USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%
Serhat Özeren

YAZARLAR

2.03.2016 16:15:00

Değişim kahvaltıda temel besininiz olsun ve her öğün sofrada bulunsun

Albert Einstein: “Ben gelecek için hiçbir endişe duymadım. O yeterince hızlı geliyor.”

Değişim eğrisinin gerisinde kalmış, motivasyonunu kaybetmiş bir kuruluş olmayı mı, yoksa önden gidip yolu açan bir öncü olmayı mı tercih ederdiniz? Çoğu şirkette ilginç bir içe dönüklük söz konusudur. Bu şirketler yeniden yapılanma çalışmalarında hep “içyapımızı nasıl daha iyi hale getirebiliriz?” sorusuna yanıt ararlar. Şirketler rekabet gücünü korumanın bilinen parametreleri ile performans açıklarını kapatmaya çalışırlar. Aslında bu yaklaşım, kıyaslamadan kaynaklanır. Sınıflarında en iyinin kim olduğunu bulmaya ve onunla aynı düzeyde olmak için neler yapılması gerektiğini araştırmaya odaklanırlar. Çoğu şirkette kabul edilen anlayış; stratejiyi oluşturmanın kolay, uygulamanın ise zor olduğudur. Aslında her ikisi de zordur. Önden gidenlere yetişmeye çalışmak, geçmişin günahlarını ödemek, dünya çapındaki kuruluşlarla kıyaslama yapmak yeterli değildir. Bütün bunlara ek olarak, iki şeyi daha nasıl yapacağınızı öğrenmeniz gerekir. Bunlardan birincisi; içinde bulunduğunuz rekabet alanını ve bu alana girmenin kurallarını bir şekilde değiştirerek, sistemi yeni baştan nasıl oluşturacağınızdır. Bu, bir sektör içinde rekabet avantajı elde etmenin temelidir. İkincisi ise; yeni bir alan yaratarak, insanların ya da kuruluşların o güne kadar farkında bile olmadıkları bir gereksinimlerini karşılamaya soyunmaktır. Şimdiye kadar gerçekleştirilen yeniden yapılanma çalışmaları, şirketlerin küçülmelerine ya da daha iyi olmalarına yönelik olarak sürdürüldü. Ama daha iyi olmak yetmez. Bir noktada rekabetin temelini yeniden yaratmak gerekir. Bunu yapabilmek için şirket olarak diğerlerinden farklı olmanız şart. Sektörünüzde nasıl rekabet ettiğiniz konusundaki pek çok varsayımı da sorgulamalısınız.

 

GELECEĞİ ANLAMAK

Geleceği anlama konusunda bizleri bekleyen zorluk, onu önceden görebilmek değildir. Amaç, akla yatan, gerçekleşebilir, sizin yapabileceğiniz bir geleceği hayal edebilmektir. Sınırlayıcı bazı koşulları anlamak zorundasınız. Örneğin; yaşam tarzlarında, teknolojide, yasal düzenlemelerde nelerin değişeceği vb... Bunlar geleceği gösteren tablonun kenarlarıdır, ama söz konusu tablo çok daha büyüktür. Mevcut tablo üzerine nasıl yeni bir tablo çizeceğiniz, sizin ortaya çıkarabileceğiniz özel fırsatlara ilişkin bakış açınıza, yani kendi hayal gücünüze bağlıdır.

 

MOBILE WORLD CONGRESS 2016 BARSELONA

Bu hafta Barselona’da GSMA Fuarı’na katıldım. GSMA, şirketlerin geleceği nasıl anladığını en güzel gösteren fuarlardan biri… GSMA, geleceği gösteren en güzel teknolojik buluşların ürüne dönüştüğü bir fuar. Yarı iletken teknolojilerinin gelişmesi, nano teknolojilerin gelişmesi, haberleşme hızlarının artması, sanal gerçeklikler ve daha birçok yeni gelişim bu fuarda sergileniyor. Dünyanın birçok ülkesinden ziyaretçiler, bu fuara geleceği görmek üzere geliyorlar. Bu fuarda en çok gözlemlediğim kısım ise şirketlerin konumlandırılmaları oldu. Dünya devi şirketler, uzman oldukları alanlarda işlerini daha iyi, daha doğru nasıl yapabileceklerini araştırıyorlar. “Bir konuyu bitirdik. Mobil dünyada iyiyiz. Gıda sektöründe de fırsat var. Bir de bu sektöre girelim” diye düşünmüyorlar. En iyi yaptıkları işi çeşitlendirmeye ve o konuda yenilikçi ürünler sunmaya çalışıyorlar. Bunları yaparken de kendi konularında uzman ve lider şirketlerle birlikte çalışmalar yürütüyorlar.

Örneğin Facebook, Samsung ile  iş birliğini açıkladı. Dünya devi çip üreticisi Qualcomm cep telefonu üreticilerine destek veriyor. Google, mobil dünyada iş birliklerini artırıyor. Bunun gibi yüzlerce iş birliği çalışmaları dünyada tam hız devam ediyor. Bir konuda uzmanlaşmak ve yaptığınız işin en iyisini yapmak çok önemlidir. Geleceği ancak bu şekilde anlayabilir ve rakiplerimize avantaj sağlayabiliriz.

DİĞER YAZILARI