davranışı da sıradan insanların zamanlarının veya paralarının bir bölümünü başkaları için harcaması.

GÖNÜLLÜ HİZMETE KATILMAK

Gönüllü bir hizmete katılanlarda, düzenli fizik egzersiz yapanların bedenlerinde salgılanan endorfine rastlanıyor. New York Sağlık Geliştirme Enstitüsü Başkanı Allan Luks, hayatını gönüllülük hizmetlerine adamış olan 3 bin 300 gönüllü üzerinde yaptığı araştırmada; grubun yüzde 95’inin, yardım etme eyleminden sonra stres düzeylerinin düştüğünü vurguladı. Cornell Üniversitesi’nde 427 kadını içine alan 30 yıllık bir araştırma, gönüllü çalışmanın uzun ve sağlıklı yaşamanın temel belirleyicilerinden biri olduğunu ortaya koydu. San Francisco Üniversitesi’nden Koruyucu Hekimlik Profesörü Dr. Dean Ornish ve Harvard Tıp Fakültesi’nden Kardiyolog Dr. Herbert Benson, başkalarına yardımı içine alan gönüllü etkinliklere katılımı, tüm rehabilitasyon programlarına koyduklarını ifade ediyor. Yalnız yaşayanların bu tür etkinliklere katılanlara kıyasla beş kat daha yüksek risk grubunda olduğu da açıklandı. Gönüllülük ve hizmet insanları birbirine bağlar, yeterlilik duygusunu güçlendirir, hoş vakit geçirmelerini sağlar ve kendileri güçlü hissetmelerine yol açar. Ülkemizde ihtiyaç duyanlara yardımı kendisine misyon edinen çok sayıda din temelli ve din dışı kuruluş bulunuyor. 

ZENGİNLİK ACIMASIZ YAPAR MI?

Araştırmalar, insanların refah ve maddi varlık merdiveninde yükseldikçe empati ve merhamet duygularının azaldığını ve sahip olduklarını hak ettikleri konusunda güçlü bir inanç geliştirdiklerini düşündürüyor. Bu eğilimin en özlü ifadesi Wall Street filminde Michael Douglas’ın canlandırdığı Gordon Gekko karakterinin dile getirdiği ‘açgözlülük iyidir’ ifadesinde kendini bulur. Diğer taraftan ihtiyacı olana yardım etme davranışı insanın evrimsel gelişimi içinde genlerine kodlandığı için türümüz bugüne geldi. Sosyal psikologlar yardım etme davranışına ‘prososyal’ davranış adını veriyor. Araştırmacı P. Piff bunu anlamak için zenginlerin mi, yoksa fakirlerin mi daha fazla yardım etme eğiliminde olduğunu inceledi. Laboratuvara davet ettiği zengin ve fakir insanlara çeşitli tutarlarda para vererek, bunu hiç tanımadığı ve bir daha hiç karşılaşmayacağı biriyle ne ölçüde paylaşacağını araştırdı ve yıllık geliri 15-25 bin dolar olanlarla, 150-250 bin dolar olanları kıyasladı. Bunun sonucunda düşük gelir grubunda olanların yüzde 44 daha fazla paylaşma eğiliminde olduklarını analiz etti.

YARDIM ETME, BEYİNDE DOPAMİN SALGISINA YOL AÇIYOR

Laboratuvarda yapılan bazı küçük müdahalelerin, eşitlik duygusu doğurduğu ve empati geliştirdiği görüldü. Çünkü gerçekte varlıklı insanlar da evrimsel mirasları sonucu yardımlaşma ve toplum olarak yaşamanın yararları konusunda temel bir altyapıya sahipler. Örneğin, çocuk fakirliği konusunda sadece 46 saniye süren bir video izlemek, varlıklı insanlara çevrelerindeki dünyaya kayıtsız kalmamaları konusunda kuvvetli bir işaret oluşturdu. Bu videoyu seyrettikten bir saat sonra, varlıklı insanların da zamanlarını tanımadıkları ve yardıma ihtiyaç duyan insanlara ayırmak konusunda fakirler kadar cömert oldukları görüldü. Bill Gates, 2007 yılında; “İnsanlığın en büyük gelişimi büyük keşiflerde değil, bu keşiflerle toplumdaki eşitsizlikleri azaltmak konusunda alınacak yoldadır” yorumunda bulunmuştu. İnsanın hayat karşısında kendisinden daha az şanslı ve ihtiyaç içindeki birisine el uzatması, yardım alandan çok yardım edene yarar sağlıyor. Maddi bir ödül almak, beyinde dopamin salgılanmasına ve kişinin kendisini başarılı ve iyi hissetmesine neden oluyor. Ancak yardım etme davranışının da beyinde dopamin salgısına yol açtığı gözlemleniyor. Belki de bu nedenle başlangıçta arkadaşlarının teşviki ile çok da istekli olmadan gönüllü hizmetlere katılanlar, bir süre sonra başlangıçta öngördüklerinden çok daha fazla zaman ve parayı bu etkinliklere aktarıyor. Bu duyguları geliştirmek için eğitim sistemi içine bu yaklaşımı yerleştirmek çocuklara ve gençlere kazandırmak büyük önem taşıyor. 

ÜÇ FARKLI GRUP

Batı’da bazı büyük gazetelerin haftanın bir günü ‘obituaries’ adı verilen parasız ölüm haberleri yayınladıkları bir sayfaları bulunuyor. Bu sayfada herhangi bir şekilde toplum hayatında yer almış devlet insanı, akademisyen, sanatçı, bilim insanı, yüksek memur gibi insanların hayat hikayeleri anlatılıyor. New Yorklu bir matematikçi olan Lux Narayan, 18 ayda 2 bin ölüm ilanını incelemiş ve bunların üç grupta toplandığını analiz etti. Birinci grupta sayfanın büyük bölümünü kaplayan, herkesin bildiği insanlar, ikinci grupta pek çok kişinin tanımadığı ancak okuyunca hatırladıkları insanlar yer alıyor. Bunlar daha çok bilim insanı veya sanatçılardır. Üçüncü grupta yer alanlar ise neredeyse kimsenin bilmediği ve hayat hikayeleri on satırı geçmeyenlerdir. Ancak bu grupta yer alanların hayat hikayelerinde ‘the’ kelimesinden sonra en sık tekrarlanan kelime ise ‘helped’ (yardım etti).

SONUÇ

Öncelikle sahip olduklarımızın ne kadarını gerçekten hak ettiğimizi düşünerek işe başlamalıyız. Daha sonra da bizden daha az şanslı insanlara yardım eli uzatmanın bizi kendi gözümüzde de daha iyi bir insan yapacağını bilmek iyi gelecektir. Eski Mısır inanışına göre insan iki defa ölür. Biri beden olarak bu dünyadaki yaşam süresini tamamladığında, diğeri de ruh olarak adı son defa anıldığında. Bu nedenle ölümden sonra da yaşamaya devam etmenin yolu, giderken götüremeyeceğimiz ve çoğunlukla arkamızda aile içi çatışmalara neden olacak bir servet biriktirmekten çok, ihtiyacı olanların hayatına dokunarak iz bırakmaktır.

DİĞER YAZILARI