KOBİ

20 Ağustos 2025 09:45

Sürdürülebilirlik artık tercih değil, zorunluluk

Sürdürülebilirlik; bugün çevresel etkiden finansmana erişime ve ihracat lisanslarına kadar birçok alanda belirleyici bir faktör haline geldi. Özellikle AB ile yoğun ticaret yapan sektörlerde faaliyet gösteren KOBİ'lerin karbon ayak izi ölçümü, ESG analizleri, tedarikçi sürdürülebilirlik değerlendirmeleri gibi alanlarda profesyonel destek alması kaçınılmaz hale geldi.

AB'nin Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi (CSRD), Türkiye'nin ulusal düzeyde devreye aldığı Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standardı (TSRS) ve küresel ölçekte giderek daha fazla önem kazanan ESG kriterleri (Çevresel, Sosyal ve Yönetişim) artık yalnızca büyük ölçekli şirketlerin değil, tedarik zincirindeki KOBİ'lerin de stratejik gündeminin merkezinde yer alıyor. Eskiden yalnızca gönüllülük esasına dayalı bir sorumluluk alanı olarak görülen sürdürülebilirlik, artık uluslararası regülasyonların, finansman süreçlerinin, tedarikçi seçimlerinin ve müşteri taleplerinin belirleyici parametrelerinden biri haline geldi. Bu dönüşümün merkezinde, hem raporlama zorunlulukları hem de ESG performansı yer alıyor. CSRD, AB içinde ve AB ile ticaret yapan şirketlerde sürdürülebilirlik uygulamalarının şeffaf ve karşılaştırılabilir biçimde raporlanmasını zorunlu kılarken; bu raporların hazırlanması sürecinde şirketlerin tedarik zincirinde yer alan KOBİ'lerin de çevresel ve sosyal verilerini sunmalarını şart koşuyor. Öte yandan, yatırımcılar ve uluslararası alıcılar açısından ESG skorları, şirketlerin sadece bugünkü performanslarını değil, uzun vadeli dayanıklılıklarını ve risk yönetimi kapasitelerini de gösteren bir ölçüt haline gelmiş durumda.

"TERCİH EDİLEN İŞ ORTAKLARI OLACAK"

ESG kriterleri ise bu sürecin pusulası olarak öne çıkıyor. Bir şirketin çevresel etkilerini (E), çalışanlarına, toplumuna ve paydaşlarına karşı sorumluluğunu (S) ve kurumsal şeffaflığını, etik yönetim yapısını (G) kapsayan bu ölçütler, artık fon sağlayan kurumların, bankaların ve global tedarikçilerin temel değerlendirme aracı konumunda. KOBİ'ler açısından bu kriterlerin takip edilmesi, yalnızca sürdürülebilirlik raporu yazmak değil; kurumsal kültürün, süreçlerin ve performansın bu eksende yeniden kurgulanması anlamına geliyor. Türkiye'de CSRD'ye dolaylı olarak uyumlu hale gelen şirket sayısı hızla artarken, 2025 yılı itibarıyla TSRS uyarınca sürdürülebilirlik raporlaması zorunlu hale gelecek şirketler, tedarik zincirlerindeki KOBİ'lerden karbon, enerji, su, atık ve sosyal etki verilerini talep etmeye başlayacak. Bu da KOBİ'lerin hazırlıksız yakalanması durumunda önemli ticari kayıplar yaşayabilecekleri anlamına geliyor. Ancak sürdürülebilirliğe bugünden yatırım yapan KOBİ'ler, rekabetin kurallarını şimdiden lehine çevirmeye başladı. Kuruyemiş sektöründen tekstile, tarımdan gıdaya pek çok sektörde faaliyet gösteren şirketler, yeşil dönüşümü yalnızca bir yük değil, marka değerlerini artıran, müşterilerle bağlarını güçlendiren, yatırımcıları çeken bir strateji olarak konumlandırıyor. Sürdürülebilirlik, artık yalnızca 'büyükler kulübü'nün gündemi değil. Veriye dayalı kararlar, ESG skorları, regülasyonlara uyum ve dijital raporlama altyapılarıyla KOBİ'ler için sürdürülebilirlik, rekabetin yeni dili haline geliyor. Platin'e değerlendirmede bulunan uzmanlara göre, bu dönüşüm, KOBİ'ler için sadece bir uyum süreci değil, aynı zamanda bir fırsatlar alanı anlamına geliyor. Uzmanlara göre KOBİ'lerin bugünden bu dönüşüme hazırlanması, onları sadece regülasyonlara uyumlu hale getirmekle kalmayacak; aynı zamanda ihracatta tercih edilen iş ortakları arasına taşıyacak.

EN ÇOK OKUNANLAR