Turizm

16 Haziran 2025 10:01

Mış gibi yapmaktansa hiç paylaşmamak daha akıllıca

We Love to Travel Genel Müdür Yardımcısı Yakup Demir, "İçerik kaliteli değilse ve değer taşımıyorsa, açıkçası kullanılan teknolojik araçlar ya da sunum kalitesi ikinci planda kalıyor. Esas olan dijital paylaşımlardaki içeriklerin gerçeği ve kendi DNA'sını, yani samimiyeti yansıtması" diyor.

Destinasyon imajının en temel tanımıyla varılacak, konaklanacak ve bulunulduğu sürece tüketim yapılabilecek bir yer şeklinde tanımlandığını hatırlatan We Love to Travel Genel Müdür Yardımcısı Yakup Demir, bunun yanı sıra genel bir bakış açısıyla bakıldığında destinasyonun aslında içinde barındırdığı tüm öğelerle birlikte bir bakıma a'dan z'ye değerlerle bezenmiş bir deneyim süreci olduğunu ifade ediyor. Destinasyon deneyiminin oluşması için pazarlama, kimlik oluşturma, konumlandırma, etkili iletişim, turizm sektöründeki paydaşların uyumu, hedef kitle analizleri gibi belli başlı stratejik planlamaların yapılmasının olmazsa olmaz gereklilikler olduğunu vurgulayan Demir, söz konusu planlamalar olmadan sürdürülebilir bir destinasyon markalaşmasından bahsetmenin gerçekçi olmayacağını belirtiyor.

DENEYİMLE İÇERİK ÖRTÜŞMÜYORSA İMAJA ZARAR VERİR

Başta Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı #TGA olmak üzere turizm sektörünün tüm paydaşlarının dijital platformları aktif bir şekilde kullandığına değinen Demir, içerik kalitesine vurgu yapıyor: "İçerik kaliteli değilse ve değer taşımıyorsa, açıkçası kullanılan teknolojik araçlar ya da sunum kalitesi ikinci planda kalıyor. Esas olan dijital paylaşımlardaki içeriklerin gerçeği ve kendi DNA'sını, yani samimiyeti yansıtması. Dijital paylaşımlardaki içerik ile turistlere yaşatılan deneyim örtüşmüyorsa, bu destinasyon imajına zarar verir. Yani '-mış gibi' yapmaktansa belki de hiç içerik paylaşmamak daha akıllıca olur."

SADAKAT DENEYİMİN BİR ÇIKTISIDIR

Turist sayısı açısından Türk turizmini bugüne taşıyan yukarı doğru bir ivmeyle Türk turizminin büyümesine katkı sağlayan bazı karakteristik öğeler olduğunu dile getiren Demir, sözlerini şöyle sürdürüyor: "Bunlardan bazıları: güzel doğamız, kültürel değerlerimiz ve bunları bütünleştiren -belki de en önemlisi- Türk misafirperverliği! Özellikle yiyecek-içecek sektöründe hizmet veren işletmelerin sosyal medyaya yansıyan iddialı şovlarından ziyade farklı bir deneyime odaklanılması gerekiyor. Mesela, bizi biz yapan misafirperverliğimize belki de geri dönmemiz gerekiyor! Çünkü sadakat dediğimiz olgu, günün sonunda hissettiklerimizin, deneyimlerimizin bir çıktısıdır; dolayısıyla farklılık olarak misafirperverliğimizi, yani iyi hizmetimizi ön plana çıkarırsak marka kimliğimizi oluşturan özümüze geri dönmüş oluruz. Yöresel yemeklerimizin hazırlanmasıyla ilgili atölye çalışmaları yapılabilir. Amerikalı pazarlama ustası rahmetli Jack Trout'un dediklerine kulak vermek gerekiyor belki de... Eğer farklı bir yanınız yoksa, fiyatınızın düşük olmasında yarar var."

YEREL HALK TURİZME DAİR EĞİTİME TABİ OLMALI

Sürdürülebilir bir turizm için yerel halkın, turizm hareketinin içinde mutlaka olması gerektiğini belirten Demir, başta tarımsal anlamda ürün tedariki sağlayanlar olmak üzere, yöredeki yerel halkın turizme dair tüm planlamalarda en kolay ulaşılacak kaynak olduğunu belirterek şöyle detaylandırıyor: "Yerel halkın turizme dair eğitimlere tabi tutulması ve turizm politikalarıyla ilgili bilgilendirilmesi, daha sağlıklı bir çalışmayı beraberinde getirecektir. Örneğin; her yöredeki yiyecek, içecek sunumları ve yörenin özgü aktivitelerin yerel halk tarafından desteklenmesi, ziyaretçilere farklı ve samimi bir deneyim yaşatacaktır. Yerel halka hem emeklerinin karşılıklarını alabilecekleri hem de yaşadıkları destinasyonun tanıtımında aktif rol alacakları projeler sunulduğu sürece, tüm turizm paydaşları açısından verimli ortaklıklar ortaya çıkacaktır."

(We Love to Travel Genel Müdür Yardımcısı Yakup Demir)

EN ÇOK OKUNANLAR