USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%
Selçuk  Kiper

YAZARLAR

7.09.2016 16:16:00

Yaratıcı Eğitim ve Girişimcilik

Girişimci olabilmek ve sorunlara çözüm üretebilmek ancak yaratıcı düşünce ile gerçekleşebilir. Farklı bir ifadeyle değişik düşünce tarzını geliştirebilmek şart. Çocuklarımızın kariyerlerinde çok daha farklı yerlere gelebilmelerinde ilköğretim hayatının son derece önemli bir rolü var.

 

Girişimcilik ve eğitim… Bu ikili arasındaki direkt ilişkiyi ve birçok araştırma sonucunu daha önce paylaşmıştım ancak bunlar genelde üniversite seviyesindeydi. Şimdi ilköğretimdeki hocalarımızın hayatımız üzerindeki etkilerine yönelik bir örnek vermek istiyorum. İlkokul birinci sınıfa giden kızım bana bir soru sordu ben de cevabı söyledim. Ancak benim verdiğim cevabın doğru olmadığını söyledi. Niçin doğru olmadığını sorduğumda, “Çünkü öğretmenim söyledi. Sen öğretmenimden daha iyi bilemezsin” yanıtını verdi. Söyledikleri her şeyin üzerinde tutulan öğretmenler ve çocuklar üzerindeki etkileri… Eğitim sistemine girdikleri günden itibaren sınavlara hazırlanan bu çocuklar, yaratıcı düşünceden tamamen uzaklaştırılıyor. Nasıl mı? Test çözerek… Aşağıdaki 4 seçenek arasından seçmek ne kadar yaratıcı olmayı gerektirir? Ya da kaç kez ortak çalışma yapıyorlar? Oysa çalışma hayatına geçtiklerinde kendilerinden tek istenilen şey ekip olarak proje üretmeleri… Yapılan birkaç testten örnek vermek istiyorum. Anaokulundaki çocuklara bir ev çizin diyerek renkli kalemler verildiğinde çıkan sonuç inanılmaz. Havada uçan, yuvarlak, rengarenk ve tamamen yaratıcılık ürünü evler. Aynı çocuklara sadece siyah ve kırmızı kullanarak ev çizin dendiğinde, çizdikleri evler; üstü üçgen; altı kare standart evlere dönüşüyor. Başka bir test ise Hollanda’da yapılmış. Cam bir deney tüpü içine bir kabuklu fındık konuluyor ve içeriye girenlerden bunu çıkarmaları isteniyor. Videoyu seyretmeniz gerek. Tüpü kırmaya, masayı ters çevirmeye, nefesi ile fındığı almaya çalışıyorlar. Ancak hiçbiri başarılı olamıyor sonra odaya bir şempanze alıyorlar ve şempanze kimsenin dikkatini çekmeyen su şişesindeki suyu tüpe boşaltıyor ve kabuklu fındık kendiliğinden tüpten çıkıyor. Peki neden kimse oradaki su şişesini görmedi? 18’inci yüzyılda ortaya çıkan ve endüstriyel çağın ihtiyacı olarak tasarlanan eğitim sistemi sayesinde yaratıcı düşünce tamamen elimizden alınıyor. Belki de bu yüzden Steve Jobs bir konuşmasında, “Değişik tecrübeler edinin. Gezin, görün. Daha fazla tecrübe edinenler, farklı düşünme yetilerini geliştirirler” demişti. Hepsi aynı eğitimi alan ve aynı testi çözen bu nesiller nasıl bir yaratıcı düşünceye sahip olabilir? Birkaç ay önce Güney Kore’den örnek vermiştim. Bir nesli yetiştirecek olan öğretmenlerin en iyi şartlarda yetişmesi gerekiyor. Öğretmenlerin aldıkları maaş ve hizmet ettikleri yapı, onları memnun edecek bir hale getirilmeli. Üniversiteye giriş sınavlarında öğretmenlik en yüksek puanlı bölümlerden biri olmalı. Devlet, bu konuda bir politika hazırlayarak, bir komite vasıtasıyla öğretim sistemini tamamen yeniden yapılandırmalı. Bunu da politikacılar ile değil, dünyanın dört bir yanından uzmanları kullanarak organize etmeli. Aksi takdirde olduğumuz yerden daha ileri gitmemiz çok daha zor gözüküyor.

 

İYİ BİR APP YARATMAK İÇİN 4 ÖNERİ

 

Aplikasyon yazarken dikkat edilmesi gereken en önemli konu, her app’in spesifik bir kitle için yazılmış olması… Ürünün tasarımı, hissi ve kullanım özellikleri bu kitle göz önüne alınarak tasarlanır. Steve Jobs’un, “Dizayn sadece görünüş ya da dokunuş değil aynı zamanda nasıl çalıştığıdır” yorumu da bu düşünceyi destekliyor. İlk soru müşteriniz kim? Bir ürünü yaratırken çözdüğünüz sorunu ya da müşterinizin kim olduğunu bilmeden işe başlamanız mümkün değil. Müşteri kitlenizi genişlettikçe ürününüzün başarılı olma ihtimalini de azaltıyor olabilirsiniz. Örneğin; herkes iyi bir kamera aplikasyonu ile güzel fotoğraflar çekmek ister ve Instagram böyle bir ihtiyaçtan doğdu. İkinci önemli konu ise müşteri segmentini belirledikten sonra onları anlamaya çalışmak. Bu kitlenin alışkanlıklarını ve sorunla karşılaştıklarındaki davranış biçimlerini incelemelisiniz. Üçüncü aşama ise duyguları yönlendirmek. Müşteri segmentinizi belirledikten sonra ürününüzün görünüş ve yarattığı duygu ile müşterinizin duygularına hitap edebilirsiniz. Örneğin; Canvsyl aplikasyonu… Bu aplikasyonun tasarım renkleri hem görünüm hem de duygu olarak hemen çocuklu aileler ile bağlantı kurup onlarla duygu bağı kuruyor. Son olarak kullanım kolaylığına öncelik vermek gerekiyor.

DİĞER YAZILARI