USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%
Zeynep  Arhon

YAZARLAR

3.05.2016 10:48:00

Hawaıii notları (II)

İnsanoğlunun Hawaii’yi keşfetmesi ile adanın doğası hızla değişmeye, endemik canlı türleri yok olmaya başladı. Biyoçeşitlilik azaldı. Mağaralarda, donmuş lavda, kum tepelerinde bulunan fosillere göre özellikle kuş türleri söz konusu değişimden etkilendi

Tahminlere göre insan Hawaii’ye M.S. 300-600 yılları arasında ulaştı. İnsanın cennete benzeyen, yaşam dolu adalardaki etkisi son derece büyük ve hızlı oldu. Önce Polinezya halkları sonra Avrupalılar; yerleşimciler ormanların önemli bölümünü kesti ve Hawaii’ye ait olmayan türleri adalara getirdi. Hawaii’nin doğası hızla değişmeye, endemik canlı türleri yok olmaya başladı. Biyoçeşitlilik azaldı. Mağaralarda, donmuş lavda, kum tepelerinde bulunan fosillere göre özellikle kuş türleri söz konusu değişimden etkilendi.

 

MAMO KUŞLARI

Soyu tükenen endemik kuş türlerini arasında ilk akla gelenler Hawaii ile özdeşleşen 'mamo' ve ‘õ'õ (okunuşu: 'õ'õ) kuşları. Onları artık ne Hawaii’de ne de dünyanın başka bir yerinde görmek mümkün değil. Parlak sarı ve siyah tüyleriyle ünlü ‘õ'õ kuşunun nüfusu Avrupalılar adalara ulaştığında zaten epeyce azalmıştı. Yerel halk, soyluları ve başarılı savaşçıları kuş tüyünden pelerinler ve şapkalarla ödüllendirirdi. Aksesuarın üretiminde, binlerce kuştan toplanan yüz binlerce tüyü kullanılırdı. Örneğin, Kral 1. Kamehameha’nın pelerini en az 450 bin tüyden yapılmıştı. Bu kuş, yüzyıllardır bu amaç için avlanmaktaydı. Avrupalıların kuşun güzelliğini fark etmesi uzun sürmedi. Onlar da kuşu, kişisel koleksiyonlara katmak için avladılar. Kapatıldığında sadece birkaç gün hayatta kalabilmesine rağmen yakalayıp kafese hapsetmek de yaygındı. Bu özel kuşa yani 'õ'õ'ye en son 1934 yılında Mauna Loa Yanardağı'nın eteklerinde  rastlandı. 'Mamo' kuşunun hikayesi çok farklı değil. Hawaii’nin ormanlarında yaşayan, çiçeklerden topladığı nektar ile beslenen 'mamo' pelerin ve başlık üretmek için aşırı avlandı.

 

BİYO-KULLANIM, SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR MODEL DEĞİL

Şimdi konuyu biyomimikriye bağlayayım. Biyomimikrinin ne olduğunu anlatırken ne olmadığını da anlatırız. 'Biyo' ile başlayan ama biyomimikri olmayan yaklaşımlara, kavramlara değiniriz. Bunlardan biri 'biyo-kullanım'. Biyo-kullanım insanın etrafındaki canlı türlerini yaşadıkları yerden söküp alması ve kendi faydası için kullanması demek. Ağaçtan parke yapmayı, ipek böceğinden ipek elde etmeyi, kuşların tüylerinden aksesuarlar yaratmayı örnek olarak verebiliriz. İnsanın binlerce yıldır doğa ile kurduğu ilişki biyo-kullanım ağırlıklı. Fakat biyo-kullanım sürdürülebilir bir medeniyet modeli değil. Çünkü gezegendeki doğal kaynaklar, yedi milyar insanın belli bir hayat standardında yaşamasına yetmiyor, yetmeyecek. Hawaii’nin büyüleyici kuşlarının yerel halka yetmemesi gibi. İnsanın Hawaii adalarında yaptıkları ve yarattığı değişim, gezegenin genelindeki etkisi ile aynı. Aynı açgözlülük ve miyopluk. Sadece coğrafi ölçek farklı.

 

DOĞA ÜRÜN KAYNAĞI DEĞİL, FİKİR KAYNAĞIDIR

Biyomimikri doğadan kaynak çekip çıkarmak yerine doğadan öğreti çıkarmak üzerine kurulu. Amaç organizmaları bulundukları ortamdan koparmak, hasat etmek veya ehlileştirmek değil; organizmalardan öğrenmek. Janine Benyus der ki, “Doğadan fikir ödünç almak, resim kopyalamaya benzer. Orjinal resim, başkalarına ilham vermek üzerinde yerinde kalır.” Endüstriyel kültür yaşayan bizler için doğaya öğrenmek için bakmak, canlı türlerini algılamanın ve onlara değer vermenin yepyeni bir yolu. Doğayı ürün kaynağı değil de fikir kaynağı olarak görmeye başladığımızda yaşama duyduğumuz saygı büyür. En önemlisi, biyoçeşitliliği korumanın önemi anlaşılır. Dileğimiz; hiçbir kuş türünün, daha doğrusu hiçbir canlı türünün insan yüzünden sonunun gelmeyeceği bir gelecek.

 

DİĞER YAZILARI