USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%
Acar  Baltaş

YAZARLAR

3.07.2018 17:08:00

Türkiye'de Futbolun Geleceği

Türkiye'de futbolun bu kadar sevilmesine rağmen gerilemesinin objektif göstergelerinden ilki dünya sıralamasındaki yeri... İkincisi ise Türkiye birinci liginde oynayan yabancı sayısı... Bu yılın şampiyonu Galatasaray'ın 11 yabancı ile çıktığı maçlar bulunuyor.

Prof. Dr. Acar Baltaş / [email protected] / twitter: @acarbaltas

Türkiye’de futbol uzun yıllardır geniş kitleler tarafından birinci derecede ilgi konusudur. Futbol hem Türkiye’de hem de dünyada büyük çoğunlukla arka sokaktan gelen çocukların egemenliğinde… Türkiye’de futbolun bu kadar sevilmesine rağmen gerilemesinin objektif göstergelerinden ilki dünya sıralamasındaki yeri… İkincisi ise Türkiye birinci liginde oynayan yabancı sayısı… Bu yılın şampiyonu Galatasaray’ın 11 yabancı ile çıktığı maçlar bulunuyor. Ayrıca birinci ligde Türk statüsünde oynayan oyuncuların yarısından çoğunun Avrupa’da yaşayan Türklerin üçüncü kuşak çocukları olduğu gerçeğini de göz ardı etmemek gerekir.

KÖK NEDEN, BİLİMDEN UZAK DURMAK

Bu sonucu doğuran çok sayıda neden vardır. Ancak bunların hepsinin kök nedeni ‘bilimden uzak’ durmaktır. Bu uzaklığın da iki nedeni vardır. Birincisi konuyla ilgilenenlerin bilime yabancı olmaları ve dolayısıyla yabancı olanı düşman sayma anlayışı... İkincisi de buna bağlı olarak her sorunun hızlı, kolay ve ucuz çözümünün olduğu inancıdır. Oysa gerçekte bu çözüm, daha sonra ortaya çıkacak daha büyük bir sorunun kök nedenini oluşturur. Yatırımın en yüksek geri dönüşünün olduğu alan, altyapıdan futbolcu yetiştirmektir. Altyapıdan futbolcu yetiştirmek için bilimsel yöntemleri anlayacak ve kullanacak hocalara imkan ve beş yıl zaman vermek gerekir. Basit gibi gözüken bu çözüm, kendi içinde çok sayıda imkansızlık içerir. Bunlar arasında ilk akla gelenler bilimsel yöntemi anlayacak yönetici, uygulayacak hoca, beş yıl bekleyecek sabır ve bütün bu yapının finansmanıdır.

TÜRKİYE’NİN FUTBOLDA YAŞADIĞI ZORLUKLARIN BAŞINDA YÖNETİCİLER VE HOCALAR GELİYOR

Türkiye’de sayısı bir elin parmağını geçmeyecek kulüp dışındaki tüm kulüpler fiilen iflas etmiş durumdadır ve yoğun bakımdaki hastanın suni solunumla yaşatılması gibi hayatta tutulmaktadır. Kulüplerin mali sorunlarını çözmek için devlet, belediye ve kamu kurumlarının açık veya örtük olarak bütçelerinden aktarılan kaynaklar sorunu çözmemekte, tam tersine bu kaynaklar yolsuzluğun ve hesapsız harcamaların artmasına neden olmaktadır. Türkiye’nin futbolda yaşadığı zorlukların başında yöneticiler ve hocalar gelmektedir. (Bu konuda geniş bilgi http://www.acarbaltas.com/turkiyede-futbol-neden-ilerleyemez/). Ayrıca yazılı ve görsel medyanın ve hakemlerin payı, ayrı yazıların konusudur. Bu yazı, yaşadığım ve gözlemlerimden kalkarak nispeten gözden uzak olan menajerlerle ilgilidir.

Futboldaki Kambur

Futbol dünyasındaki yolsuzluk ve usulsüzlüklerin sıfır noktası, menajerler ve bunların kulüplerin içindeki ve dışındaki iş birlikçileridir. Oyuncuları temsil karşılığında makul bir ücret alması gereken ve gazetelerde boy gösteren birkaç tanesi hariç kimsenin tanımadığı bu Türk ve yabancı menajerler kimdir ve nasıl insanlardır? TFF’nin menajerlik talimatının 4’üncü maddesi, bu işlevi yerine getirecek olan kişiyi şöyle tanımlamaktadır: “Lisans başvurusunda bulunan bir menajerin mesleki, sosyal ve ahlaki yönden iyi anılması ve ‘kusursuz bir itibara’ sahip olması gerekir.” Atilla Türker’in 31 Mayıs 2018’de Habertürk’teki yazısındaki bilgilere göre kusursuz itibara sahip lisanslı menajer olmaya; defalarca cezaevine girmek, şike ve dolandırıcılıktan yargılanmak, uluslararası bahis skandalından dolayı tutuklanmak, FİFA tarafından menajerlik lisansı iptal edilmiş olmak, menajerlik sınav sorularını çalmak engel olmamaktadır (Türkiye Spor Yazarları Derneği’nin, 2017 yılının en iyi köşe yazısı ödülünü alan yazının bütünü için http://www.haberturk.com/’yazarlar/atilla-turker/1993009-kusursuz-itibar-sahibi-menajerler)

Gerçekler/Veriler

Bir büyük kulübün menajerlere birikmiş 10 yıllık borcu, 18 milyon Euro’dur. Bir büyük kulüpte bir menajerin oyuncusunun beş yıllık anlaşması karşılığında aldığı ücret 1. 920 000 Euro’dur. Bu ücretin yarısı peşin, kalan yarısı da izleyen dört ay içinde ödenmiştir. Bir başka büyük kulübün bir yıl içinde transfer ettiği oyuncular için menajerlere ödemesi gereken tutar10 milyon Euro’dur. Bir büyük kulüpte sıradan sayılabilecek bir oyuncu için, yıllar sürecek anlaşması için eski kulübüne ödenmesi gereken yıllık bonusların toplamı 2 milyon Euro’yu geçmektedir. Menajerlerin anlaşmalara koydurdukları maddeler arasında oyuncunun ülkesine gidiş-dönüşü, ailesiyle birlikte çok sayıda business class uçak bileti, evinin kirası, imaj hakkı, maç başı ücreti, takımın aldığı puan başına prim, takımın dereceye girmesi durumunda ayrıca prim, oynadığı her on maçı için ayrı prim, takımın topladığı her 25 puan için ayrı prim… Ayrıca bütün ödemeler yabancı para cinsindendir ve bu ödemelerden doğan yasal vergi yükünün kulüpler tarafından karşılanacağı önemle belirtilir.

BİLANÇOLAR, BORCUN BORÇLA KAPATILDIĞINI GÖSTERİYOR

Trabzon’un açıkladığına göre oyuncuları Kucka’ya 5 milyon bonservis, kendisine 2 250 milyon yıllık ücret ve ayrıca her yıl 1.500 Euro imaj ücreti ödenmektedir. Sosa’ya 4.750 milyon bonservis, kendisine yıllık 3 200 milyon ve 2 milyon Euro imza parası verilmiştir.

Hiçbir aklı başında insanın kendi adına kabul etmeyeceği bu koşullar, bütünüyle kulüplerin aleyhine oyuncu, menajer ve onunla kulüp içinde iş birliği yapanların çıkarınadır. Sonuç olarak bu anlaşmalar kulüpleri iflasa sürüklemektedir ve kulüplerin mali yapılarını düzeltmek ve onları düze çıkartmak için yapılan kaynak aktarımları, yolsuzluğun ve borç yükünün büyümesi sonucunu doğurmaktadır. İddialı bir değişim programı ile başkanlığa aday olan Ali Koç, kulübün ekonomisini düzeltmenin altı yıl gerektirdiğini söylemiştir. Fenerbahçe’nin en son kongrede açıklanan bir yıllık geliri 148, gideri 397 milyon TL’dir.  Borsaya açık üç İstanbul kulübü 1.06.2017-30.11.2017 tarihleri arasında; 3.902 milyon (Beşiktaş), 116.632 milyon (Galatasaray), 95.052 milyon (Fenerbahçe) zarar beyan etmiştir. Beşiktaş’ın finansman gideri 87.500 milyon, Galatasaray’ın 61.690 milyon, Fenerbahçe’nin 82.176 milyon TL’dir. Böylece üç kulübün zararının 215.586 milyon TL olduğu görülmektedir.

Bu bilançolar, borcun borçla kapatıldığını göstermektedir ve sürdürülemez bir durumdur. Ancak kongre üyeleri ve taraftar başka bir dünyada yaşamakta, başkan ve yöneticilerden kulüplerinin dev transferler yapmalarını, ‘uçaklar indirip kaldırmalarını’ ve sadece futbolda değil, diğer dallarda da şampiyonluğa oynayan takımlar talep etmektedir.

Öneriler

Türkiye’de futbolun gelişme sağlaması için seçeneklerden bazıları şunlardır:

  • Yöneticileri kendi dönemlerinde yaptıkları harcamalardan sorumlu tutmak.
  • Kulüpleri şirketleştirmek ve sahipleri tarafından yönetilmelerini sağlamak.
  • 1930’larda yapıldığı gibi gençleri yurt dışındaki üst düzey spor bilimleri fakültelerine göndermek ve döndüklerinde akademisyen olarak çalışma imkanı vermek.
  • Yurt dışından birkaç yıllık anlaşmalarla getirilen akademisyenlerin spor bilimleri fakültelerinde ders vermelerini sağlamak.
  • Altyapı hocalarının lisanslarını yenilemek için her üç yılda bir, sonunda ciddi bir sınavla biten, iki haftalık teknik ve pedagojik güncelleme eğitimi almalarını zorunlu kılmak.
  • Bu etkinliklerin bütçesinin bir bölümünün TFF bütçesinden karşılamak.
  • Belediyelerin ve yerel yönetimlerin, birinci ligde oynayacak bir takımı finanse etmek yerine spor alanları yapmaları ve sporun bilimsel esaslara dayanarak geniş kitlelere yayılmasına yardımcı olmaları konusunda teşvik etmek.
  • Tüm kulüpleri altyapılarında tüm yetkiyi eski futbolcularına vermekten vazgeçirmek ve spor biliminin sunduklarını anlayacak ve bundan yararlanacak personelle çalışmalarını özendirmek.
  • Altyapı, gençlerin sadece teknik becerilerini geliştirmelerine imkan sağlayan bir yer olmayıp aynı zamanda gençleri zihinsel ve karakter gelişimi açısından geliştirecek bir yerdir. Bu nedenle Barselona’nın ‘La Mesia’sını örnek alacak uygulamaları başlatmak. Altınordu benzeri uygulamaları desteklemek. (Bu konuda daha fazla bilgi için http://www.acarbaltas.com/barselonanin-basarisindan-alinacak-dersler/).

Sonuç

Türkiye halkının ve gençlerinin futbola ilgisini dünya sıralamasındaki rekabete yansıtması ve uluslararası turnuvalarda düzenli olarak yer alması için atılacak ilk ve önemli adım, altyapıdan oyuncu yetiştirmektir. Bu sağlandığı takdirde mali yapının düzelmesi daha kolay gerçekleşecek ve kulüpler sağlıklı mali yapıları nedeniyle devlete, belediyelere, kamu kurumlarına yük olmaktan kurtulacaktır.

DİĞER YAZILARI