USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%

Dergi

22 Haziran 2020 01:42

Fütürizm 6.0: Covid-19’un yeni dünya düzenine yansımaları

Alarko Holding Stratejik Planlama Müdürü Tal Garih, girişimcilik ile ilgili öngörülerini Platin'e açıkladı

Fütürizm 6.0: Covid-19’un yeni dünya düzenine yansımaları

Zaman veya daha doğrusu uzay-zaman kavramı subjektiftir. Lenin; “Bazı asırlar haftalar gibi, bazı haftalar ise asırlar gibi geçer” diyor. Yanan tencereye bir saniye dokunduğumuzda bir ömür gibi, sevdiğimiz insana ömür boyu dokunsak bir saniye gibi gelir. Eksponansiyel değişim içeren yeni dünya düzeninde artık lineer düşünmememiz gerekiyor. Değişimin hızı gün geçtikçe artarken beraberinde müthiş fırsatlar da doğuruyor. 1900’lü yıllarda bilginin ikiye katlanması 100 yıl sürüyorken; 1960’lı yıllarda 40 yıla, 2015’te ise 13 aya düştü. Bugün ise bir yıldan da az sürüyor. Yakında bilgi 12 saatte ikiye katlanacak. Değişmeyen tek şey ise değişimin kendisi... 

DAHA BUZ DAĞININ UCUNU GÖRDÜK

Covid-19 ile beraber teknolojilerin evrimi ve tekilliğe doğru gidişatımız daha da hızlandı. Artık hepimiz biyolojik-teknolojik yapılara dönüşüyoruz. Telefonlar kan hücrelerimize, gözlükler retinamıza girecek ve beyinlerimiz nörolojik ağlara zannettiğimizden çok daha kısa sürede yüklenecek. Daha buz dağının ucunu gördük. Biyoteknoloji yedi yılda 10.000 çarpan, üç boyutlu yazıcılar yedi yılda 400, sensörler beş yılda 250, dronelar altı yılda 142, robotlar beş yılda 23 çarpanla ucuzluyor ve günlük hayatımıza entegre oluyorlar. Nanoteknolojinin fiyatı son altı yılda yüzde 80 düştü, güneş enerjisi son 30 yılda 200, nöroteknoloji ise beş yılda 45 çarpan şeklinde artık daha ekonomik. Bu örnekler, geçmişteki gelişimi sergiliyorken rakamlar geleceğin çarpanlarının çok altında demek. 2023 yılında bilgisayar beyin gücünü aşacakken 2045’te tüm insanlığın beyin gücünden daha güçlü olacağı öngörülüyor. Biz bilişsel varlıklara evriliyorken elbette yapılarımız ve sistemlerimiz de Covid-19 öncesine göre çok daha hızlı farklılaşacak. Covid-19 pandemisi 100 yıldır görülmemiş bir hadise ve muhtemelen göreceğimiz en büyük ekonomik hasara yol açacak. Yaşayan kimsenin benzer bir tecrübeye sahip olmaması korku ve stresle beraber limbik beynimizi tetikliyor. Statüko sancılı olduğunda değişimi daha da hızlı tetikler. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Psikolojik, sosyolojik ve ekonomik açılardan kalıcı yansımalar bırakacağı çok açık. Önümüzdeki dönemde her türlü oluşum ve şirketlerin sorumlu yapılara evrilmeleri ve dijital dönüşümün hızlanması kaçınılmaz olacak. 

ÜÇ SÜRECE DİKKAT EDİLMELİ

Dijitalleşme ile birlikte her türlü üretim biçimi ve çalışma tarzının hızla değiştiği dünyada çevikleşerek açık yetenek paylaşım ekonomisine doğru ilerliyoruz. Söz konusu evrilme aslında kültürel, stratejik ve süreç bazlı dönüşümden ibaret. İnovasyonu, yaratıcılığı, girişimciliği, nezaketi ve doğruluğu ön planda tutarak bilişsel organizasyonlar nezdinde heyecan verici bir dönem başlayabilir. Sadece kârdan ise amaca, hiyerarşiden ise ağ yönetimine, kontrolden çok yetki edinmeye, planlama ve korkudansa deneyselliğe, gizlilikten çok şeffaflığa odaklanarak geleceği çizebileceğimize inanıyorum.  İlk ve en önemli konu insan… Dönüşümü insan yönettiği için, insanı doğru yönetmek ve korumak, yeni nesil prensiplere uymak ve kurumsal hafızayla değişim yönetimlerini bir karma içerisinde yürütmek özellikle bugünlerde ön planda tutulmalı. İşlerin ve hayatımızın nasıl organize edileceği, hangi işlerin yapılacağı, kimin ne yapacağı ve çalışan deneyimi yeniden kurgulanmalı. Dikkat etmemiz gereken ikinci konu ise inovatif iş modelleri oluşturmak. Ne yaparsak yapalım omni-kanal platform bazlı ve veriye dayalı akıllı sistemler yaratmamız gerekiyor. Maalesef bugün verilerin yüzde 94’ü yorumlanmıyor. Verilerimizi anlamlandırarak ve anlam yükleyerek kazanan tarafta olabileceğiz. Gerçek zamanlı veri temini ile iş modellerimizi şekillendirerek bütünleşik paydaş iç görüşüne ve iyileşen mobil deneyimine sahip olabiliriz. Altyapı, süreç ve inovasyon yönetimleriyle biz ve iş modellerimiz daha akıllı ve verimliyiz.

SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR DÜNYA İÇİN

Üçüncü konu ise tüm bunları mümkün kılan araçlar. Aslında yapay zeka, nesnelerin interneti, blokzinciri, bulut, robotika, büyük veri ve 5G gibi Endüstri 4.0 teknolojilerinin hepsi birer araç. Birbirine ilintili olan bu araçların amacını ise insanlık bugünlerde belirleyecek. Japonlar bunları öngörerek 2017’de Endüstri 4.0 yerine Toplum 5.0, ‘süper akıllı toplum’ dedi. Evet endüstri, evet algoritma, evet teknoloji, fakat hepsi sürdürülebilir dünyaya, çevreye, hayvana, çocuğa, ilime, bilime ve geleceğe yönelik inşa edilmeli. Eğer vahşi kapitalizm içerisinde herkes kısa vadeli çıkarlarını düşünürse ve işbirliği olmazsa, torunlarımızın yaşamlarını sürdürebilecekleri bir doğa kalmayabilir. O zaman tüm bunların ne anlamı var? Bugün Covid-19 süreci yönetiminde gördük ki 'Önce ben, arkadaşlarımız yok çıkarlarımız var’ reaktif yaklaşımları tüm ülkelerin geç kapanmasına, hastalığın daha hızlı yayılmasına ve küresel ekonomik sistemin daha ağır bedeller ödemesine sebep oluyor.

EN TEMEL TAŞLAR; ÇAĞDAŞ EĞİTİM, DEĞERLER VE EKOSİSTEMLER

Gerçek bir milliyetçi aynı zamanda globalist olmalı, çünkü başkalarının tehdidi, bizim de tehdidimiz. Gerçek bir lider lüzumsuz hale gelebilmeli ve başkalarını sadece ödüllendirmektense cesaretlendirmeli. 2025 yılında iş gücünün yüzde 76’sı Y, Z ve Alpha kuşaklarından oluşacak. Yeni nesiller farklılaştı ve içlerindeki liderleri çıkarma peşindeler. Bu çağda gerçek liderlik farklı liderlerin bir arada koşmasından sağlanır. Asıl başarı başkalarını lider kılarak edinir. Fakat gençler idealist yaklaştıkları için ve girişimci ruhlarından dolayı hayal kırıklığı içerisindeler. Anlam, nezaket, empati, açıklık ve ilham vasıfları her zamandan daha önemli. Takımdaşlık ruhu, vizyon ve insan odaklı yetkinlikler krizleri ve geleceği yönetebilecek. Liderlerin yüzde 89’u değişimin gerektiğinin farkındayken sadece yüzde 11’i ne yapılması gerektiğinin bilincinde olduğunu söyler. Yönünü bilmeyen yelkene rüzgar yardımcı olamaz. Proaktif senaryo çalışmaları, finansal dayanıklılık analizleri, paydaş etkileşimi ve arz talep zincirlerinin yönetimi Covid-19 döneminde hayati önem taşıyor. Fakat en önemlisi geleceği şekillendirmekle beraber ortak amaç çizmek. Bu çerçevede en temel taşlar; çağdaş eğitim, değerler ve ekosistemler. Teknolojileri ilerde ters tepmemesi için nimet olacak şekilde şekillendirmeliyiz.

AKILLI İŞ MODELLERİNE YÖNELMELİYİZ

Bugün ortak amaç çizme hedefinin önündeki en büyük engel; güven ve iş birliği eksikliği. Dijital diktatörlükler, totaliter yapılar ve veri sömürgelerinin oluşma olasılıkları mevcut. Sağlık mı gizlilik mi diye önceliklendirme yapıldığında biyogözetimin bazı ülkelerde ivme kazandığını görüyoruz. Çin’de barkod ile kamu alanlarını kullanmaktan evden çıkabilmeye, Rusya’da yüz tarama teknolojileriyle karantinayı ihlal eden kişilere ceza kesilmesine kadar sıkı kontrol sistemleri yürürlükte. Biliyor musunuz, 300 beğeniden fazla tıkladığımızda sosyal mecralar bizleri eşimizden daha iyi tanıyormuş. Yakında nasıl hissettiğimizi, ne düşündüğümüzü bilmenin ötesinde bizi fark etmeden manipüle edebilecekler. Kısacası bu teknolojik araçlar bugün büyük umut kaynağı olabilecekken öngöremediğimiz büyük sorunlar da yaratabilir. Telaş yok; bu paradokslar birbirine aslında hizmet ediyor. Neyin, neye yol açabileceğini bilemeyiz. Hiçbir şey ne iyi ne de kötü. Aslında nasıl yükleme yaptığımıza, algımıza bakıyor. Olumlu gözüken şeyler olumsuz neticelere ve sıkıntılı süreçler nimetlere dönüşebilir. Tıpkı ebeveynin çocuğuna yaptığı gibi biz de bu algoritmalara nasıl değer yüklersek o şekilde tekilliğe doğru birlikte evrileceğiz. Bu belirsizlik içeren günlerde krizi fırsata çevirmemiz için gerekli tüm teknoloji ve araçlarımız mevcut. Bu kaynakları değerlendirirken önce insanı ve eğitimi ön plana koyarak akıllı iş modellerine yönelmemiz gerekiyor. 

BEN YOK, BİZ VARIZ

Şirketler için en değerli kaynak insan ve veri. İnsan için ise zaman. Veriyi anlamlandırmakla beraber değerler yüklemeye ve ne yapıyorsak insana, doğaya ve topluma fayda sağlama bilinciyle stratejiler oluşturmalıyız. Liderlik ve başarı anlayışımızı yeniden kurgulamak için daha doğru bir zaman yok. Hepimizin birer stratejist ve dolaylı olarak fütürist olmamızın gerektiğine inanıyorum. Kısır döngülerdense proaktif yöntemlerle temkinli iyimser olalım. Toplum 5.0 ilkeleriyle Fütürizm 6.0’a yönelik birbirimize kaldıraç sağlayalım. Benden bize, liderden liderliğe ve kişisel menfaatten kolektif bilince doğru ilerlemeye ihtiyacımız var. Bugünlerde birbirimizden ne kadar uzak olsak dahi bazı açılardan birbirimize daha da yakınız. İnançlar da gerçekleşir, korkular da. “Yapabilirim” diyen, “yapamam” diyen, ikisi de genellikle haklı. Ekosistem nezdinde amaca ve ümit vadeden sürdürülebilir yapılara yönelik yeni dünya düzeninde rotayı çizmek bizim elimizde. Yapay zeka yarışında dijital dönüşüm Covid-19 ile tsunami dalgası şeklinde geldi. Türkiye’de donanımlı mentorlar ve azimli gençler var. Dolayısıyla ümitliyim. Artık buz dağının görülmeyen yüzünü hep beraber açığa çıkarma zamanı. Ben yok, biz varız…

 

EN ÇOK OKUNANLAR