USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%

Digital Trend

03 Nisan 2018 12:01

Teknolojiyi mutluluğumuz için kullanmak elimizde

Dijital sinir ağları hayatımızın her noktasını kuşatmış durumda ve biz ne teknolojiyle ne de teknoloji olmadan yaşayabiliyoruz. Teknolojiyle her zaman barışık ve mutlu olmak için neler yapmalıyız?

Teknolojiyi mutluluğumuz için kullanmak elimizde

Selda Koydemir bir mutluluk sanatçısı. İnsanın iyi, olumlu ve pozitif bir yaşam çizgisine sahip olması konusunda çeşitli araştırma, bilimsel çalışma ve uygulamalar yapıyor. Araştırmaları daha çok mutluluk, psikolojik sağlık ve iyi oluş üstüne yoğunlaşıyor. Türkiye’de ve yurt dışında çeşitli kurumlarda bu ve benzeri konularda eğitimler düzenleyen Selda Koydemir, 2009 yılında kurduğu Ajans Psikoloji isimli psikoloji portalının baş editörlüğünü yapıyor. Ayrıca kendisi 2016 yılında 7’nci baskısı yapılan, Türkiye Bilimler Akademisi yayın ödülü alan Grupla Psikolojik Danışma isimli kitabın editör ve yazarlarından... Boğaziçi Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık programından lisans, ODTÜ Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Programı’ndan doktora derecelerine, Almanya Bamberg Üniversitesi’nden onursal profesörlük unvanına sahip olan Selda Koydemir, çalışmalarını Londra’da Research Maze bünyesinde hem bilimsel araştırmalar yaparak hem de kurumsal eğitimler tasarlayıp düzenleyerek sürdürüyor. Aynı zamanda We Know Users isimli oluşum çerçevesinde kullanıcı araştırması hizmetleri veriyor, Humanayz isimli tasarım ve araştırma şirketine bağlı araştırmaların yöneticiliğini yapıyor ve Bamberg Üniversitesi Psikoloji Bölümü Kişilik Psikolojisi Birimi bünyesindeki araştırma projelerine destek sağlıyor. Koydemir ile teknolojinin yaşamımızın merkezinde olduğu bu dijital çağda nasıl dengeli ve mutlu yaşamamız gerektiğini konuştuk.

> Dijitalleşme ve teknoloji çağı insanlığın ruh ve duygu dünyasını nasıl değiştirdi ve değiştirmeye devam edecek?

Teknolojinin psikolojik yaşamımızı nasıl etkilediğine dair kesin konuşmak için şu an çok yeterli bilimsel veri yok. Hatta birbiriyle çelişen çok fazla sonuç var. Ancak elbette hem olumlu hem olumsuz etkileri olduğunu biliyoruz. Teknoloji yaşamımıza inanılmaz rahatlıklar katıyor. Bizden uzakta yaşayan kişilerle anında bağlantı kurabiliyor, sosyalleşiyor, bankaya gitmeden işlerin hemen hepsini yapabiliyor, ucu bucağı olmayan bilgiye ulaşabiliyor, alışveriş yapıyor, çeşitli uygulamalarla kendimizi duygusal açıdan geliştirebiliyor, fiziksel sağlığımızı korumak için hazırlanan programlardan yararlanabiliyoruz. Tüm bunlar bizde olumlu duygular uyandıran, stresle başa çıkmamıza yardımcı olan, yaşamımızı kolaylaştıran sonuçları beraberinde getiriyor. Şu an dünyanın pek çok yerinde araştırmacılar ve uzmanlar psikolojik sağlığı geliştirmek üzere teknolojiden yararlanıyor ve yeni programlar geliştiriyorlar. Bu, gerçekten etkileyici. Çeşitli mobil uygulamalar, web siteleri, giyilebilir teknolojiler sayesinde stres, kaygı, yalnızlık ve depresyonla başa çıkma, duygu düzenleme becerileri kazanma, rahatlama teknikleri öğrenmek mümkün. Bunlar hem her yerden, anında ulaşabilme özelliği ile hem de ya ücretsiz ya da düşük ücretli olması nedeniyle dünyanın pek çok köşesinde çok fazla insana yardım ulaştırabiliyor. Bunlar önümüzdeki yıllarda daha da gelişecek ve daha fazla kişiye ulaşacak. 

> Teknolojinin olumsuz etkileri de var mı?

Bununla birlikte teknolojinin olumsuz etkileri de yok değil elbette. Ancak bu olumsuz sonuçlar, genelde teknolojinin sağlıksız ve bilinçsiz kullanılması ile ortaya çıkıyor. Örneğin, şayet teknolojiyi yaşamımızın bir parçası değil de, yaşamımızın tamamı haline getirirsek, gerçek dünyada yaşadığımız zorluklarla mücadele etmek yerine sürekli olarak teknolojiye dönüp yaşamdan kaçmaya çalışırsak, boş zamanlarımızın çoğunu sanal dünyada geçirirsek, duygusal yaşamımızın kötü etkilenmesi kaçınılmaz. Teknoloji, özellikle çocuklar ve gençler için sanal zorbalık, yani başkalarından (özellikle akranlarından) aşağılanma, küçük düşürülme, alay edilme gibi davranışlara çok fazla zemin hazırlayabiliyor. Onun dışında çalışan yetişkinler için çeşitli örnekler verebiliriz. Mesai saatleri dışında dahi ulaşılabilir olduğumuz için yöneticilerimizden bazı iş istekleri gelebiliyor. İş olmasa bile iş yerine ait sohbet platformlarında konuşulanları sürekli izliyor olmak, e-postalarımızı sürekli kontrol etmek, stres düzeyimizi artırabilir ve bizi çok fazla yorabilir. Bu gibi durumlarda iş yaşamı ile özel yaşamı birbirinden ayırmakta zorlanabiliriz. Ayrıca bazı ebeveynlerin teknolojiyle çok fazla zaman geçirdiği için çocuklarıyla gitgide daha az vakit geçirdiğini görüyoruz. Aile ortamında sohbet ve deneyimlerin paylaşılması yerine herkesin aynı anda bir teknolojik araçla etkileşim içinde olması, aile bağları adına çok da olumlu olmasa gerek. 

> Teknolojiye bağlı olmayı nasıl yorumluyorsunuz?

Teknolojiye fazla bağlı olmak, başka aktivitelere konsantre olmamızı engelleyebiliyor. Yemek yerken telefonda oyun oynamak, biriyle konuşmak veya bir şey seyretmek, çok sıklıkla yaptığımız şeyler. Ancak bu durumda o anda yaptığımız şeyin keyfine varamıyor ve bir şeyleri kaçırıyoruz. Yaşadığımız deneyimleri tam anlamıyla yaşamamızı engelliyoruz. Araştırmalara göre bir aktiviteyle uğraşırken başka bir şeyler düşünmek veya yapmak olumsuz duyguları beraberinde getiriyor. 

Teknoloji geliştikçe, duygusal yaşamımızda hem olumlu hem olumsuz etkiler bırakmaya devam edecek. Yaşamımızı zorlaştırıp bize zarar verebilir ya da yaşamımızı zenginleştirip bize ilham ve merak aşılayabilir. Hangisinin olacağı bir bakıma bizim elimizde. Bir teknolojik aracı kullanırken neler hissettiğimizi, onun duygusal yaşamımızı nasıl etkilediğini izlememiz lazım. Eğer bir araç sizi mutsuz ediyor, öfkeli veya kaygılı yapıyorsa, onun kullanımı ile ilgili bazı şeylere dikkat etmeniz gerekebilir. Bu, tamamen farkındalık ve etkin olarak becerilerinizi kullanma işi aslında. Gün içinde bir teknolojik araçla kaç saat etkileşimde olduğumuzu izlemek, duygu durumumuza göre gerekirse bu süreyi azaltmak gerek. Çocuklar ve gençler için de benzer şey söz konusu. Bazı araştırmalar sosyal medyada çok fazla zaman geçiren gençlerin daha az zaman geçirenlere oranla stres ve mutsuzluk seviyelerinin yüksek olduğunu gösteriyor. Ama bu çalışmalar maalesef bize neden-sonuç ilişkisi vermiyor. Yani belki de stresli ve mutsuz olan gençler sosyal medyada daha fazla zaman geçiriyor. Hangisinin neden hangisinin sonuç olduğunu anlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç var. 

> Gençlerin sosyal medya kullanımı hakkındaki düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Geçtiğimiz günlerde Londra’da İngiliz Psikoloji Derneği’nin düzenlediği bir etkinliğe katıldım. Etkinlik, teknolojinin çocukların ve gençlerin ruh sağlığını nasıl etkilediği üstüneydi. Son zamanlarda yapılmış çalışmalar ve sonuçları paylaşıldı, neler yapılması gerektiği üstünde duruldu. Orada da söylenen şey, henüz bilimsel çalışmalar kesin bir şey söyleyemese de teknolojinin çocukları ve gençleri hem olumlu hem olumsuz etkileyebildiği yönündeydi. Olası riskleri bilmek ve ona göre önlem almak gerektiği üstünde duruldu. Konuşulan en kritik önlemler, çocukların ve gençlerin psikolojik açıdan sağlam olmalarına yardım edebilecek, sosyal medyadaki zorbalık davranışları ile baş etmelerine yardımcı olacak beceriler kazanmaları, ebeveynlerin çocukların özellikle sosyal medya aktivitelerini onlarla konuşmaları ve paylaşmaları ve son olarak teknoloji ile yapılan aktivitelerle teknoloji içermeyen aktiviteleri dengelemeye çalışmaları. Teknoloji son zamanlarda çok ciddi değişimler gösterdiği için ayak uydurmakta biraz zorlanıyoruz. Ancak yaşam her çağda değişim gösterdi. Toplumlar sürekli yeniliklere maruz kaldı. Belki daha yavaş ve daha farklı şekilde ama değişim hep gündemdeydi. Değişimler hep olacak; önemli olan bunu kabul etmemiz, kendimiz ve başkaları için olumlu etki yaratacak şekilde kullanabilmeyi öğrenmemiz. Bir de gündemde yapay zeka var. Onun etkilerine dair henüz çok bir şey bilmiyoruz. Önümüzdeki yıllarda bu konuda araştırmalar çoğalacaktır.  

> Makineler, akıllı teknolojiler ve bağlantılı yaşadığımız bu çağda insanın yabancılaşması ve yalnızlaşması söz konusu. Yeni dünyaya nasıl uyum sağlayacak ve mutlu olacağız?

Aslında yapılan bilimsel çalışmalar teknolojinin bizi yalnızlaştırdığını veya yabancılaştırdığını söylemiyor. Hatta pek çok araştırma, teknolojinin yalnızlıkla baş etmeye ve sosyal bağlar kurarak izolasyonu engellemeye yardımcı olduğuna dair veriler sunuyor. Ancak elbette bu, yine teknolojinin nasıl kullanıldığı ile ilgili. Örneğin sosyal medyayı sürekli başkalarının ne yaptığını takip etmek, kendimizi onlarla karşılaştırmak ve yapılan paylaşımlara amaçsızca, saatlerce bakmak, kendimizi sürekli birileriyle yarış halinde görmek için kullanıyorsak, yalnızlık duygusu tetiklenebilir ve hatta depresif belirtiler görülebilir. Ancak sosyal medyayı başkalarıyla olan zayıf bağlarımızı güçlendirmek için, sosyal sermayemizi artırmak için kullanmayı seçebiliriz. Arkadaşlarımızla veya ailemizle haberleşmek, yaşadığımız deneyimleri onlarla paylaşmak, yalnızlığın aksine ilişkileri güçlendirip bize sosyal destek sağlayacağından yalnızlık duygumuzu azaltabilir. Hem, nispeten içe dönük insanlar için internet rahat sosyalleşme imkanı sağlıyor. Yaşlı bireylerle yapılan bilimsel çalışmalar da teknolojinin kullanımını öğrendikçe kendilerine sosyal bağlar kurma olanakları yarattıklarını, bu sayede de yalnızlıkla çok daha iyi baş edebildiklerini gösteriyor. Ailenizden birine fotoğraf gönderdiğinizde ondan aldığınız sıcak yanıt sizde olumlu duygular uyandırmaz mı? 

> Teknolojiyle nasıl bir ilişki içerisinde olmalıyız?

Hepimiz teknolojiyle sağlıklı bir ilişki kurabiliriz. Yalnız bunun için bazı seçimler yapmalıyız. Bir anda büyük değişiklikler yapmadan, çok hızlı gitmeden. Ne gibi seçimler bunlar? Mesela ben ayda birkaç kez hafta sonu olacak şekilde 12 saat telefon kullanmıyorum. Çok acil bir şey olabilir diye birkaç yakınıma bunu haber veriyorum. Çünkü telefonuma gitgide daha fazla bağlanmaya başladığımı görüyorum. Telefonuma bakmak artık çok fazla zamanımı almaya başladı. Biraz yavaşlamak istiyorum. Sizler de dilerseniz küçük değişikliler yapabilirsiniz. Örneğin e-postanızı gün içinde daha az kontrol etmek gibi. Bir arkadaşımızla sohbet ederken telefonumuzu görmeyeceğimiz bir yere kaldırabiliriz. Sabah kalkar kalkmaz ilk iş telefonumuzu kontrol etmemeye karar verebiliriz. Bunu teknolojiyle nasıl bir ilişkimiz olduğunu görmek için bir fırsat olarak da düşünebiliriz. Küçük adımlar büyük değişiklikleri getirme potansiyeline sahip. Ancak teknoloji kullanımını azaltmak dışında aslında daha da etkili olacak şey, onun yerine başka bir şey koymak, başka bir etkinlik, özellikle de gerçek dünyadaki ilişkileri koruyacak etkinlikler. Örneğin bir hafta boyunca Twitter’da daha az vakit geçirmeyi seçip birkaç arkadaşımla yüz yüze görüşme planı yapmak, onunla yürüyüşe çıkmak gibi. Teknolojiyi, yaşamımızı ilerletecek bir araç olarak kullanmaya gayret göstermemiz çok önemli. Yaşamımızın kendisi haline getirmeyelim. Bu, özellikle çocuklar ve gençler için önemli bir nokta. Onlar çok gelişmiş bir teknolojinin içine doğdukları için, teknolojiyi yaşamla özdeşleştirebiliyorlar. Tüm ilişkilerini oradan kurmanın normal olduğunu düşünüyorlar elbette. Onlara bu farkı anlatmak, ancak bunu yaparken onları anlamaya çalışmak da önemli. 

> Son olarak neler söylemek istersiniz?

Bu hızla gelişen modern yaşama uyum sağlamak, psikolojik sağlığımızı korumak için psikolojik esneklik ve sağlamlık becerilerimizi artırmak da önemli. Bu sayede, teknolojinin doğurduğu olası sorunlar ve risklerle baş edebiliriz. Duygusal olarak daha farkında olmayı ve duygularımızı düzenlemeyi öğrenmek; başkalarının bakış açılarını ve hislerini anlayabilmek, yani daha empatik olabilmek; başkalarına ve kendimize karşı daha kabul edici, daha şefkatli olmak, geliştirmemizin önemli olduğu bazı beceriler arasında. Buna önce kendimizden başlayalım, daha sonra çocuklarımıza ve etrafımıza yayalım. 

EN ÇOK OKUNANLAR