USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%

Dergi

06 Ekim 2020 15:41

Ruhsar Pekcan: Tekstil ve hazır giyimde stratejimiz, katma değerli üretim ve ihracat

T.C. Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, tekstil ve hazır giyim sektöründe esas rekabet ettiğimiz grubun, yüksek katma değerli, kaliteli, modaya uygun ürünler üreten ülkeler olduğunu söylüyor. Bu noktada en önemli rekabet avantajımızın, kaliteli ve geniş ürün yelpazesi, esnek ve hızlı üretim, hızlı teslimat, hedef pazarlara olan yakınlık, çevreye ve insana duyarlı üretim, sektördeki yetişmiş insan gücü ve bilgi birikimi ile eğitilebilir genç ve dinamik nüfus yapımız olduğunun altını çizen Bakan Pekca

Ruhsar Pekcan: Tekstil ve hazır giyimde stratejimiz, katma değerli üretim ve ihracat

Mustafa Gündoğdu / [email protected]

Türkiye’nin lokomotif sektörlerinden biri olan hazır giyim-tekstil sektörü, son 40 yılda nasıl bir ivme kat etti? Hangi açılardan önemli bir konuma sahibiz?

Tekstil ve hazır giyim sektörü, 1980 yılında uygulamaya konulan ihracata dayalı kalkınma politikası ile hızla büyümeye başladı ve bu tarihten itibaren sektöre yapılan yatırımlar arttı. Tekstil ve hazır giyim sektörü birlikte değerlendirildiğinde, gayri safi yurt içi hasıla, imalat sanayii ve sanayi üretimindeki pay, ihracat, ekonomiye sağladığı net döviz girdisi, istihdam, yatırım gibi makro-ekonomik büyüklükler açısından Türkiye’nin önemli sektörlerinden biri. Bugün Türk tekstil ve hazır giyim sektörü, büyük oranda ihracat odaklı bir sektör. Ülkemize ihracat kültürünün yerleşmesinde ve birçok ilimizin sanayileşmesindeki payı önemli olan tekstil ve hazır giyim sektörümüzde mevcut kapasite, yurt içi talepten oldukça fazla durumda. 

2020 Eylül ayında hazır giyim ihracatımız yüzde 15 artışla 1 milyar 607 milyon dolara çıkarken, tekstil ihracatımız yüzde 12,8 yükselişle 1 milyar 157 milyon dolar oldu. Bu da, içinde bulunduğumuz pandemi şartlarında oldukça önemli ve kayda değer bir seviye. 

Özellikle Koronavirüs pandemisinin ardından Çin’in hazır giyim üretimi, tedariki ve lojistiğinde yaşadığı gerilemenin, Türkiye’nin hem üretim gücü hem de jeopolitik konumu nedeniyle küresel olarak üretim hacminde ve ihracatında ne gibi farklı avantajlar sağladığını ya da sağlayacağını düşünüyorsunuz?

Pandeminin halen devam etmekte olduğu bu süreçte, birçok tekstil ve hazır giyim ihracatçısı firmamızın stratejik ortaklık kurduğu küresel markalar, tedariklerini daha yakın coğrafyalardan karşılama eğilimine girdi. 

Öngörülemeyen tüketici tercihlerinin daha fazla ön plana çıktığı bu dönemde, anlık ve küçük miktarlı taleplere dahi hızlı cevap verebilme kapasitesi önem arz ediyor. Bu sürecin, hazır giyim ihracatımızın yüzde 70’ten fazlasını AB ülkelerine gerçekleştirilen ve Çin Halk Cumhuriyeti ile Bangladeş’ten sonra AB’nin en büyük 3’üncü büyük hazır giyim tedarikçisi konumunda olan ülkemiz adına daha fazla sipariş alabilmek için önemli bir fırsat olduğunu düşünüyorum.

Yılın son çeyreğinde hem üretim hem de ihracat açısından gerekli önemlerin alındığını ve toparlanma açısından pozitif adımların atıldığını düşünüyor musunuz? Bu noktada Ticaret Bakanlığı ne gibi inovatif önlemler aldı?

Ticaret Bakanlığı olarak pandeminin ihracatçılarımız üzerindeki olumsuz etkilerini bertaraf edebilmek için seferber olduk. İhracata yönelik devlet yardımlarımız; Eximbank üzerinden sağlanan finansman; sınır geçişlerinin kapalı olduğu dönemde devreye aldığımız temassız ticaret uygulamaları; dijitalleşme yönünde devreye aldığımız uygulamalar; ticaret diplomasisi ve de yeni ihracatçılar yetiştirilmesi odağıyla ihracatın tabana yayılması amacıyla attığımız adımlar bu süreçte yoğun bir şekilde yürütüldü.

Cumhurbaşkanlığı’nca 2020 Mayıs ayında istihsal edilen 2573 Sayılı Pazara Girişte Dijital Faaliyetlerin Desteklenmesi Hakkında Karar ile firmalarımızın, sanal ticaret heyetleri, sanal fuar organizasyonu ve sanal fuarlara katılımı, e-ticaret sitelerine üyelik giderleri desteklenerek, pandemi sürecinde ihracata ve ürünlerimizin tanıtımına elektronik faaliyetlerle hız kesmeden devam etmeleri sağlandı. 

İhracatçılarımızın sayısını artırmak, kadın ve genç girişimciliğini desteklemek adına, Export Akademi, Türkiye Kadın Girişimci Fiziki/Online Network’ü ve Dış Ticaret Bilgilendirme Seminerleri sanal ortama taşındı. 

2020 yılında İstanbul, İzmir, Bursa, Tekirdağ ve Eskişehir’de Export Akademi etkinlikleri gerçekleştirildi. Pandemi süreci ile elektronik ortama taşınan Program kapsamında gerçekleştirilen 5 eğitime yaklaşık 2000 girişimcimiz katılım sağladı.

81 ilimizde tüm kadın girişimcilerimize ulaşmak, ihtiyaç duydukları network ağına erişimlerini sağlamak ve ihracata yönlendirmek için geliştirilen Türkiye Kadın Girişimci Fiziki/Online Network’ü Projesi kapsamında, toplam 11 ilde (Hakkari, Kayseri, Gaziantep, Çanakkale, Sivas, Aydın, Amasya, Afyonkarahisar, Kastamonu, Uşak ve Denizli) elektronik ortamda, kadın girişimcilerimize yönelik Online Network Toplantıları gerçekleştirildi.

Diğer taraftan Kadın ve genç girişimciliğe yönelik projelerimiz olan “Export Akademi” ve “Online ve Fiziki Kadın Girişimci Network” programlarımızın geçtiğimiz haftalarda, Uluslararası Ticaret Merkezi’nin “SheTrades Outlook” platformunca dünyadaki iyi uygulama örnekleri arasında gösterilmesi memnuniyet verici.

Ticaret Bakanlığı olarak firmalarımızı temel dış ticaret işlemleri, ihracatta sağlanan devlet destekleri ve potansiyel ihraç pazarları hakkında bilgilendirme amacıyla yurt sathında Dış Ticaret Bilgilendirme Seminerleri düzenliyoruz. Haziran ve temmuz aylarında 24 ile yönelik olarak 8 Uzaktan Eğitim Uygulaması’na 713 kişi aktif olarak katılım sağladı. 57 il ve 68 odamız bünyesinde faaliyetlerini sürdüren İhracat Destek Ofisleri personeline yönelik olarak online eğitimler düzenlendi. Yıl sonuna kadar organizasyonlara uzaktan eğitimlerle ara verilmeden devam edilecek.

28 Ağustos’ta kullanıma açılan “Kolay İhracat Platformu” firmalarımızın ihracat süreçlerinde ihtiyaç duydukları tüm bilgilere tek bir noktadan kolayca ulaşmaları ve yapay zeka teknolojisi ile doğru pazarlara yönlendirilmelerini sağlanıyor. “kolayihracat.gov.tr” adresinden ücretsiz olarak erişilebilen Kolay İhracat Platformu teknoloji altyapısı, kapsamı ve veri yönetimi tasarımı ile dünyadaki diğer örnekleri oldukça geride bırakıyor. 

Platformla beraber sektörlere yol veren global trendler, pazara giriş stratejileri, zengin data setleri ve analiz araçlarını en güncel ve ücretsiz şekilde ihracatçılarımıza sunuyoruz. Platformun parçası olan Akıllı İhracat Robotu, 10 binin üzerinde veri alanı ve 10 milyon satır veriyi kullanarak ihracatçılarımıza pazar tavsiyesi veriyor. Yakın zamanda, bu Platforma ihracatçılarımızın oldukça ihtiyaç duyduğu sektör ve ülke bazında ithalatçı listeleri de eklenecek.

Sanal Ticaret Akademisi olarak adlandırdığımız ve “akademi.ticaret.gov.tr” adresinden erişilebilen açık e-öğrenme platformu ihracatçılarımızı online eğitim imkanlarıyla desteklemek üzere oluşturulmuş ve yaklaşık 22 bin kayıtlı kullanıcıya ulaştı. Eğitim sonundaki sınavlar ile kullanıcılarımıza verilmeye başlanan sertifikalara üniversite öğrencileri yoğun ilgi gösterdi. 

Dış Ticaret, Girişimcilik ve İç Ticaret ana başlıklarında uzmanlarca itinayla hazırlanan eğitim setleriyle ihracatçılarımızın en güncel bilgilere en hızlı şekilde ulaşması sağlanıyor. 

Pandemi süreciyle öne çıkan e-ihracata yönelik eğitim seti hazırlama çalışmalarında son aşamaya gelinmiş olup, eğitimlere en kısa sürede başlanması planlanıyor.

Bakanlık olarak pandemi sebebiyle devlet desteklerinden yararlanmakta olan firmalarımızın mağduriyetlerinin önüne geçilmesi için inceleme, belge onaylama, gözlemci formları düzenlenmesi işlemlerinde de önemli kolaylıklar sağlandı; ihracata yönelik devlet yardımları projelerine ve Dahilde İşleme İzin Belgeleri’ne ilave süre verildi. 

İhracata ilişkin tüm gümrük işlemleri elektronik ortama alınarak ticaret erbabının ihracat işlemlerini ofisinden gerçekleştirebilmesine imkan tanındı.  

İhraç pazarlarımızdaki gelişmeleri yakından takip etmek, alınabilecek önlemleri görüşmek ve kriz sonrasında atılacak adımları belirlemek üzere sanal ortamda ticaret müşavirlerimizle bölgesel video-konferanslar gerçekleştirildi. 

Potansiyel Üretici-İhracatçı Firmaların İl Bazlı Tespiti Projesi ile ihracat potansiyeli bulunan ancak henüz bunu tecrübe etmemiş firmaları tespit etme ve ihracat ailemize kazandırmaya yönelik çalışmalarımızı da sürdürüyoruz.

Sizce 2020 ve sonrasında en önemli ihracat pazarlarımız hangileri olacak? Özellikle yeni pazarlar konusunda ne gibi farklı iş birlikleri içerisinde bulunuyorsunuz?  

Bakanlığımızca ikili ekonomik ve ticari ilişkilerin yoğunlaştırıldığı hedef ve öncelikli ülkeler belirleniyor ve bu suretle ihracatçı firmalarımızın tek bir bölgeye veya pazara bağımlılığının kırılmasına yönelik olarak ihracat politikası araçları dünyanın tüm bölgelerinden potansiyel taşıdığı değerlendirilen bu pazarlara yönlendirilmeye çalışılıyor. Söz konusu ülkeler belirlenirken ülkelerin önümüzdeki döneme ilişkin makroekonomik göstergeleri, dış ticaretinin gelişimine ilişkin beklentiler ve pazarların taşıdığı potansiyelin dikkate alındığı kapsamlı analiz ve değerlendirmeler ile siyasi konjonktür dikkate alınıyor.

Buna göre; 2020-2021 dönemi için 17 hedef ülke, 28 tane öncelikli ülke belirlendi. Hedef ülkelerimiz, Amerika Birleşik Devletleri, Brezilya, Çin Halk Cumhuriyeti, Etiyopya, Fas, Güney Afrika, Güney Kore, Hindistan, Irak, İngiltere, Japonya, Kenya, Malezya, Meksika, Özbekistan, Rusya ve Şili. 

Bunun yanında İhracat Ana Planımızda belirlenen ülkeler de ülkemizin ihracat stratejilerindeki öncelikleri yansıtması bakımından önem arz ediyor.   

Serbest ticaret anlaşmaları konusunda ne gibi destekleriniz bulunuyor?

Serbest Ticaret Anlaşmaları’nda, elbette özel sektörümüzün ihtiyaçlarını, çıkar ve menfaatlerini gözeterek ilerliyoruz. Türkiye, Gümrük Birliği’nin yanında hali hazırda geniş bir STA ağına sahip. 

Günümüz ekonomik konjonktürünü de dikkate alarak Amerika kıtasında, Afrika’da ve Asya pazarlarındaki belli ülkelerle tercihli ticaret oluşturmak üzere değerlendirmelerimiz ve gerektiğinde girişimlerimiz oluyor. Gerek ikili bazda, gerekse başta Dünya Ticaret Örgütü olmak üzere çok taraflı platformlarda ticaret diplomasisini etkin bir şekilde kullanmaya devam ediyoruz.   

Türk tekstil sektörüne ivme kazandıran hangi birlik, dernek ve kuruluşlarla inovatif projeler geliştiriyorsunuz. Güncel çalışmalarınızdan bahseder misiniz? Rotanızda ne gibi yeni çalışmalar bulunuyor?

Tekstil ve hazır giyim sektöründe temel stratejimiz daha ucuza satmak değil “daha nitelikli” satmak olmalı. Dolayısıyla, bir yandan ihracatımızı fiziki olarak artırırken bir yandan da katma değerin yüksek olduğu alanlara sıkı sıkı tutunmamız, katma değeri yüksek ürünlerin üretimini ve markalı ihracatımızın payını artırmamız gerekiyor. 

Ayrıca, yenilikçi ürün ve üretim metotlarına yönelim ve tasarım altyapısının geliştirilmesi de büyük önem arz ediyor. Ancak bu şekilde birim ihraç fiyatlarımızı artırmamız mümkün olabilir. 

Belirttiğim üzere ülkemizin bu alandaki en önemli rekabet avantajlarımızdan biri sektördeki yetişmiş insan gücü ve bilgi birikimi ile eğitilebilir genç ve dinamik nüfus yapısı. 

Bu kapsamda, sektörümüzün mevcut rekabet gücünü sürdürebilmesi için ihtiyaç duyduğu nitelikli insan kaynağı olan tekstil/deri mühendislerinin sektöre kazandırılması büyük önem arz ediyor. Bu amaç doğrultusunda, tekstil/deri mühendisliği bölümlerini tercih edecek öğrencilere belirli kriterler çerçevesinde burs verilmesine imkan sağlayan destek programının Bakanlığımızın onayı dahilinde ihracatçı birliklerimiz ve Yüksek Öğretim Kurumu arasında tesis edilmiş olmasını üniversite-sanayi işbirliği açısından büyük bir kazanım olarak değerlendirmekteyim.

Ayrıca, Olgunlaşma Enstitüleri ve İTKİB arasında işbirliği yapılmasına yönelik olarak Bakanlığımız, Milli Eğitim Bakanlığı ve İTKİB arasında imzalanacak protokol için çalışmalara başlandı.

Ülkemiz ihracatına katkı sağlayacak, dış ticareti geliştirmeye yönelik olarak ihtiyaç duyulan nitelikli işgücünün yetiştirilmesi amacıyla “Ticaret Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı Arasında Dış Ticareti Geliştirmeye İlişkin Eğitim İş Birliği Protokolünü” Ekim 2019 tarihinde imzaladık ve Dış Ticaret Meslek Liselerinin kurulmasına yönelik çalışmalarımızı başlattık. 

Mercedes-Benz Fashion Week İstanbul gibi organizasyonların; hem Türkiye’nin hem de hazır giyim-moda sektörünün global arenadaki marka bilinirliği açısından ne gibi bir katma değer sağlayacağını öngörüyorsunuz?

2009 yılından bu yana gerçekleştirilmesi nedeniyle gelenekselleşen İstanbul Fashion Week bu yıl da Ticaret Bakanlığımız destekleri İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği’nin organizasyonunda Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) nezdinde kurulmuş olan Türkiye Tanıtım Grubu (TTG), Moda Tasarımcıları Derneği (MTD), Birleşmiş Markalar Derneği (BMD) ve İstanbul Moda Akademisi (İMA) tarafından destekleniyor. Bu yıl 12-16 Ekim 2020 tarihleri arasında gerçekleştirilecek etkinlik, tasarımcı marka ve tasarımcılara kapılarını bu defa sanal ortamda da açacak. 

Zengin koleksiyonların sergileneceği etkinliğin İstanbul’un, dünyanın sayılı moda merkezlerinden bir haline gelmesinde önemli katkı sağladığı biliniyor. 

Etkinlik kapsamında moda sektörümüzün bölgesel ve küresel olarak tercih edilen marka, tasarımcı ve üreticiler ekosistemindeki yerinin güçlendirilmesine katkı sağlaması bekleniyor. Ayrıca, söz konusu organizasyonun ülkemizin moda ve tasarımda lider ülke olması yolunda önemli bir kaldıraç etkisi yaratacağı düşünülüyor.

Türk markaların kendilerini ve ürünlerini temsil ettikleri fuarlar, önemli bir değere sahip. Pandeminin ardından fuarların koordinasyonunda hangi kriterlere dikkat edilecek? Sanal fuarlarla ilgili atılan güncel adımlar neler?

Bakanlığımızca yurtdışında düzenlenen milli katılım organizasyonları aracılığıyla Türk markaları ve ürünlerinin tanıtılmasında önemli bir imkân sağlanıypr; kurulan ülke pavilyonları ile ülkemiz imajına yönelik çalışmalar yürütülüyor. 2020 yılı itibariyle Kovid-19 salgınının yarattığı tehdit fuarcılık sektörünü doğrudan etkiledi, ticaret ilişkilerinin geleneksel işleyişini dönüştürdü. 

Bu süreçte ihracatçımızın hizmetine “sanal fuarlar” aracılığıyla yeni bir pazara giriş ve tanıtım enstrümanı sunuldu.

1-4 Haziran tarihleri arasında düzenlenen ve ilk sanal fuar olma niteliğini taşıyan “Shoedexpo” fuarının ardından 3 sanal fuar daha Bakanlığımız destekleriyle gerçekleştirildi. Bu süreç aynı zamanda ülkemizin teknolojik yeterliliğini sergiliyor. 

Nitekim tarım ve hayvancılık makineleri sektöründe dünyada ilk fuar olma özelliği taşıyan Agrivirtual Fuarı 22-26 Haziran tarihleri arasında düzenlenirken, fuarcılık sektörünün hem fiziki hem de sanal ortamda fuar düzenlenmesine yönelik ihtiyacı ülkemizde ilk kez 27-30 Temmuz tarihleri arasında ÇHC’de düzenlenen CIFF fuarı ile eş anlı olarak düzenlenen Furnistry İstanbul fuarı ile cevaplandı. 

25-27 Ağustos tarihleri arasında gerçekleşen AYMOD Dijital Fuarı ile uluslararası bir marka haline dönüşen “AYMOD” fuarının sanal versiyonu ilk kez gerçekleştirildi. 

Düzenlenen etkinliklerde toplamda 250 civarında katılımcı yerini alırken ziyaretçi sayısı 50 bine yaklaştı. 

Yıl sonuna kadar savunma sanayi, ev tekstili, gıda, medikal ürünler, inşaat malzemeleri, ayakkabı ve saraciye ile hazır giyim-konfeksiyon sektörlerini konu alan yeni fuarların düzenlenmesi ve Bakanlığımızca organize edilen ve desteklenen fuar sayısının 9’a ulaşması öngörülüyor. 

Yerli ve milli marka olarak global arenada farkındalık yaratmak adına hazır giyim & tekstil üreticilerimize ve markalarımıza ne gibi farklı tavsiyelerde bulunursunuz? 

Uluslararası markalaşma potansiyeline sahip firmalarımızın, dış pazarlarda kendi markalarıyla küresel bir oyuncu olabilmeleri ve bu markalar aracılığıyla olumlu Türk malı imajının oluşturulması ve yerleştirilmesi Bakanlığımızın öncelikleri arasında yer alıyor.

Bakanlık olarak markalaşma adına ortaya koyduğumuz vizyon ve çeşitli aşamalardaki desteklerin, firmalarımızın dış pazarlarda daha etkin olarak faaliyet göstermelerinde çok büyük katkısı bulunuyor. Hem 2010/6 sayılı “Yurt Dışı Birim, Marka ve Tanıtım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Tebliğ”, hem 2006/4 sayılı “Türk Ürünlerinin Yurtdışında Markalaşması, Türk Malı İmajının Yerleştirilmesi ve TURQUALITY®’nin Desteklenmesi Hakkında Tebliğ” kapsamlarında firmalarımızın kendi markalarının yurt dışındaki tescil harcamaları Bakanlığımızın tarafından destekleniyor. 

Her iki destek ile firmalarımızın sosyal medya üzerinden gerçekleştirilen tanıtımlardan, katalog giderlerine kadar geniş mecrada gerçekleştirilen tanıtım faaliyetleri ile açtıkları çeşitli birimlere ilişkin harcamalara ilişkin giderlerin desteklenmesi Bakanlığımızın görev alanlarında bulunmakta olup, uluslararası tanıtıma ağırlık veren firmalarımızın söz konusu desteklerden daha fazla yararlanmalarını temenni ediyorum.

Devlet yardımları sistematiğimiz çerçevesinde TURQUALITY® Programı firmalarımızı ulaştırmak istediğimiz en ileri nokta olup, bu program ile küresel rekabet koşullarında kendi markalarıyla ayakta durabilen Türk markalarını önce bölgesel, sonra dünya markası klasmanına taşımayı hedefliyoruz.

Tasarım, kreasyon, djitalleşme, Ar-Ge, Ür-Ge ve teknoloji birlikteliği açısından çok daha üst düzey koleksiyonlara, markalara imza atabilmek adına Türk üreticilerin nasıl bir yol izlemeleri gerektiğini düşünüyorsunuz?

Mevzuatımız kapsamında tasarımcı şirket ve ofislerinin yanı sıra; üretici firmalarımızın geliştirdikleri tasarım ve ürün geliştirme projeleri ile tasarım departmanı kurmalarına veya mevcut tasarım departmanlarını geliştirmelerine yönelik çok geniş yelpazede desteklere firmalarımız yoğun olarak ilgi gösterirken, hali hazırda destek kapsamındaki firmalarımızın yüzde 76’sı tekstil ve hazır giyim alanında faaliyet gösteriyor. Bu desteğimizin uluslararası markalaşma anlamında oldukça kritik olduğunu değerlendiriyorum.

Şirketlerimiz Bakanlığımız destekleri dışında da kendi stratejilerini bu yönde belirlemeliler; buna şirketlerinde ilgili tasarım ve Ar-Ge birimlerini tesis etmeliler. Ülkemizin yetişmiş iş gücü ve sektör deneyimi bunlar için oldukça müsait.

2021 sizce hazır giyim & tekstil sektörü için nasıl geçecek? Hangi ürün gruplarının ihracatında farklı bir sinerji yaşanacak? 

Pandemi döneminde ekonomik ve ticari anlamda etkilenen iş süreçleri ve şirketler nedeniyle birçok tedarik zincirinde değişimin görülmesi olası. Başta büyük alım grupları olmak üzere birçok ithalatçı güvenilir tedarikçi arayışına geçti. Türkiye olarak dönüşüme uğrayan küresel tedarik zincirlerinde çok daha güçlü biçimde yer alabilecek potansiyelimiz var. İhracatçılarımızın yeni fırsatları en iyi şekilde değerlendireceğine inanıyorum. 

Öte yandan, tekstil ve hazır giyim sektörümüzün en önemli pazarı olan Avrupa Birliği ülkelerinin Çin, Bagladeş, Vietnam, Hindistan gibi Asyalı üreticiler yerine ülkemiz gibi yakın coğrafyada bulunan tedarikçilere siparişlerini artırmasının önümüzdeki dönemde ihracatımıza olumlu yansımasını bekliyorum. 

 

EN ÇOK OKUNANLAR