USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%

Kadın

09 Mart 2022 16:02

8 Mart: Kadınların doğuştan gelen haklarını kullanma mücadelesi

Doğuştan erkeklerle aynı haklara sahip olsa da, kadınlar için bunlar çeşitli mesafelerde bulunan ve elde edilmesi için mücadele gerektiren konular. Kadınların cinsiyetlerinden dolayı uğradığı ayrımcılıklardan kurtularak erkeklerle adil koşullara sahip olması için asırlık zaman dilimlerine ihtiyaç var

8 Mart: Kadınların doğuştan gelen haklarını kullanma mücadelesi

Dünya Emekçi Kadınlar Günü her yıl 8 Mart'ta kutlanan ve Birleşmiş Milletler (BM) tarafından tanımlanmış uluslararası bir gün. İnsan hakları temelinde kadınların siyasi ve sosyal bilincinin geliştirilmesine; ekonomik, siyasi ve sosyal başarılarının kutlanmasına ayrılan bugünle ilgili yaygın algıda 'emek' kısmının çoğunlukla geri planda kaldığını görmek mümkün.

TARİHSEL SÜREÇ

ABD'de, 8 Mart 1857'de dokuma işçilerinin daha iyi çalışma koşulları istemiyle başlattıkları grev sırasında çıkan yangında 129 kadın işçi can verdi. Bu olayın ardından ilk kez 54 yıl sonra ölen kadın işçilerin anısına 8 Mart, Dünya Kadınlar Günü olarak anıldı. 1921'de Üçüncü Uluslararası Kadınlar Konferansı'nda anma gününün adı 'Dünya Emekçi Kadınlar Günü' olarak değiştirildi. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı yıllarında, Kadınlar Günü kutlamalarına ve anmalarına getirilen kısıtlamaların ardından 1960'ların sonunda kadınlar 8 Mart'ı yeniden anma imkanı buldu. BM Genel Kurulu, 16 Aralık 1977'de, 8 Mart'ın 'Dünya Kadınlar Günü' olarak anılmasını kabul etti. BM tarafından yazılan günün tarihçesinde, ölen işçilerin anısına atıf ise yer almadı. Türkiye'de ilk kez 1921'de yapılan 8 Mart anma ve kutlamaları 1975'ten sonra kitlesel bir nitelik kazandı. 12 Eylül Darbesi ile ara verilen kutlamalar 1984'ten bu yana sürüyor.

Bu kısa özetin ana temasında da görüleceği gibi tarih boyunca eş zamanlı olarak var olsalar da, bu durum, kadınların toplumsal, siyasal ve ekonomik yaşamda erkeklerle eşit ve adil koşullara sahip olmasına bir türlü yetmedi. Gelişimin en hızlı şekilde yaşandığı günümüzde de bu etkileri görmek mümkün. İnsanların en üst seviyede demokratik haklara sahip olduğu ülkelerde ve küresel düzeyde faaliyet gösteren şirketlerde bile kadınların istihdamda ve yönetici rollerde etkin olmasında negatif ayrımcılığa uğradığı görülüyor. Bu durumu düzeltmek adına ortaya atılan fikir ve uygulamalar adı pozitif olsa da yine ayrımcılığa dayanırken, yönetici otoriteler ve uluslararası organizasyonlar tarafından teşvikler verilip, kotalar uygulanması, ilkeler koyulması gerekiyor. Bütün bunlara rağmen kadınların yönetim kurullarında temsil edilme oranları dünyanın gelişmiş ülkelerinde dahi yüzde 50'nin altında kalıyor. Doğuştan gelen hakları erkeklerle aynı olsa da kadınlar için bunlar çeşitli mesafelerde bulunan ve elde edilmesi için mücadele gerektiren konular. Kadınların cinsiyetlerinden dolayı uğradığı ayrımcılıklardan kurtularak erkeklerle adil koşullara sahip olması için asırlık zaman dilimlerine ihtiyaç var.

TÜRKİYE GERÇEKLERİ

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) Aralık 2021 mevsim etkisinden arındırılmış 15 yaş ve üstü temel iş gücü göstergelerinde, 33 milyon 935 olan toplam işgücünün 11 milyon 186'sını kadınlar oluşturuyor. 30 milyon 141 kişi olan toplam istihdam içinde kadınlar 9 milyon 640 kişi ile temsil ediliyor. Kadınların iş gücüne katılım oranı yüzde 34,5 seviyesindeyken, istihdam oranı ise yüzde 29,7. Türkiye'de kadınların yönetim kurullarında temsil oranı 2020 rakamlarına göre yüzde 17 seviyesinde. Koşullar değişmezse, Türkiye'de 2031'de yüzde 25; 2035'te ise yüzde 30 yönetim kurulunda kadın temsil oranı olabilecek. Türkiye ve dünyanın diğer ülkeleri açısından ekonomilerin giderek artan zorlukları karşısında toplumdaki herkesin temsilinin sağlanması, adalet ve eşitlik olgusunun tüm toplum kesimlerine yerleştirilmesi için ihtiyaç duyulan asırlık süreleri beklemeden harekete geçmek gerekiyor.

EN ÇOK OKUNANLAR