Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) Yenilikçi Teknoloji Programları Direktörü Dr. E. Serdar Gökpınar, inovasyonun şirketlerde ve ülkelerde kalıcı yer alabilmesi için gerekli dönüşümü Platin için şöyle değerlendirdi:
Ekim ayında 2025 yılı Nobel Ekonomi Ödülü açıklandı. Ödül, Joel Mokyr, Philippe Aghion ve Peter Howitt'e 'ekonomik büyümenin inovasyon tarafından nasıl yönlendirildiğini ortaya koymaları' nedeniyle verildi. Bu bile inovasyonu yeniden 'sağlıklı bir zeminde' tartışmanın doğru zamanında olduğumuzu gösteriyor. Dünya jeopolitik kırılmalar, demografik değişiklikler, ekonomik belirsizlik, teknolojik devrimler, sosyal dönüşüm ve hızla değişen tüketici davranışlarıyla sürekli yeniden şekilleniyor. Üstelik değişim doğrusal değil, hızlı, karmaşık ve birbirini tetikleyen çok boyutlu bir yapıda. Dünya değişirken kuruluşlar değişmezse, pazar, teknoloji, müşteri ve rakipler onları dışarı itiyor. BCG'nin bir çalışması, kuruluşların hayatta kalma sürelerinin kısalmasının ardında hızlanan teknolojik değişim, pazar dinamiklerindeki belirsizlik ve yenilik yapamama gibi faktörler olduğunu ortaya koyuyor. McKinsey'nin bir derlemesi ise uzun ömürlü kuruluşların ortak paydasında liderlik vizyonu, çeviklik ve uyum kapasitesinin yer aldığını belirtiyor. Bugünün dünyasında değişmeyen organizasyon ya yok oluyor ya da paralize oluyor. Bu nedenle inovasyonun kuruluş kültürüne yerleşmesi kritik.
KÜLTÜR DEĞİŞMEDEN İNOVASYON KÖK SALAMIYOR
Kurum kültürü becerilerin oluşmasında belirleyici. Peter Drucker'ın "Kültür, stratejiyi kahvaltıda yer" sözü de buraya işaret eder. Strateji önemsiz değildir, ancak kültür yanlışsa en mükemmel strateji bile çalışmaz. Bu nedenle inovasyonu kültürü hesaba katmadan "yapalım, edelim" kararlarıyla ele almak yetersiz kalır. Kültür dönüşmeden inovasyonun kuruluşlara, ekosisteme ve sektörlere yerleşmesi mümkün değildir. Nitekim birçok kuruluşta inovasyon hak ettiği yeri bir türlü alamıyor.
TÜRKİYE BU DÖNÜŞÜMDE NEREDE DURUYOR?
WIPO'nun 2025 Küresel İnovasyon Endeksi'ne göre Türkiye 139 ülke arasında 43'üncü sırada. 2024'te 37'nci sırada olan Türkiye altı basamak gerilemiş durumda. Yedi alt başlıktan beşinde 38-48 aralığında olsak da 'Yaratıcı Çıktılar'da 30'uncu, 'Kurumlar' başlığında ise 100'üncü sıradayız. Özellikle 'Kurumlar' başlığındaki sonuç, inovasyonu sistematik hale getirecek çerçevenin ne kadar güçlendirilmesi gerektiğini çok net gösteriyor. TİM'in ihracatçı firmalar üzerinde yaptığı çalışma "Firmalarda inovasyonla ilgili çalışmalara başlanmış olsa da, inovasyon yönetimine sistematik yaklaşımın önemli ölçüde iyileştirmeye açık olduğunu" vurguluyor. Bu, mevcut durumu sade ve doğru biçimde özetleyen bir tespit. Yaklaşık 2.5 milyon aktif işletmesi olan bir ülkede inovasyonu içselleştirmiş kuruluş sayısının 'görece az' olması şaşırtıcı değil ama kritik bir uyarı niteliğinde. Birkaç başarılı örnekle bahar gelmez, inovasyonun sektörlerin ve ülkenin doğal iş yapış biçimi haline gelmesi gerekiyor.
LİDERLİK KÜLTÜRÜ ŞEKİLLENDİRİYOR
Bugün liderlik bir pozisyon değil, bir etki alanıdır. Bu yüzden tek bir 'liderden' değil, 'liderlik' davranışlarından söz etmek gerekir. İnovasyon kültürünü mümkün kılan liderlik şunları sağlar:
*Geleceğe net yön koyar. İnovasyonun kuruluş için neden hayati olduğunu açıklar ve buna kendisi gerçekten inanır.
*Güven ortamı yaratır. Hataları cezalandırmaz, denemeyi ve fikir sunmayı teşvik eder.
*Öğrenmeyi ve bilgi paylaşımını destekler. Araştırma, deneme, disiplinler arası iş birliğini teşvik eden mekanizmalar kurar.
*Kaynak tahsis eder. Sözünü bütçeyle, zamanla ve organizasyonel destekle güçlendirir.
*Davranışıyla kültürü kodlar. Merak eden, öğrenmeye açık, yeni fikirlere olumlu yaklaşan, risk alan lider kültürü dönüştürür.
Liderin yapmadığını kimse yapmak istemez, bu nedenle liderlik tüm kültürü belirler. Liderlik tek başına yeterli olmasa da olmazsa olmazdır. Çünkü devamında yapısal mekanizmalar, yetkinlikler, kapasite geliştirme, ekosistem bağlantıları ve doğru insan politikaları gelir.
AR-GE GÜÇLÜ AMA İNOVASYON EKOSİSTEMİ HENÜZ OLGUN DEĞİL
Türkiye'de sıkça karıştırılan iki kavram bulunuyor: Ar-Ge ve inovasyon. Ar-Ge bilgi üretir, inovasyon o bilgiyi ürüne, hizmete, modele ve değere dönüştürür. Ar-Ge daha kurumsallaşmış politikalara dayanırken, inovasyon daha çok sektörlerin ve firmaların pazar odaklı dönüşüm kapasitesine bağlıdır. Bu nedenle sorumluluk ağırlıklı olarak özel sektöre düşer. Savunma sanayii Ar-Ge, teknoloji, inovasyon döngüsünü kurmuş iyi bir örnek olsa da, sivil sektörlerde aynı bütünlük yaygın değildir. Kamu-özel sektör işbirliği de hâlâ istenen seviyede değildir. Aynı şekilde özel sektör içi, kamu kurumları arası ve akademi-sektör iş birliklerinde de ciddi gelişim alanı bulunuyor.
İNOVASYON ARTIK BİR SEÇENEK DEĞİL, BİR ZORUNLULUK
Sorunların çeşitlendiği, belirsizliklerin arttığı, yeni teknolojilerin ardı ardına geldiği bir dönemde inovasyon bir lüks değil, ayakta kalmanın en temel koşulu. Türkiye'nin genç nüfusu, girişimcilik dinamizmi, bölgesel konumu ve teknolojik birikimi önemli avantajlar sunuyor. Fakat bu avantajların gerçek değere dönüşmesi için inovasyonun kuruluşlarda, sektörlerde ve politika yapım süreçlerinde sistematik ve sürdürülebilir şekilde kurumsallaşması gerekiyor.
Geleceğin rekabeti bu dönüşümü yapabilen ülkeler ve kuruluşlar arasında yaşanacak. Ve fırsat penceresi sürekli açık kalmayacak, üstelik gecikmenin maliyeti de giderek artıyor.
(TTGV Yenilikçi Teknoloji Programları Direktörü Dr. E. Serdar Gökpınar)