ABD'nin dış ticaret politikaları, Karadeniz, Orta Doğu ve Asya-Pasifik bölgelerinde yaşanan siyasi gerilimlerin etkisiyle küresel lojistik sektöründe maliyetler artarken, bu durum taşımacılıkta rota değişikliklerini zorunlu kılıyor. Jeopolitik risklerin arttığı bu dönemde Türkiye, doğal konumu ve doğru dış politikalar ile krizi kendi lehine fırsata çevirme avantajını taşıyor. Yeni yatırımlar ve uluslararası iş birlikleri, Türkiye'nin Avrupa-Asya ticaretinin yeni merkezi olma yolunda stratejik önem taşıyor.
JEOSTRATEJİK AVANTAJLAR
Küresel rotaların yeniden çizildiği günümüzde Türkiye; Avrupa, Asya ve Orta Doğu arasında doğal bir köprü konumuyla öne çıkıyor. İstanbul Havalimanı, Marmaray, Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu ve Yavuz Sultan Selim Köprüsü gibi büyük altyapı yatırımları ise Türkiye'yi taşımacılıkta bölgesel bir hub haline getirdi. Sektör temsilcileri, sahip olunan bu avantajların, Zengezur Koridoru ve Kalkınma Yolu Projesi gibi çalışmalarla desteklenmesinin, büyük hedeflere ulaşmakta kritik önem taşıdığı düşüncesini taşıyor.
TRENDLERİ TAKİP EDEN KAZANIYOR
2024 itibarıyla 100 milyar dolarlık pazar büyüklüğüne ulaşan Türkiye lojistik ve taşımacılık sektörü, bu yıl 200 milyar dolarlık pazar büyüklüğüne ulaşma hedefiyle çalışmalarını sürdürüyor. Bu hedefe ulaşabilecek gerekli bilgi, deneyim ve vizyona sahip olan sektör, teknolojik değişimlere hızlı adapte olmayı, iş yapış şekilleri arasına ekledi. Sektör paydaşları ise bu yıl lojistik sektörünün en önemli trendleri arasında gösterilen akıllı depo yönetimi sistemleri, ERP entegrasyonu, yeşil lojistik uygulamaları gibi konulara yoğunlaşıyor. Şirketlerin dijitalleşme ve sürdürülebilirlik odaklı çalışmalarına gelin yakından bakalım...