Kuzey Amerika'nın en düzenli ve yaşanabilir ülkelerinden Kanada; farklı kültürleri, mimari stilleri ve yaşam ritimlerini bir araya getiriyor. Doğudan batıya uzanan bu yolculuk, hem gezginleri hem şehir tutkunlarını büyülüyor. Doğal zenginliklerle yoğrulmuş bir konumda bulunan Kanada, dünyada en çok göl bulunduran bölge olarak aynı zamanda dünyanın en büyük ormanlarına ev sahipliği yapıyor. Kendine has tabiatı, çok kültürlü yapısı ve yaşam kalitesiyle dünya genelinde hayranlık uyandıran Kanada, şehir şehir keşfetmeye değer bir coğrafya. Ülkenin dört büyük şehri; başkent Ottawa, kozmopolit merkez Toronto, Fransız etkisini taşıyan Montreal ve doğa ile iç içe modern bir liman şehri olan Vancouver, her biri bambaşka bir deneyim sunuyor. Parlamento binalarının ihtişamı ile Ottawa'da başlayan yolculuk, Toronto'nun gökdelenleri ve kültür merkezleriyle devam ediyor; Montreal'de sokak sanatı, festivaller ve Fransız kafeleri arasında büyüleniyor; Vancouver'da ise okyanus kıyısında huzur ve doğanın en çarpıcı halleriyle son buluyor. Kanada'yı tanımanın en güzel yolu, bu dört şehirde zaman geçirmekten geçiyor. Her biri, ülkenin farklı bir yüzünü gösteren pencereler gibi...
MONTREAL: BİR FRANSIZ ESİNTİSİ
Montreal, Avrupa havası taşıyan tarihi sokakları, canlı kültür hayatı ve lezzet dolu mutfağıyla ziyaretçilerini büyülüyor. Şehirde resmi dil olarak Fransızca konuşulması, ona benzersiz bir atmosfer kazandırıyor. Eski Montreal bölgesindeki taş sokaklar, sanat galerileri ve kafeler, gezginlere zamanda yolculuk yapma hissi yaşatıyor. Şehrin sokaklarını renklendiren festivaller, caz ve blues müziği sahneleri, her mevsim canlı bir kültürel atmosfer sunuyor. Bagel'leri, poutine'i ve Fransız pastaneleri, şehrin gastronomik zenginliğinin en güzel temsilcileri... Kültür ve tarihle örülü Montreal, Kanada'daki Fransız etkisini hissetmek isteyen gezginler için vazgeçilmez bir lokasyon.
OTTAVA: BUZLAR KENTİ
Kanada'nın başkenti Ottawa, ülkenin siyasi kalbi olmasının ötesinde, zengin kültürel mirası ve doğayla iç içe yaşam alanlarıyla da dikkat çekiyor. Şehir, tarihi Parlamento Binası'nın ihtişamlı siluetiyle başlıyor; burada her yıl düzenlenen Kanada Günü kutlamaları, ziyaretçilere unutulmaz anlar yaşatıyor. Ottawa'yı özel kılan en önemli unsurlardan biri de Rideau Kanalı. Yaz aylarında teknelerle süzülen bu kanal, kışın devasa bir buz pateni pistine dönüşerek, dünyanın en uzun doğal buz pisti olma özelliği taşıyor. Şehirdeki sayısız müze ve sanat galerisi, Kanada'nın geçmişi ve kültürünü keşfetmek isteyenler için ideal duraklar.
TORONTO: GÖKDELENLERİN İZİNDE
Kanada'nın en büyük şehri Toronto finans, kültür, medya ve teknoloji merkezi. Şehir, CN Tower'ın etkileyici siluetiyle simgelenirken, gökdelenler arasındaki hareketli caddeleriyle her zaman enerjik bir atmosfere sahip. Sanatseverler için Royal Ontario Museum ve Art Gallery of Ontario gibi dünya standartlarında müzeler, kültür ve tarihle dolu keşif fırsatları sunuyor. Toronto'nun Chinatown, Little Italy ve Greektown gibi semtleri ise farklı kültürlerin renkli yüzlerini deneyimlemek isteyenler için ideal bir biçimde, Kanada'nın kozmopolit kimliğini en iyi şekilde yansıtıyor.
VANCOUVER: SPORCULARIN GÖZDESİ
Pasifik Okyanusu'nun kıyısında, dağlarla çevrili bu şehir, yıl boyunca ılıman iklimiyle açık hava tutkunlarının favorisi. Şehirde Stanley Park'ın devasa yeşil alanlarında yürüyüş yapmak, bisiklete binmek veya doğayla iç içe zaman geçirmek mümkün. Şehrin kozmopolit yapısı, birbirinden farklı kültürlerin yemeklerini ve festivallerini deneyimleme imkanı sunuyor. Granville Island'da taze deniz ürünleri ve el yapımı ürünler keşfedilebilirken, Capilano Asma Köprüsü'nü geçmek adrenalini sevenler için unutulmaz bir deneyim sunuyor.