Tarım sadece üretim değil, aynı zamanda bir ulusun geleceğini belirleyen stratejik bir alandır. Doğrudan sonucu olan gıda güvencesi, bir ülkenin, özellikle doğal afetler, iklim krizi, savaş ya da acil durumlar gibi gıda arzını tehdit eden olaylar karşısında bile yeterli ve dengeli gıdaya erişimini sürdürebilmesini ifade eder. Bu güvence, gıda kaynaklarının etkin biçimde yönetilmesi, üretimin sürdürülebilirliği ve lojistik akışın aksamadan işlemesiyle mümkündür.
Bu nedenle, gıda güvence ve güvenliğini sağlamak için hem üretimimizi artırmamız hem de tarımsal üretimde dijitalleşme, erken uyarı sistemleri, akıllı tarım çözümleri ve veri tabanlı karar alma mekanizmalarının yaygınlaştırılması büyük önem taşıyor.
Dünya tarımı, 43 milyar dolarlık dev bir teknoloji pazarına dönüşüyor. 2024'te 18.2 milyar dolar seviyesinde olan küresel tarımtek pazarı, önümüzdeki beş yıl içinde yüzde 16'nın üzerinde yıllık büyüme hızıyla neredeyse iki buçuk katına çıkması bekleniyor. Bu büyümenin temelinde yapay zeka, sensörler, biyoteknoloji, robotik sistemler ve veri analitiği gibi teknolojiler var. Peki, toprakla üretimin binlerce yıllık merkezlerinden biri olan Türkiye bu yarışta nerede duruyor? Daha da önemlisi: Tüketen mi olacak, üreten mi?
DURUM TESPİTİ-TÜRKİYE TARIMI NEREYE GİDİYOR?
Tarım, sadece gıda üretimi değil; toplumsal istikrarın, ekonomik bağımsızlığın ve çevresel sürdürülebilirliğin temelidir. Gerçek üretimdir, yoktan var etme sanatıdır. Ancak Türkiye'de tarımın geldiği nokta, bu potansiyelle örtüşmüyor.
Son 15 yılda tarım alanlarımızın yüzde 10'u kayboldu. 2006 yılına göre 2 milyon hektardan fazla tarım arazisi artık ekilmiyor. Son 15 yılda çiftçi sayısı yüzde 55 düştü, bu çok dramatik bir sorun. Buna karşılık Türkiye, her geçen yıl daha fazla tarımsal ürünü dışarıdan temin eder hale geliyor. Gıda ithalatına aktarılan milyarlarca dolar, başka ülkelerin çiftçisini destekliyor. Ne yazık ki Türkiye, nüfusunun yüzde 25 ila yüzde 49'u yetersiz beslenen ülkeler arasında yer alıyor. Bu veriler, bir tarım ülkesinin, üretim yerine tüketime dayalı bir modele sürüklendiğini gösteriyor.
GELECEĞİ ŞEKİLLENDİREN GÜÇ: AKILLI TARIM TEKNOLOJİLERİ
Tarımda devrim niteliğinde gelişmeler yaşanıyor. Akıllı tarım teknolojileri yalnızca bitkisel üretim değil, hayvancılıkta da verimliliği, refahı ve sürdürülebilirliği artıran sistemleri kapsıyor. Veriye dayalı karar alma, sensör ve otonom sistemlerle yönetilen üretim süreçleri, robotik sağım sistemleri, yemleme otomasyonları, sağlık takip sistemleri, iklim kontrollü barınaklar artık hayvancılığın olmazsa olmazı.
Gıda güvencesi ve güvenliğinin temelinde denetim sistemleri olmalıdır. Bu denetimler zamansız kimyasal kullanımı, kalıntı gibi daha bilinen konularla birlikte, 'halk sağlığının korunması' için kanserojen maddelerin süte karışmaması için sağımda gıdaya-uygun malzeme kullanımı denetimi gibi çok önemli başka konuları da içermelidir.
Tarım 4.0 Teknoloji ve Etki Derneği olarak bilgi ve teknolojiyi birleştirmede öncülük ediyoruz. Tarım makineleri sektörü ile bilişim teknolojilerini buluşturarak hem sanayiciyi hem çiftçiyi geleceğe hazırlarken, işbirliği kültürü, köklü ve kadim tarım bilgisi ve zengin gıda ve mutfak kültürümüzü işin ayrılmaz parçaları olarak görüyoruz. Amacımız sadece bu sistemleri kullanmak değil, Türkiye'nin bu teknolojilerin üretiminde söz sahibi olması. Bunun yolu da toplumsal gelişmeyi topyekûn görebilmek, nesiller arası iletişim ve işbirliğini artırmaktan geçiyor. Öte yandan 'doğru ve işe yarar teknoloj'yi seçmek için de çiftçilerimiz bilgiye ihtiyaç duyuyorlar. İşte Tarım 4.0 Teknoloji ve Etki Derneği' bu alanda da uzmanlık sunuyor. Ayrıca tarımda çalışan genç nüfus oranı çok düşük olsa da gençler işletmelerde görev almaya başladılar. Gençlerin özendirilmesi çok önemli. Bu amaçla derneğimiz altında alt bir örgüt olan 'Tarım Filizleri Genç Çiftçiler Ağı' ile nesil devrini sağlıklı bir şekilde başarmak için çalışıyoruz.
Türkiye'nin parçalı arazi yapısı, küçük ve orta ölçekli işletmeleri, aslında akıllı teknolojiler için özelleşmiş çözümler geliştirme potansiyeli taşıyor. Küçük ölçekli, otonom ve modüler sistemlerde uzmanlaşmak, Türkiye'yi bu pazarda niş üretici konumuna taşıyabilir. Bu yaklaşım özellikle hayvancılıkta yüksek verimlilik sağlayabilir.
YOL HARİTASI-ÜRETİCİNİN KONUMUNU KUVVETLENDİRMEK İÇİN NE YAPMALIYIZ?
Türkiye, tarım makinaları konusunda çok önemli bir üretici. Ancak yerli makine üreticileri, 'rekaberlik' yani rekabet içinde iş birliği geliştirmedikçe her gün kan kaybediyorlar. Yabancı ve büyük şirketlerce yapılan satın almalar maalesef sektörün yapısını değiştirecek görünüyor. Bu noktada sektörün öncü ortak girişimi NARAS gibi yapıların altında birleşen şirketlerin artması gerekiyor. Türkiye'de kayıtlı tarım teknolojisi girişimi sayısı 150'nin üzerinde ve kıllı tarım ekipmanlarında yerli üretim oranı sadece yüzde 10-15 civarında. Sektörel bilgi ile işbirliği yapamayanların kalıcı olamayacağını öngörüyoruz, dünyada da böyle bir seyir var. Yine burada da 'rekaberlik' konusu çok önemli.
Küresel pazarda teknolojiyi kullanan değil, geliştiren ve ihraç eden bir ülke olabilmemiz için çok net adımlar atmamız gerekiyor:
*Entegre çözümler: Tarım teknolojileri, tarım makineleri ve dijital çözümler entegre şekilde ele alınmalı.
*Destek: Yerli üreticiler desteklenmeli; özellikle parçalı arazilere uygun, akıllı ve düşük maliyetli makineler için Ar-Ge yatırımları yapılmalı.
*Genç kitle: Gençler çiftçiliğe özendirilmeli, tarım teknolojileri girişimciliği teşvik edilmeli.
*Eğitim: Tarım eğitimi mühendislik, yazılım ve işletme disiplinleriyle entegre hale getirilmeli.
*Teşvik: Büyük işletmelerde hassas tarım uygulamalarının kullanımı devlet destekleriyle yaygınlaştırılmalı.
*Tohum: Yerel tohumlar, biyolojik çeşitlilik ve buna uygun mekanizasyon politikaları geliştirilmeli.
*Veri: Veri yeni çağın toprağıdır. Gerçek zamanlı veri analitiğine dayalı bir tarım politikası inşa edilmeli.
*Toprak sağlığı: Toprak sağlığı gözetilmeli, ne pahasına olursa olsun tarım toprağı öncelliklenmelidir.
*Verimlilik: Aynı şekilde su temizliği ve verimliliği, tarım suyunun şehir suyu için kullanılmasının önlenmesi şarttır.
*Ormanlar: Ormanların korunması ve artırılması böylece yerel iklimin nemli olmasının sağlanması, erozyonun önlenmesi gereklidir.
Bu adımlar, yalnızca üretimi artırmakla kalmaz, aynı zamanda tarımı stratejik bir sektör olarak konumlandırarak Türkiye'nin ekonomik ve çevresel geleceğine yön verir.