Sektörler

29 Temmuz 2025 10:54

Katma değerin yeni rotası: Süperkritik dönüşüm

Süperkritik CO2 ekstraksiyon teknolojisini yerli mühendislikle geliştiren Arşen Process, Türkiye tarımına sadece yüksek saflıkta üretim değil, sürdürülebilir bir kalkınma vizyonu da kazandırıyor.

Bitkisel ham maddelerin içerisindeki fonksiyonel bileşenlerin, solvent kalıntısı bırakmadan ve düşük sıcaklıkta yüksek seçicilikle ayrıştırılabildiğini ifade eden Arşen Process Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Fatih Şentürk, bu yönüyle SC-CO2 ekstraksiyonun klasik çözücü bazlı sistemlere çevre, sağlık ve ürün güvenliği açısından ciddi bir alternatif sunduğuna dikkat çekiyor. Türkiye'de hâlâ yaygın olarak kullanılan hekzan gibi petrol türevli çözücülerin, kalite ve sürdürülebilirlik açısından birçok handikap barındırdığını aktarıyor. Bu bağlamda, SC-CO2 ile elde edilen ekstraktların doğrudan gıda takviyesi, kozmetik ve farmasötik alanlarda kullanılabilecek saflıkta olduğunun altını çiziyor. Şentürk, bu dönüşümün küresel rekabet gücü açısından stratejik bir kaldıraç olduğuna inanıyor.

HER DAMLA BİLEŞEN, HER PARÇA ÜRÜN

En yoğun çalışılan türler arasında biberiye, nar çekirdeği, lavanta, kekik, üzüm çekirdeği, çörek otu ve kabak çekirdeği gibi bitkiler olduğunu belirten Şentürk, bu türlerin taşıdığı antioksidan, antiinflamatuar, antimikrobiyal ve nöroprotektif içeriklerle geniş bir kullanım alanı sunduğunu vurguluyor. Örneğin, biberiyeden elde edilen karnosik asit ve karnosol bileşenlerinin asetilkolinesteraz inhibitörü olarak gıda takviyelerinde yer aldığını aktarırken, nar çekirdeğinden çıkan punicic asit'in hormonal denge ve cilt sağlığı ürünlerinde değerlendirildiğini kaydediyor. Bu bileşenlerin, sporcu beslenmesinden medikal gıdaya kadar uzanan geniş bir yelpazede işlevsel içeriklere dönüştürüldüğünü dile getiriyor.

TAM ENTEGRE BİR ZİNCİR KURULUYOR

Tüm SC-CO2 ekstraksiyon hatlarında sıcaklık, basınç, akış hızı ve faz ayrımı gibi parametrelerin dijital sistemlerle optimize edildiğini belirten Şentürk, bu dijital kontrol altyapısının kalite takibini de dijital veri setleriyle mümkün kıldığını söylüyor. Bu bağlamda, yapay zeka destekli veri analizleriyle hangi bitkinin hangi coğrafyada en yüksek biyofonksiyonel bileşen içerdiğini saptamanın mümkün olacağını dile getiriyor. Böylece tarım ile ekstraksiyon arasında tam entegre bir zincirin kurulabileceğine işaret ediyor.

ATIK DEĞİL, FONKSİYONEL KAYNAK

SC-CO2 teknolojisinin en stratejik avantajlarından birinin, tarımsal atıkları katma değerli ürünlere dönüştürme kapasitesi olduğunu belirten Şentürk, bu dönüşüm sayesinde üretim sonrası kalan posaların da değerlendirilebildiğine işaret ediyor. Salça üretiminden çıkan domates posalarının likopen ve bitki lifine, narenciye atıklarının ise yağ, lif ve polifenole dönüştürüldüğünü örneklendiriyor. Ayrıca, klasik yöntemlerle çıkarılamayan içeriklerin posalardan SC-CO2ile başarıyla geri kazanıldığını kaydediyor.

BÖLGESEL ÜRETİMDE YÜKSEK ETKİ

Kurulan tesislerin yalnızca üretim değil, aynı zamanda bölgesel farkındalığı artırmak amacıyla hayata geçirildiğini belirten Şentürk, ilk olarak TÜBİTAK MAM yerleşkesinde başlatılan sürecin, ardından Gebze'de 2000 litrelik ve Silivri'de 4 bin litrelik altyapıya sahip tesislerle büyüdüğünü ifade ediyor. Bu tesislerin büyük ölçekli üretim kapasiteleriyle sadece Türkiye içinde değil, global şirketlerin taleplerine de yanıt verdiğini vurguluyor.

EĞİTİMLE GENİŞLEYEN EKOSİSTEM

SC-CO2 teknolojisinin Türkiye'de yaygınlaşması için ilk olarak farkındalık yaratılması gerektiğini savunan Şentürk, devlet kurumları ve üniversitelerin birlikte yürüttüğü eğitim programlarının bu noktada kritik öneme sahip olduğunu belirtiyor. Ayrıca KOSGEB, TÜBİTAK, Tarım ve Orman Bakanlığı gibi kurumların teşvik modellerini sürdürülebilir ve çevre dostu teknolojilere göre güncellemesi gerektiğine işaret ediyor, kooperatiflerle kurulacak stratejik iş birliklerinden kazanç sağlanabileceğini ifade ediyor.

(Selçuk Fatih Şentürk, Arşen Process Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO'su)

AVRUPA'DA STANDART, TÜRKİYE'DE YÜKSELEN GÜÇ

SC-CO2 ekstraksiyonun Avrupa ve ABD'de özellikle organik ve temiz etiketli ürün gruplarında bir standart haline geldiğini aktaran Şentürk, Türkiye'nin bu gelişimin henüz başında olduğunu belirtiyor. Ancak Arşen Process gibi firmaların geliştirdiği yerli sistemlerin, bu farkı hızla kapatabilecek kapasitede olduğunun altını çiziyor. Türkiye'nin sahip olduğu biyolojik çeşitlilikle, bu teknolojiyi bir araya getirmesi durumunda Avrupa'nın dahi önüne geçebileceğini öngörüyor.

TEMİZ ETİKETİN DOĞAL ORTAĞI

Gıda güvenliği, pestisit temizliği, katkısız üretim ve temiz etiket gibi kavramların SC-CO2 ile birebir örtüştüğünü belirten Şentürk, bu yöntemin solvent kalıntısı bırakmadığını ve ısıya duyarlı bileşenleri koruduğunu vurguluyor. Literatürde de doğrulanan pestisit gideriminin, şirketiniz tarafından teknik olarak test edildiğini ifade ediyor. GMP gibi kalite belgelerine sahip sistemlerle '%100 doğal, katkısız, solventsiz' etiketlerini gönül rahatlığıyla taşıdığınızı dile getiriyor. Önümüzdeki beş yıl içinde fonksiyonel yağlar, karotenler, antioksidanlar ve bitkisel proteinler başta olmak üzere, yüksek biyoyararlılık içeren bileşenlere odaklanacaklarını belirtiyor.

EN ÇOK OKUNANLAR