USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%

Digital Trend

05 Haziran 2018 10:22

“Dijital ekonomi için inovasyon ekosistemini geliştirmeliyiz”

Dijital dönüşüm dijital ekonominin temellerini oluşturuyor. Hızlı dönüşebilmek için ise geleneksel yapıların inovatif bir kültür yapısıyla yönetilmesi, yani geleneksel yönetim anlayışının yıkılıp şirketin yapısına uygun yepyeni bir dijital inovasyon kültürünün benimsenmesi gerekiyor. Şirketler bunu nasıl yapacak? İnovasyon şirket içinden mi gelecek yoksa start-up olarak adlandırılan girişimci ekosisteminden mi?

“Dijital ekonomi için inovasyon ekosistemini geliştirmeliyiz”

Executive Exchange etkinliğinde düzenlenen CIO panelinde sektörlerdeki dijital dönüşüm yolculuğu, bu yolculukta kazanılan deneyimler ve sonuçlar, geleceği daha iyi kucaklamak için yapılması gerekenler ve inovasyonun önemi tartışıldı. Türkiye İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Hakan Aran’ın yönettiği panele Arçelik Dijital Dönüşüm Lideri Ahmet Hasanbeşeoğlu, Yıldız Holding Bilgi Sistemleri Genel Müdür Yardımcısı Murat Özkan, Akbank Teknoloji ve Operasyondan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı İlker Altıntaş ve Eczacıbaşı Holding Bilgi ve İletişim Sistemleri Grup Başkanı Levent Kızıltan katıldı. Panelde yöneltilen sorular ve panelistlerin verdiği yanıtlar şöyle: 

> Sektörünüzde ve şirketinizde dijital dönüşüm ile ilgili hangi gelişmeler yaşanıyor? 

Ahmet Hasanbeşeoğlu: Arçelik olarak faaliyet gösterdiğimiz dayanıklı tüketim, beyaz eşya alanında henüz dijital dönüşüm anlamında büyük hikayeler yok. Akıllı buzdolabını çok konuşuyoruz ancak şu anda alan yok. Ancak beklentimiz, ev sektöründe akıllı uygulamalar ve akıllı ürünler çok hızlı talep görmeye başlayacak. Sektörümüzde farkı nerde yaratacağız diye baktığımızda 3-4 yıl içerisinde evle ilgili aletlerin satışı ve servisinden para kazanmak yerine ev içindeki bir ailenin her türlü ihtiyacını karşılayan –buna wellness/iyi yaşam, sağlıklı yaşam akımı diyebiliriz- bir servis şirketine dönüşmek olarak rotamızı belirledik. Bundan yola çıkarak iş modellerimizi nasıl değiştirebiliriz noktasında ev kullanıcılarından elde ettiğimiz verileri dikkate alarak onların ihtiyaçlarını belirlemek ve buna göre dönüşmek hedefindeyiz. Kısacası Arçelik insanların kullanım alışkanlıklarını öğrenerek veriye dayalı, evde hissedeceğimiz bir dijital dönüşüm hikayesi yaratacak.

İlker Altıntaş: Finans dijitalleşmede ilk yola çıkan sektörlerin başında geliyor. 90’ların sonuyla birlikte başlayan dijital kanallar bugün bankacılığın ana kanalları haline geldi. Öncesinde verimlilik odaklı daha sonra da müşteri deneyimi açısından bütün süreçler elden geçirilmeye başlandı. Müşteri deneyimi açısından sürecin uçtan uca dijital kurgulanması önemli bir başarı faktörü. Öte yandan gittikçe artan veri gündemimize girmeye başladı. Bu veriyi işleyerek müşteri deneyiminde fark yaratmak bankalar için şart oldu. Bugün baktığımızda finans sektörünün yeni oyuncuları arasında Google, Amazon gibi dijital şirketler de yer alıyor. Ayrıca müşteri deneyimini farklılaştırdıklarını gördüğümüz fintech şirketleri doğmaya başladı. Burada bankalar, hem global şirketler hem de fintechlerle iş birliği yaparak veriyi daha çok kullanma gayreti içinde. Artık dijital kanallar servis kanalından daha çok satış kanalı oldu. Marka olarak yaşatmak istediğiniz deneyime uygun olarak, dijital kanalların ve şubelerin rolü ve yapısı bütünsel olarak yeniden tasarlanıyor. Müşteri ve çalışan beklentilerinin tetiklediği bu dönüşümde analitik altyapılar, yapay zeka, ileri analitik uygulamalarıyla iş yapan bankalar öne çıkacak. Biz de Akbank olarak sene başında Galata şubemizde bu dönüşümün ilk başarılı ve öncü örneğini sektörümüze ve müşterilerimize sunduk. 

Levent Kızıltan: Banyo ürünleri ve seramik, tüketim ürünleri ve sağlık (ilaç) ürünleri konularında faaliyet gösteren Eczacıbaşı Holding olarak dijital dönüşümde dijital kültür dönüşümüne büyük önem vermek zorunda olduğumuzu hissediyoruz. Şirketlerde temel yönetim zihniyetini arzu edilen yönde değiştirmeden herhangi bir dönüşümü başlatmak mümkün değil. Bunun için de öncelikle geleceği arayan ve gelecekle ilgili tehlikeli faktörün bilincinde olan bir yönetici kitlesine sahip olmak çok önemli. Yönetimden tüm birimlere ve uçlara kadar bir yapılanma modeliyle dijital dönüşüm için iş modeli değişikliği, altyapı değişikliği, organizasyonel değişiklik vb. taraflarında neler yapılması gerektiği ortaya konulmalı ki dijital dönüşüm bir sürecin adı olarak kalmasın. İşyerlerinin geneline baktığımızda teknoloji liderleri ve ekipleri yönetimin ve iş birimlerinin istediği teknoloji inovasyonunu yapar. Yanı sıra sistemlerin, networkün ve cihazların kesintisiz çalıştığı, gerekli bilgilerin hızlıca erişilebildiği bir dijital mükemmellik sağlar. Yapay zeka, makine öğrenmesi, ileri analitik gibi yeni sistemlerin platformlarını da devreye alır. Ancak öncelikle bunları kullanacak ve bunlardan iş değeri yaratacak insan kaynağını nasıl temin edeceğiz? Bu noktada yeni kurulmuş ve az kişinin çalıştığı dijital şirketler daha çevik hareket edebiliyor. Oysa büyük ve geleneksel şirketlerin dönüşümü kolay olmuyor. Tüm yeniliklerin ve risklerin hepsinin farkında olan bir kültürel değişim gerekiyor. Biz dönüşüm tarafında danışmanlık şirketleriyle çalışıyoruz ve proje geliştirmede Agile metodunu  seçtik. Farklı disiplinlerdeki farklı yetenekleri olan kişileri, ortak bir noktada belli bir disiplinde hızlı sonuç alacak şekilde konumlayarak dijital dönüşümden fayda sağlamaya çalışıyoruz.

> Dijital dönüşümü hızlandırmak için hangi teknolojileri öne çıkarıyorsunuz?

Levent Kızıltan: Verimlilik tarafında iki konu var. Birincisi, iş birimleriyle teknoloji birimlerinin iç içe geçmesi gerek. Böylece işin geleceğe yönelik pozisyonlaması yapılarak, ‘ev yaşamının içinde olan bir yaşam şirketi olmak’ vizyonu hayata geçirilebilir. İkincisi; IoT ile birlikte gelecek yenilikler diyebileceğimiz evdeki ıslak zeminlerin içine mümkün olduğu kadar yeni servislerin gelebilmesini sağlamak, buradan yola çıkarak büyük veri, analitik vb. ile daha yaşanabilir ve dengeli bir hayatı insanlara sunmak.
İlker Altıntaş: Yeni teknolojiler teknoloji olarak önem kazandığı gibi aynı zamanda getirdiği yeni iş modelleri olarak da önemli. Özellikle ileriye doğru baktığımızda blockchain oyunu değiştirme potansiyeli yüksek bir teknoloji diye düşünüyoruz. Biz sektördeki ilk blockchain temelli uygulamayı geçtiğimiz yıl devreye aldık ve Ripple ile uluslararası para transferini gerçekleştirdik. Blockchain ile farklı uygulama alanlarını değerlendirmekteyiz. Örneğin, bir tedarik zinciri diye baktığınız zaman blockchain mal, para ve doküman akışını sağlayabilecek bir teknoloji. Diğer yandan, yapay zeka uygulamaları çeşitlenip ağırlığı artacak. Yapay zekadan da büyümek ve yeni iş alanları yaratmak için yararlanacağız ve bunu tüm iş uygulamalarımız için değerlendirmeyi hedefliyoruz. Yakın zamanda da Akbank olarak, yapay zeka altyapısı kullanan bir teknolojiye sahip olan Chatbot ürünümüzü müşterilerimizin kullanımına sunduk. 

Ahmet Hasanbeşeoğlu: Arçelik’te dönüştürme projesi çerçevesinde Arçelik’in bir dijital ikizini yarattık. Süreçlerin, çalışanların ve hedeflerin ikizini oluşturduk. Hedefler tarafında; kaç tane internete bağlı cihaz satılacak, e-ticaret geliri ne kadar olacak? Sadece BT’nin değil tüm şirketin paylaştığı bir Scorecard hazırladık. Süreçler tarafında bütün projelerde arka ofisin doğru çalıştığı bir yapı oluşturduk. En zoru da insanların ikizini yaratmak. O tarafta herkese bir fonksiyonel hedef ve bir de iş hedefi verdik. İş yöneticisi, fonksiyonel yönetici dijital ekibe bağlı ve süreci nasıl hızlı, veriye dayalı, teknolojik hale getirebilirim konularına odaklanmış durumda. 

> İnovasyon ekosistemimiz ülkemizde değer yaratma konusunda belli bir olgunluğa geldi mi?

İlker Altıntaş: İnovasyon ekosistemi ülkemizde oldukça yüksek bir potansiyele sahip olmakla birlikte ne yazık ki halen beklenen kadar olgun değil. Tabii ki bankalar olarak iş süreçlerimizdeki hızı daha da artırmak için start-uplar ile çalışmayı önemsiyoruz. İnovasyon ekosistemimizin belirli bir olgunluk seviyesine gelmesi için kültür dönüşümü çok önemli, bu dönüşüm, bu birliktelik ve ortak çalışma ile gelişecek. 

Bu nedenle ekosistem ile birlikte çalışma yeteneklerimizi geliştirmemiz, risk alabilir ve açık yapıda olmamız lazım. İnovasyon girişimlerine kısa vadede bakmanın girişim ekonomisinin önünü tıkayacağına inanıyoruz. 

Ahmet Hasanbeşeoğlu: Türkiye’deki start-upların ekosistemi çok zayıf. Çünkü bir para kaynağı yok. Arçelik gibi global şirketlerin rekabetçi olmak için dünyadaki start-uplara bakması gerekiyor. Bunu genelde danışmanlık hizmeti alarak yapıyorlar. Büyük bir şirket kendine birkaç dönüşüm konusu seçiyor ve bu konuda çalışacak start-uplar bulunuyor. Demo çalışmalarının ardından start-upları teker teker eliyorlar. İki ay boyunca elemeyi kazananlarla birlikte ortak bir çalışma yapılıyor. Olumlu sonuç ortaya çıkarsa şirketler bunlara yatırım yapıyor. Sonrasında ise bu çözüm büyütülüp genişletiliyor. 

Levent Kızıltan: Start-up’larla ilgili umutsuz olmamak gerektiğini düşünüyorum. Bununla birlikte bir ekosistem inşa etmeden de inovasyon yapılabileceğine inanmıyorum. İnovasyon kurum içinde mi dışında mı olur diye baktığımızda, konuyla ilgili şunu söyleyebilirim: Geleceği kucaklayacaksak bu ancak start-up’larla birlikte çalışarak olacaktır. Türkiye’de 60 tane teknopark var. Teknoloji geliştirme bölgeleri ve teknoparklar endüstrilerin dönüşümü için ciddi bir fırsat oluşturuyor. Şirketler sadece bu yapılardan yararlanmakla kalmamalı aynı zamanda bu yapıların içinde de faaliyet göstermeli diye düşünüyorum.

EN ÇOK OKUNANLAR