Yaşam

09 Ekim 2012 09:44

ASYA’DA PİŞER, BİZE DÜŞER Mİ?

ASYA’DA PİŞER, BİZE DÜŞER Mİ?


Geçen ay gerçekleşen Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu’nun yıllık toplantılarını ve Uluslararası Finans Enstitüsü’nün yıllık genel kurulunu Tokyo’da izleme şansını buldum. Toplantıların içeriği ve geniş katılımın yanı sıra Asya’da ve özellikle Tokyo’da yapılıyor olması da önemli öğretileri içinde barındırıyordu. 90’lı yılların sonuna kadar ‘başkalarının parası’ ile açık pozisyona dayalı bir modelle büyümesini finanse eden Asya ülkeleri, 1998  krizinin ardından artan tasarrufları ile büyümesini finanse etmeyi sürdürmüş. Veri olması açısından, bu yılsonunda Asya ülkelerinde sadece özel sektör tahvillerine yatırılan paranın 4 trilyon dolara ulaşacağını söylemekte fayda var. Bölgenin yatırım dinamiklerine bakıldığında çıkan ilginç bir sonuç ise beher ülkenin yüksek tasarruflarına rağmen tasarruf fazlasını bölgede değil, küresel piyasalarda özellikle de ABD ve Avrupa’da yatırıma dönüştürmesi. Bölgenin tasarruf fazlası, Türkiye’nin de iştahını kabartıyor.

RADYOAKTİF SIZINTININ KAYNAĞINDA NÜKLEER ENERJİ TARTIŞMASI!
Tokyo’daki toplantıların arasında ilgi çekenlerden biri Barclays bankası tarafından düzenlenen ‘Gelişmekte Olan Ülkelere Yatırım Konferansı’ idi. Konferansın açılış konuşmasını Başbakan Yardımcısı Ali Babacan yaptı. Babacan; Mısır, Tunus ve Libya’nın yeniden yapılandırılması ile ilgili ‘ani’ çıkan bir toplantı nedeniyle kısa süren ve metne bağlı kalmadan yaptığı konuşmasında salonu dolduran uluslararası yatırımcıları fazlasıyla tatmin etti. Ali Babacan, açık kalplilikle, hepimizin söylediği önemli gerçeğin altını çizerek sözlerine başladı: “Türkiye’nin ekonomi alanındaki reformları 2007-2008 döneminden önce yapmış olması, dünya krizi sırasında işimizi kolaylaştırdı.” Babacan, neredeyse borçlarının GSMH’ye oranının yüzde 100’ün altında olmadığı onlarca ülkenin olduğu bir ekonomik konjonktürde, Türkiye’nin borçlarının GSMH’ye oranının bu yılsonunda yüzde 36’ya düşeceğini paylaşarak, neredeyse ele güne ‘nispet yaptı’. Babacan, hatta daha da ileri giderek ‘zor durumdaki uluslararası bankaların Türkiye’deki iştiraklerinin, Türk mevzuatının ve regülatörünün kurallarını uyguladığı için sıkıntısız olarak krizi atlattığını’ da katılımcılarla müjdeledi!
Ali Babacan’ın Türkiye ekonomisinin son 10 yılı ile ilgili açıklamaları yatırımcıları ne derece etkilediyse, önümüzdeki dönemle ilgili hükümet planları ise o kadar düşündürdü. Cari açık ile ilgili sorular üzerine Babacan, tüm suçu 56 milyar dolarlık ithal enerji faturasına yükledi. Cari açığı azaltmak veya ortadan kaldırmak için, başta nükleer ve yenilenebilir enerji kaynaklarının güçlendirilmesinin hedeflendiğini söyleyen Babacan, enerji verimliliğinin de öneminin altını çizdi. Dünyanın çıkmaya çalıştığı nükleer enerjiye duyulan teveccühün, özellikle de menfur depremin sonrasında radyoaktif sızıntının yaşandığı ülkede açıklanması oldukça ironik bir tablo yarattı!
Hakkını verelim, Ali Babacan’ın konuşmasının sonunda ‘her sınıfa akıllı tahta, her ilköğretim öğrencisine de tablet bilgisayar sağlanacağını’ paylaşması ve Türkiye’deki insan kaynağının yetkinliğini bir kez daha ön plana çıkartması da her Türk gibi beni de gururlandırdı. Enerji gibi insana yatırım da uzun vadeli olduğundan, tohumların atılmasını alkışlasam da orta vadede daha vizyoner bir planı, sadece benim değil, birkaç hafta önce o odadaki yüzlerce yatırımcının da arzuladığını belirtmem şart.

EN ÇOK OKUNANLAR