
Türk e-ticaret ekosistemi 2024'ü bir önceki yıla göre yüzde 61,7'lik büyüme ile 3 trilyon liralık hacim ve 5.91 milyar adetlik işlem sayısıyla kapatmıştı. Ekosistemdeki bu hızlı büyüme sadece rakamsal olarak değil, büyük-küçük demeden şirketlerin dijitalleşme temelinde kalıcı bir büyüme yaşadığına da işaret ediyor. Elektronik Ticaret İşletmecileri Derneği (ETİD) Başkanı Hakan Çevikoğlu ile Türkiye'nin e-ticaret ve e-ihracat ekosistemini konuştuk. Henüz resmi veriler açıklanmadı ancak Çevikoğlu hesaplamalarına göre yılın ilk altı ayında e-ticaret hacminin 2 trilyon lirayı aştığını 2025 sonunda 5 trilyon liralık hacme ulaşılabileceğini söylüyor. Ayrıca Çevikoğlu, Türkiye ekonomisi için son derece önemli olan ekosistemin belirli bir bütünlük içinde yatırımlarını planlaması gerektiğini belirtiyor. Aynı zamanda PttAVM'nin de CEO'su olan Çevikoğlu ile e-ticaretin bugününü ve geleceğini konuştuk...
*Son bir yılı düşündüğünüzde e-ticaretin geldiği noktayı anlatabilir misiniz? Küresel trendler neler?
Dijital ticaret ekosisteminin yönünü belirleyen üç temel dinamikten söz edebiliriz. Öncelikle Güneydoğu Asya, Orta Doğu ve Latin Amerika gibi bölgeler, genç nüfus yapıları ve yüksek mobil penetrasyon oranlarıyla küresel büyümenin yeni merkezleri haline geldi. İkinci olarak, tüketici davranışlarının hızla mobil odaklı bir yapıya evrilmesini gösterebiliriz. Alışverişlerin büyük kısmı artık akıllı cihazlar üzerinden gerçekleşiyor. Bu eğilim, kullanıcı deneyimiyle birlikte lojistik süreçleri de yeniden tanımlıyor. Son dinamik ise yapay zeka destekli kişiselleştirme teknolojileri. Bu sayede tüketiciyle kurulan ilişki artık anlık veri ve bireysel tercihlere dayanıyor. Tüm bu gelişmeler, e-ticaretin artık yalnızca bir satış kanalı değil, küresel ekonominin büyümesini yönlendiren bir yapıtaşı haline geldiğini gösteriyor. Dijital ticaret; sürdürülebilirlik, veri güvenliği ve yapay zeka temelli verimlilik gibi başlıklarda yeni bir rekabet dönemine yön veriyor. Türkiye de bu dönüşümün aktif aktörlerinden biri olarak, hızla gelişen dijital kapasitesiyle bu küresel büyümenin parçası olmaya devam ediyor.
*Türkiye özelinde baktığımızda da e-ticaretteki ivmenin hız kesmediğini görüyoruz...
Perakende e-ticaretin toplam içindeki payı yüzde 6,5 seviyesine ulaşırken, sektör artık iç talebin ötesine geçip ihracat odaklı bir dönüşüm yaşıyor. Türk pazarını küresel trendlerden ayıran en önemli unsur, yüksek adaptasyon kapasitesi ve kapsayıcı ekosistem yapısı. Türkiye; lojistik erişim gücü, ürün çeşitliliği ve stratejik coğrafi konumu sayesinde belirgin bir rekabet avantajına sahip. Ayrıca Türkiye'nin e-ticaret ekosistemi, Anadolu'daki KOBİ'leri dijital ekonomiye entegre etme gücüyle de dikkat çekiyor. Yerel üreticiler artık yalnızca satış değil; markalaşma, mikro ihracat ve e-ihracat vizyonuyla hareket ediyor. Bu yapı, Türkiye'yi yalnızca büyüyen bir pazar değil; bölgesel bir dijital ticaret merkezi haline getiriyor.
* E-ihracatın Türkiye'deki seviyesini nasıl buluyorsunuz?
E-ihracat, Türkiye'nin dijitalleşen ekonomi vizyonunun en stratejik bileşenlerinden biri. 2024 yılı itibarıyla e-ihracat hacmi bir önceki yıla göre yüzde 27,4'lük artış göstererek 6.4 milyar dolara ulaştı. Ticaret Bakanlığı'nın öngörülerine göre, bu oranın 2025'te 8 milyar dolara yükselmesi ve 2028 itibarıyla toplam ihracatın yüzde 10'unun e-ticaret kanalıyla gerçekleşmesi bekleniyor. Türkiye'nin e-ihracattaki güçlü ivmesi, stratejik bir dönüşümün sonucu. Ülkenin stratejik coğrafi konumu, gelişmiş lojistik altyapısı, güvenilir teslimat ağları ve kamu-özel sektör iş birlikleriyle oluşturulan dijital ticaret altyapısı, bu alandaki en güçlü kaldıraçları oluşturuyor. Özellikle posta ve lojistik sistemlerinin dijital dönüşümle bütünleşmesi, işletmelere hem operasyonel verimlilik hem de zaman ve maliyet avantajı sağlıyor. Bugün Türk markaları, sadece Avrupa değil; Orta Doğu, Kuzey Afrika, Orta Asya ve Amerika pazarlarında da aktif biçimde faaliyet gösteriyor. KOBİ'ler ve yerel üreticiler, e-ihracat ile ürünlerini doğrudan dünya tüketicisine ulaştırabiliyor.
*E-ihracatımızı artırmamız için sizce şirketler ne gibi yatırımlar yapmalı, devlet ne gibi teşvikler verilmeli?
E-ihracatta sürdürülebilir bir büyüme sağlayabilmek için şirketlerin yalnızca satış kanallarını değil, bütün değer zincirini dijitalleştirmesi gerekiyor. Bu da teknoloji, insan kaynağı ve lojistik altyapıya eş zamanlı yatırım yapılmasını zorunlu kılıyor. Özellikle dijital pazarlama, veri analitiği, ürün yerelleştirme ve müşteri deneyimi gibi alanlara yapılan stratejik yatırımlar, markaların küresel pazarlarda rekabet avantajını güçlendiriyor. KOBİ'lerin bu dönüşüme dahil olabilmesi için entegre pazar yeri çözümleri, dijital yetkinlik eğitimleri ve finansal destek mekanizmaları büyük önem taşıyor. Bu noktada Ticaret Bakanlığımız tarafından yürütülen mevcut e-ihracat destekleri son derece değerli bir altyapı sunuyor. Ayrıca, yerli üreticilerin markalaşma süreçlerini ve yurt dışındaki görünürlüğünü artıran kamu-özel sektör iş birlikleri, Türkiye'nin dijital ihracat kapasitesini pekiştiren en etkili araçlardan. Nihai hedef Türk ürünlerini küresel pazarda güven, kalite ve yenilikle özdeşleşen bir marka kimliğiyle konumlandırmak olmalı.
*PttAVM ile ilgili halihazırdaki gelişmeleri paylaşır mısınız?
Türkiye'nin dijital ticaret altyapısını güçlendirmek ve yerli üreticileri küresel ekonomiye entegre etmek vizyonuyla çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bugün 60 bini aşkın satıcı, 60 milyonu aşkın ürün çeşidi, 30 milyondan fazla aylık ziyaretçisiyle Türkiye'nin en kapsamlı dijital ticaret ekosistemlerinden biri haline geldik. Türk üreticilerini ve esnaflarını küresel pazarlara taşımayı da stratejik bir öncelik olarak görüyoruz. Bu doğrultuda, e-ihracat ekosistemini güçlendirmek ve yerli üreticilere rekabet avantajı sağlamak amacıyla uçtan uca çözümler sunuyoruz. Avrupa'da Almanya ve İngiltere, Asya'da Çin ve Türki Cumhuriyetler, Amerika'da ABD ve Körfez Bölgesi'nde Katar gibi kritik pazarlarda lokal elleçleme hizmetleri sağlayarak, 100'den fazla ülkeye doğrudan e-ihracat gerçekleştiriyoruz. Depolamadan teslimata kadar uçtan uca lojistik hizmetleri sunarak, gelişmiş depo yönetim sistemleri, otomasyon teknolojileri ve küresel lojistik iş birlikleriyle etkin bir tedarik zinciri oluşturduk. Türk ürünlerinin dünya çapında daha geniş pazarlara ulaşmasını sağlamak için Ready2Sale platformunu geliştirdik. Amazon, Wish ve Walmart, gibi küresel e-ticaret platformlarıyla entegrasyon sağlayan bu sistem, satıcıların ürün listelemeden sipariş yönetimine kadar tüm süreçleri tek noktadan yönetmelerine olanak tanıyor. Böylece, uluslararası pazarlara açılmak isteyen işletmeler için teknik ve operasyonel süreçleri kolaylaştırıyoruz. Bunun yanı sıra, PttAVM'de satışa sunulan ürünler, satıcının talep etmesi halinde Turkish Souq platformumuz üzerinden yurt dışına açılabiliyor. Özellikle Çin pazarında etkin olmak adına Ticaret Bakanlığımızın destekleriyle Türkiye Ulusal Mağazalarını açtık. JD.com ve Tmall.com üzerinden faaliyet gösteren mağazalarımız sayesinde, Türk markaları doğrudan Çin e-ticaret pazarına giriş yaparak geniş bir müşteri kitlesine ulaşıyor.
*PttAVM olarak hangi alanlara yatırım yapıyorsunuz?
Dijital ticaretin geleceğini şekillendiren alanlara güçlü yatırımlar yapıyoruz. Bugün odağımızda yapay zeka, veri analitiği, ürün güvenliği, dijital altyapı modernizasyonu ve sürdürülebilirlik yer alıyor. Bu kapsamda geliştirmekte olduğumuz Akıllı Veri Asistanı, milyonlarca işlem verisini analiz ederek ürün performansı, müşteri eğilimleri ve satış trendleri konusunda yöneticilere anlık raporlar sunacak. Sistemi, yalnızca geçmişi raporlayan bir araç değil; aynı zamanda karar alma süreçlerinde öngörü üreten, stratejik planlamayı destekleyen bir altyapı olarak çalışmasını planlıyoruz. Ek olarak, yapay zeka destekli fiyatlama, kategori optimizasyonu, talep tahmini ve dinamik kampanya yönetimi sistemleri de bu yatırımların önemli bir parçasını oluşturacak. Bu sayede ürünlerin doğru zamanda, doğru pazarda ve doğru fiyatla konumlandırılması mümkün hale gelecek. Akabinde, ürün güvenliği alanında, e-ticaret platformlarının taşıdığı sorumluluğun bilinciyle dijital denetim altyapımızı güçlendiriyoruz. Mevzuata aykırı veya güvenlik riski taşıyan ürünlerin daha hızlı tespit edilmesini sağlayan bir yapı için çalışıyoruz. Bu sayede hem tüketici güvenliğini hem de satıcıların yasal uyum kapasitesini artırmayı hedefliyoruz. Sürdürülebilirlik yaklaşımımız ise yalnızca operasyonel süreçlerle sınırlı kalmamakta aynı zamanda, çevresel farkındalığı ve toplumsal bilinci artırmayı hedefliyor. Bu kapsamda yeşil tedarik zinciri çözümleri, karbon ayak izinin azaltılması ve platform kaynaklı ambalajların geri dönüşümünü destekleyen uygulamalar üzerine yatırımlar ve projeler gerçekleştiriyoruz. Bu yatırımlar ve projelerle birlikte; çevresel etkisini azaltan, kaynaklarını verimli kullanan ve sektörde sürdürülebilir ticaret bilincini güçlendiren bir ekosistem oluşturmayı amaçlıyoruz.