Tarımda verimliliğin tek başına yeterli olmadığı yeni dönemde, üretimin merkezine toprağın canlılığını ve biyoçeşitliliği yerleştiren yaklaşımlar giderek daha fazla önem kazanıyor. Bu noktada, SoilBiom Kurucu Ortağı ve Operasyon Sorumlusu Deniz Sapaz, toprağın canlılığını koruyan bütüncül modeli, biyolojik analiz teknolojilerini ve Türkiye'nin dönüşen tarım potansiyelini anlatıyor.
TOPRAK SAĞLIĞI ÜRETİMİN KALBİNİ OLUŞTURUYOR
SoilBiom'un çıkış hikayesinin temelini biyoçeşitlilik oluşturuyor. Bu bağlamda Sapaz, bitki veriminin onlar için bir sonuç olduğunu vurgulayarak, "Tek sağlık yaklaşımını benimsiyoruz, toprak sağlıklıysa bitki ve gıda da sağlıklı olur" ifadelerini kullanıyor ve bu nedenle gübreleme, ilaçlama veya sulama yapılmadan önce toprağı analiz ederek Toprak Sağlığı Raporu hazırladıklarını da ekliyor. Türkiye'nin çok farklı iklim tiplerini barındırdığını hatırlatan Sapaz, tek tip üretim modelinin toprağı yorduğunu ve bununla beraber her bölgenin kendi ekosistemine uygun çözümlerle ilerlemenin sürdürülebilir tarımın anahtarı olduğuna dikkat çekiyor.
VERİ VE YAPAY ZEKA TARIMDA ÖNGÖRÜYÜ MÜMKÜN KILIYOR
Dünya genelinde mikrobiyal analizler, sensör tabanlı takip sistemleri ve yapay zeka destekli tarımsal karar mekanizmalarının öne çıktığını paylaşan Sapaz, "DNA tabanlı yöntemlerle toprağın mikrobiyal yapısını, hatta hastalık etkenlerini bitki hastalanmadan önce görebiliyoruz" diyerek, SoilBiom'un teknoloji konumlanışını anlatıyor. Şirket bu verileri yapay zeka ile birleştirerek analiz yapılmadan öngörü üreten sistemler üzerinde çalışıyor. Ayrıca, Türkiye'de sensör ve görüntü tabanlı girişimlerin hızla arttığını söyleyen Sapaz, SoilBiom'un bu ekosistemin biyolojik analiz ve mikrobiyom tarafını da temsil ettiğini aktarıyor.
TEKNOLOJİNİN SAHAYA HIZLI YAYILMASI İÇİN DENEYİM ODAKLI BİR MODEL UYGULANIYOR
Akıllı tarım teknolojilerinin yaygınlaşmasındaki en büyük zorluklardan birinin kullanım pratiği olduğunu ifade eden Sapaz, "Biz ezbere değil sahadan öğrendiklerimize göre hareket ediyoruz" diyerek şirketin çalışma modelini açıklıyor ve B2B yaklaşımı sayesinde firmalar üzerinden çok sayıda çiftçiye ulaştıklarını, böylece teknolojiyi daha hızlı yayabildiklerini belirtiyor. Eğitim ve farkındalığın önemine de dikkat çeken Sapaz, yalnızca dijital okuryazarlık değil, toprak ve biyoçeşitlilik konusunda da çiftçileri bilinçlendirdiklerini ve maliyetleri düşürmek için yerli bileşen oranını artırdıklarını söylüyor.
TOPRAK ANALİZLERİ ÇİFTÇİNİN GÜNLÜK KARARLARINI SOMUT VERİYE DÖNÜŞTÜRÜYOR
Toprak Sağlığı Raporu ve Etki İzleme Raporu'nun çiftçinin günlük karar sürecini kolaylaştırdığını belirten Sapaz, bu sayede çiftçinin sezgisel değil, veriye dayalı hareket edebildiğini anlatıyor. Eğer patojen yükü varsa biyopestisit önerdiklerini, besin dengesizliği tespit edildiğinde ise gübre oranlarını yeniden düzenlediklerini dile getiren Sapaz, bu modellerin üreticinin maliyet ve verim dengesini daha sağlıklı kurmasını sağladığını vurguluyor.
MİKROBİYAL DESTEKLİ UYGULAMALAR İKLİM RİSKLERİNE KARŞI TOPRAĞI GÜÇLENDİRİYOR
İklim değişikliğinin toprak organik maddesi kaybı ve su yönetimi üzerinde büyük etkisi olduğunu vurgulayan Sapaz, "Organik madde vermek tek başına yeterli değil, onu parçalayacak mikroorganizmaların da toprağa kazandırılması gerekiyor" diyerek mikrobiyal destekli yaklaşımlarını açıklıyor. Su tutma kapasitesi düşük alanlarda biyofilm oluşturan türlerle çözümler geliştirdiklerini belirten Sapaz, amaçlarının toprağın kendi ekosistem dengesini yeniden kazanmasını sağlamak olduğunu dile getiriyor.
KİMYASAL BAĞIMLILIĞINI AZALTAN BİYOLOJİK YÖNTEMLER VERİMİ KORUYOR
Sapaz, bitki bazlı biyostimülantlarla hem toprak dengesinin korunduğunu hem de kimyasal gübre ihtiyacının azaldığını ifade ediyor. Denemelerde yüzde 25-30 kimyasal azaltım yapılmasına rağmen verim düşmediğini ve biyoçeşitliliğin arttığını vurgulayan Sapaz, bunun patojen baskısını da azalttığını ekliyor. Bu iyileşmenin karbon ayak izi ve su verimliliği üzerinde de doğrudan olumlu etkiler yarattığını aktarıyor.
Özellikle önümüzdeki 5-10 yılda biyolojik tarım, toprak sağlığı izleme sistemleri ve karbon çiftçiliğinin güçleneceğine dikkan çeken Sapaz, "Biz toprak biyoçeşitliliğini anlatan, tarım ve yaban yaşamını birleştiren bir model kuruyoruz" diyerek vizyonlarını özetliyor ve uluslararası projelerle büyümeyi, Ar-Ge altyapısını genişletmeyi hedeflediklerini paylaşıyor. Son olarak Sapaz, "Etiketlerde yalnızca nerede üretildi değil, nasıl üretildi ve çevresel etkisi ne oldu gibi biyolojik bilgilerin de yer almasını hayal ediyoruz" diyerek şirketin uzun vadeli bakış açısını aktarıyor ve bunun bir sosyal sorumluluk değil, bir firmanın var oluş nedeni olması gerektiğini özellikle belirtiyor.
(SoilBiom Kurucu Ortağı ve Operasyon Sorumlusu Deniz Sapaz)