16 yıllık hekimim, iç hastalıkları uzmanıyım. İlgilendiğimiz başlıca hastalıklar arasında diyabet, hipertansiyon, tiroid hastalıkları, demir eksikliği anemisi, mide bağırsak hastalıkları bulunuyor. Standart tıp bakışında kronik hastalıklar konusunda gördüğüm eksiklikler sebebiyle son yıllarda bütüncül ve fonksiyonel bakış açısını benimsedim. Fonksiyonel tıp alanında aldığım eğitimlere, şu anda ozon terapi ve fitoterapi eğitimleri ile devam ediyorum. 3 yıldır Darülaceze Başkanlığı’nda çalışıyorum. Kurumumuz bünyesinde yaklaşık 540 sakinin ikamet ettiği, 1 i çocuklar için olmak üzere 9 ayrı birim mevcut. Yatalak ve bayan sakinlerimizin kaldığı birimlerle ben ilgileniyorum. Biz; 125 yıllık, köklü ama bir o kadar da dinamik bir kurumuz. Bir hekim olarak Darülaceze’ye yeni başladığım dönemlerde, buradan çok etkilendim. Çünkü Darülaceze, o zamana kadar çalıştığım hastane ortamlarından oldukça farklıydı. Hastane ortamında çalışırken hastalarımızla daha kısa sürelerle muhatap oluruz. Oysa burada oldukça ağır, yatağa bağımlı, engelli birçok sakinimiz var. Uzun süreli fiziksel engellilik, yatağa bağımlı olma ve ağır hastalık durumu alışık olduğum bir durum değildi. Zamanla sakinlerimizden; bunca olumsuzluk içerisinde hayatın aslında ne kadar yaşamaya değer olduğunu, her şeye rağmen yaşama tutunmanın ne kadar kıymetli olduğunu ve her durumda yaşamdan alınacak keyif ve lezzetlerin olduğunu öğrenmiş oldum.

YAKIN VE UZUN VADELİ HEDEFLER BELİRLENİYOR

Özellikle başkanımız Hamza Cebeci döneminde kurumumuzun yalnız çehresi yenilenmedi, Darülaceze gerek vizyon gerek misyon noktasında Türkiye’nin öncü kurumlarından biri haline geldi. İdari kadromuz her pazartesi Hamza Cebeci başkanlığında toplanıyor. Yakın ve uzun vadede yapılması gerekenler belirleniyor ve sorumluluk dağılımı gerçekleştiriliyor. Başkanımız Hamza Cebeci’nin pandemi sürecini yazılı hale getirerek sonraki yıllara aktarma düşüncesi var. Ben de kendi adıma Darülaceze’de pandemi sürecini anlatan yazılı bir eser kaleme almak için çalışıyorum.

“COVID-19 NEDENİYLE HİÇBİR SAKİNİMİZİ KAYBETMEDİK”

Pandemi, hepimizi maddi manevi etkileyen bir deneyim oldu. Personelimizin sık sık dışarı çıkarak virüsü içeri taşımasına engel olmak için 14 günlük sabit vardiya sistemine geçildi. Dönem dönem asemptomatik vakaları tespit etmek için taramalar yapıldı. Olası hastaneye yatış sonrası geri dönüşler için her birimde izolasyon odaları oluşturuldu. Güncel çalışmalar; D vitamini seviyesinin 50 ng/ml üzerinde olması, gerek Covid 19’a yakalanma riskini azaltmada, gerek ağır hastalık oluşma riskini azaltmada, gerekse ölüm oranlarını düşürmede etkili olduğunu gösteriyor. İlk günden itibaren sakinlerimize D vitaminin yanı sıra yine bağışıklık sisteminde olumlu etkileri bulunan Çinko ve Omega 3 takviyeleri verdim. Ayrıca antiviral etkinliği olan bazı uçucu yağlardan aromaterapi uygulamaları şeklinde faydalandım. Diyetteki rafine şeker oranını hemen hemen sıfırladık, ambalajlı ya da hazır gıda tüketimine izin vermedik. Sebze ve protein ağırlıklı baharatlarla zenginleştirilmiş bir beslenme modeline geçtik. Çok sevinerek ifade etmeliyim ki, Covid-19 nedeniyle şu ana dek hiçbir sakinimizi kaybetmedik.